KİLİNİK:5

198 55 6
                                    

Bu kitabı yazarken kalbimdeki tüm karalığı ela gözlerimdeki yeşilliğin etrafında dans eder vaziyette buluyor ve bu hislerimi köreltirken, zihnim yazmam için beni zorluyor bense onun verdiği komuda uyuyorum.

Korku; aklını uçuran, tüm benliğini ele geçirirken beynini kullanmanı engelleyen ve iradeni bağlayan en güçlü duyguymuş

Ben bu duyguyu zihnimin en derinlerindeki sırlarla saklı kapımda saklarken

Savaş bana korkunun aciz bir duygu olduğunu hisetirmiş ve bu duyguyu sakladığım kilitli kapıların ardında gerçek bir sır gibi saklı kalmasına sebep olmuştu oysa ben ondan sır saklamak değilde sırdaşım olmasını istemiştim.

İstekler

Dudaklarım alayla yana kıvrıldı

Ben hep isteklerimi, hayallerimi ve imkansızlarımı kapandığım odanın kapısı ardına çöküp hayallere dala dal, sesimi kaydederek dillendirir ve sonra büyük bir zevkle dinlerdim, çünkü benim hayallerim gerçekleşmeyecek ama çok okunan bir fantastik romanın bitmesini istemediğin büyülü sayfaları gibiydi.

Araba kliniğin önünde dururken daldığım düşüncelerinden sıyrılıp karşımdaki mavi rengindeki binaya baktım; mavi güven veren bir renkmiş ama ben güven alamıyordum bu renkten, ben tüm güvenimi annem seni asla terketmeyecem dediği günün evresi günü onu mezara verirken gömüştüm.

-davetiyemi bekliyorsun!

Diyen Ezelin neşeden uzak, bıkkın yüzüne baktım, o hep bıkkın ve tahammülsüz bir yüz ifadesine sahipti.

Arabadan inip Ezel ve diğer üç polisle mavi binaya adımladık, ani kriz geçirme riskine karşın en az dört kişi yanımda bulundurmak zorundalarmış

Aman, ne kadarda itaatkar!

Binanın içine girip merdivenlerden üçüncü kata çıktık

-burası nasıl kilinik! Daha asansörü bile yok.

Derken soluk soluğa sağ tarafımda duran polise tüm ağırlığımı verip başımı solumdaki Ezele çevirdim; bulunduğumuz masanın arka tarafındaki asistanla çapkınca konuşuyordu

Gözlerimi devirip

-bölüyorum ama Fazıl bey müsaitse içeri geçmem gerek

Dedim iğneleyici bir sesle, görevlerini adam gibi yapmıyorlar bu ne ya!

Asistan

-bi daka diyip önündeki iş telefonuyla birini aradı ve bana bakıp

-efendim Ezgi hanımlar geldi... hıhı... tabi... tamam...

telefonu kapatınca ayağa kalkıp buyrun bu taraftan diyip bizi Fazıl doktorun odasına yönlendirdi

Ben odadan içeriye girerken Ezel ve diğer polisler kapının ardında kalmıştı.

'Şimdi o asistanla daha rahat konuşurdu Ezel bey! Ayyy aman banane'

Karşımdaki doktora bakınca beni dikkatle süzdüğünü farkettim

Hayır!

Çapkınca değil, bişeyleri çözmek istercesine süzüyordu beni

-hoş geldin Ezgi, lütfen buyur otur

Dedi yumuşak bir sesle

Dediklerini duymazdan gelirken odanın koyu mavi duvarlarına asılan tablolara baktım, o gün sergiye giderken gördüğüm tabloda ordaydı, sanırım paraya kıymış, her nekadar orjinali olmasada pahalıydı;

Belleğin Azmi ya da Eriyen Saatler  sanatçı Salvador Dalí tarafından 1931 yılında yapılan ve en bilinen eserlerinden biri olan tablo.

DELİ (DÜZENLENİYOR)Where stories live. Discover now