ahmet hacer'e dermân olmaz.

156 33 22
                                    

lalaei

seni seviyorum sâlih âli. seni tüm yüreğimle. seni ellerimle. seni nâbzım attığı müddetçe ve daha sonrasında.

yüreğine, diyorum, yüreğine, sâlih âli, bunca ölümü taşıyan yüreğine umarsızca olan sevdâm.

benim canımın titrediği yer, senin göğsündür.

karşında diz çöküb kan tutan göğsünden, yara almış ellerinden öpmek isteyecek kadar.

aldırma bana n'olursun.

“seni seven bir çocuk büyütüyorum içimde.” dedin ya, ben her ân biraz daha seni büyüyorum içimde.

ellerim kendini tekrarlar sen deyince-

burda dönüp duran tüm ağrılar, senin aldığın nefeste şükür namazına yatıyor âli, bil

hacer'in dizlerinin üzerine çöktüğü, ellerini dirediği toprak ona yâd gözlerle bakıyordu.

karşısında duran küçük bir mezardı. avuçlarının içine dolan toprak, her ân, biraz daha ağrı olup içine boşanıyordu.

dudaklarını dişlerinin arasına geçirdi, amansızca susmak için.

bunu öyle büyük bir hırsla yaptı ki, dudağının kenarından akan kan, evladının toprağına düştü.

içinde gitgide büyüyen yangın burada ağırlaştı, ağırlaştı ve..sonrası mâlum.

sen benim içimde dağlaşan ağrıya melhem olamazdın ahmet.

geceydi. salt bir karanlık çökmüştü o gece mezarlığın üzerine. tanrı bağrından kopardığı yaşları akıtıyor, usul bir yağış seziliyordu.

hacer avuçları ile sıktığı toprağın dudaklarının arasında duran feryâdı boğmasına izin veriyordu, ahmet ise ondan hâyli uzakta, ona sırtını dönmüştü..ağlıyordu.

hacer'in şimdiyedeğin ağlamadığı kadar ağlıyordu. içinde gitgide ağırlaşan ağrı ile yüzünü hacer'e döndü. sırtı dönüktü. ağlıyor muydu, bir şeyler mi söylüyordu, seçemiyordu. ıslanmıştı. üşüyeceğini düşünüp yanına vardı hafif adımlarla.

bir kaç adımlık mesafede durdu.

“hacer,” dedi zayıf, titreyen bir sesle, “elimi tut ne olur.”

elini uzattı, fakat hacer'in sırtı ona dönüktü. hacer duymuyordu bile. göğsünde biriken ağrı öylesine ağırlaşmış, öylesine büyük bir hâl almıştı ki, ahmet'in orada olduğunu, yalnızca gözucu arkasını döndüğünde farketti.

hâlbuki o getirmişti hacer'i oraya.

ahmet bir kaç adım daha atıp, hacer'in yanına çöktü dizlerinin üzerinde. elini uzatıp, usulca saçlarına değindi.

karşısında duran iki yaşlı göze baktı hacer. alnını alnına yasladı. aldığı nefesin, ahmet'in nefesine karıştığını gördü. nefes alamadığını hissetti.

“yum gözlerini hacer,” dedi ahmet, saçlarına usul usul dokunurken sevdiğinin. “seni içinden kurtaramayacağım.”

ince, ağrılı bir kabullenişti bu.

göğün en ağrılı yerinden düşen yıldırım, ikisinin de fısıltılarını keserken,

hacer, ahmet'i itip göğsünden göğün çıkardığından daha ağır feryât kopardı.

avuçlarında yığılan toprağı yere vurduğu gibi, toprağın kestiği ellerinden damlayan kana baktı,

“nerden geldi bu kırmızılık?” dedi tüm bedeni sarsıla sarsıla.

“nerden geldi bu kırmızılık ahmet?!” diye bağırdı sonunda.

ahmet ağladı.

hacer gözlerini göğe çevirip,
dağı yıkacak kadar güçlü bir feryât kopardı.

bu, evladının kanını kucağında, kollarında, ellerinde gördüğünde atamadığı çığlığının yankılarıydı sanki.

ardından usulca ahmet'in kollarına yığıldı,

bir daha da gözlerini, onun gözlerine hiç açmadı.

ahmet sonralarında anlamıştı bunu, içinde taşıdığı feryât, hacer'in omurgasını dik tutuyordu.

son.

hacer, tüm susuşlarınla
içimde bağıran yanımdın.

20 may 2021,
11:13

23.

feryâdım kürsilerin en yükseği*Where stories live. Discover now