Her Şeyi

619 69 19
                                    

Genç adam umursamaz tavrıyla pazarda ilerlerken kulağına ulaşan tanıdık isimle olduğu yerde durup yanında kendi aralarında konudan kadınların muhabbetine kulak kabarttı.

"Durumu nasılmış?" dedi kolundaki sepeti güçlükle taşıyan genç kadın.

"Kötüymüş. Dediklerine göre boynunda lanet izleri varmış. Kendi ailesine bile saldırmış diyorlar. Neyse ki Yiling Piri'nin canavarı onu durdurmuş." diye yanıtladı onu orta yaşlı kadın.

"Wen Ning?"

Genç adam elindeki elma çöpünü yere atıp diğer kadına göre genç olanın elinden ağır sepeti alıp hafifçe gülümsedi.

"Merhaba nine. Az önce istemeden konuşmanızı duydum. Kim o lanetlenen kişi?"

Kadının ifadesi gördüğü yüzle korkuyla kararırken hızla ellerini birleştirip selam verdi. Her ne kadar bu gencin suçsuzluğu kanıtlanmış olsa da ondan hâlâ ilk günki gibi korkanlar çoğunluktaydı.

"GusuLan'ların küçük oğlu. Neydi ismi..."

"Lan Zhan..."

"Heh, çok yaşa Yiling Piri, Lan Wangji. Lanetlenen oymuş. O canavar onu alıp götürmüş. Az kala amcasına saldırıyormuş."

"Şimdi neredeymiş?"

"Kimse nerede olduğunu bilmiyor. Kimileri saklandığını söylüyor, kimileri ise öldüğünü. Dediklerine göre o canavar öldürmüş onu."

Wei Ying ölüm kelimesinden sonrasını dinleyememişti bile. Kulakları onun gerçeği duymasını engellemek istercesine uğuldamaya başlamıştı.

Ölmüş olamazdı değil mi?

Genç adam zoraki bir gülümsemeyle kadına teşekkür etti. Ardından iki kadın konuşmalarına devam ederken derin bir sessizlik içinde sepetlerini onların evlerine kadar taşımıştı. Kadınların teşekkürlerini dinleyip hediyelerini geri çevirdikten sonra yavaş adımlarla gözlerden uzak tarafa doğru yürümeye başladı.

Kafasında binlerce düşünce kol geziyordu. Fakat biri diğerlerine galip gelerek aklının en karanlık köşesine yerleşmişti.

Lanet.

Kim, nasıl yapmış olabilirdi?

Karanlık Kaplan Tılsımı yok edilmişken nasıl olabilir de biri lanetlenebilirdi.

İnsanlardan tamamen uzaklaştığında fark etmeden sıktığı flütünü kuşağından çıkarıp dudaklarına yaklaştırdı. Gözlerini kapatıp derin bir nefes aldı. Ardından notalar birbiri ardına uçuşmaya başladılar.

●●●●●●●●●●●●●●●●●●●●●●●●●●●●●

Cheng sonunda mantığına galip gelen acıma duygusuyla iki misafirinin kaldığı odaya gitme kararı almıştı.

Uzun koridorlardan yavaş ve temkinli adımlarla geçerken verdiği kararın doğruluğunu sorguluyordu.

Wangji'nin ölmesi onun hayatında hiçbir şey değiştirmezdi. Aksine sorunları ortadan kalkardı.

Ama bir şey onu engelliyordu. Sanki Wangji ölse tüm düzen bozulacakmış gibi bir his vardı içinde.

Derin nefes alarak kapıyı çalma girişiminde bulunmadan içeri girdi.

İkili şaşkın bakışları eşliğinde yataklarından doğrulurken Jiang Cheng kızarmış yüzüyle haykırırcasına kafasında düşünceyi ikiliye açtı.

"Hadi onu aramaya çıkalım!"

Gözleri parlayan Lan Xichen gülümseyerek lidere teşekkürlerini sunarken Cheng mutluluktan çok pişmanlık ve üzüntü duyuyordu.

Nie Husiang onun verdiği habere zıt olan ruh halini görünce saygısızlık etmekten korkan bir ses tonuyla nazikçe "Ne oldu abi?" diye sordu.

Kendisine yöneltilen soruyla sertçe yutkundu.

Cheng biliyordu.

Hemde her şeyi...

HiraethHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin