İki kalbin anlaşması ilkbaharı yüz yıl uzatır!Kolunu hınçla çekmeye çalıştığında kocasına bakmazken, ateş saçan bakışları kaynının üzerindeydi. Hazmedemiyordu.
Hele kardeşine daha çok kızıyordu içten içe. Ailesinin okulla ilgili zaafını bildiği hâlde, tüm varlarını yoklarını sırf okusunlar diye onlara harcadıkları hâlde böyle bir aptallık yaptığına kanaat getiremiyordu Dila. Yahu kendisi bile tüm hayatını, tüm gelecek planlarının hepsini kardeşine empoze etmişti ki onun yaşayamadıklarını Deren yaşasındı. Yıllarca onun için çalışıp bütün maaşını ona vermişti ki başka şeylerde gözü kalmayıp da sadece okusun.
Şimdi kalkmış bu yaşında evlilik diyordu. Akıl kârı iş değildi. Dila'nın gösterdiği tepkiye karşı herkes bir anda suspus olurken bu tutumları tamamen Mirhan'dan dolayıydı. Zira herkes fark etmişti ki aralarında tekrar bir huzursuzluğa mahal verildiğinin.
Bir tek kişi hariçti tabii. Eğlence izler gibi izliyor, son derece keyif aldığı sahnelerle istifini bozmadan çayını yudumluyordu Aynur Arslanoğlu. Gencecik oğlunu bunlar yüzünden toprağa vermişti. Mutluluk da haram olsun bunlara. Az mı çektirdi Dila, oğluna? Yıllarca peşinden sürükledi, reddedildiği için kaç defa hastalandı çocuğu... Lakin şimdi Mirhan'a da böyle kedi gibi sırnaşması onun açısından hazmedilir şey değildi.
Ömrübillah mutluluklarını görmek nasip olmasın diyordu.
Murat, annesi ve ikizinin kınayıcı bakışlarını üzerinde hissederken abisinin de karısıyla verdiği mücadeleye göz altından bakıyordu. Başını yerden kaldıramıyordu genç adam. Sanki yüz kızartıcı bir suç işlemişti de bunca tepkiyi almıştı. Sadece sevmişti ve evlenmek istiyordu, bunun nesi bu kadar tepkiye yol açıyordu anlamıyordu işte.
"Be-ben kimsenin aklını çelmedim abi. Yemin ederim. Hatta gitmesi için ısrar bile ettim ama Deren gitmek istemiyor. Asla ve asla okuluna mâni olacak bir adam değilim." Mahcup olmuşçasına başını önünden kaldırmıyordu Murat. Yengesinden gelen böylesine büyük bir tepki aşikârken, abisine konuşmaktan başka seçeneği yoktu şu an. Keza olan yine abisine olmuş, daha doğru düzgün düzelmeden yine aralarına aşılması güç bir huzursuzluk sokmuştu.
Asla istemezdi böyle olmasını fakat Deren artık adımızı koyalım deyince el mecbur açılmıştı ailesine, zira kendisi daha ilk günden niyetinin ciddi olduğunu vurgulamış, tüm kararı kıza bırakmıştı.
"Hıı tabii, eminiz öyledir." diye çıkışırken bileğindeki baskının daha da arttığını hissetti Dila. Sus dercesine. Ortam bil dercesine sıkıyordu. Ama o susamıyordu...
"Konuşacağız aslanım, az sakinleşip kafamızı toparlayalım, her şeyi konuşacağız." diyerek gözlerini birbirine bastırdı Mirhan. Konuşacağız derken aslında yalnız kaldığımızda demek istemişti; çünkü amcası ve yengelerinin yanında, böyle küçük meseleyi bile büyüten bir aile gibi görünmek istemiyordu. Sağ olsun karısı pireyi deve etmişti başlarına.
Dila, hırçın bakışlarını kocasına çevirdi. Konuşacaktı öyle mi? Yani itiraz etmeyecek, kendisini karşısına alırken kardeşini yanına alacaktı öyle mi?
Öyle olsun...
"Hadi Dila biz çıkalım artık." dediğinde dişlerini var gücüyle birbirine bastırıp sıkarken başını da iki yana salladı.
Kayınbabasının konuşmasıyla da es geçti kocasının dediğini. Bu evlilik mevzusunu kapatmadan gitmeyecekti bir yere.
"Yengen haklı, o kız daha küçük oğlum. Hem madem niyetiniz ciddi, beklersin okulunu bitirir, mesleğini alır eline sonra gider isteriz, çok bekletmeden de getiririz gelinimizi." diye ılımlı bir şekilde yaklaştı Mustafa Bey. Her iki tarafın da huzurunu düşünmek zorundaydı, zira az önce sessiz sakin olan gelininin ne denli gözünün döndüğünü gördü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MECRUH (KİTAP OLDU)
Teen Fiction🖤♾️ "Bir daha gelme!" Dedi fısıltıdan ibaret buruk sesiyle. "Sakın ola bir daha bana dokunma da!" Kendisi ne kadar öfkesini ortaya seriyorsa, Mirhan'da mimik oynamıyor öylece bakıyordu gözlerine. "Geleceğim..." dedi kısık fakat vurgulu bir karar...