13. GEÇMİŞİ UNUT

979 150 76
                                    



Sophie heyecandan bütün gece uyuyamadı

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Sophie heyecandan bütün gece uyuyamadı. Sabah erkenden kalkıp hazırlandı. Eşyaları arasında ilk bulduğu şeyleri üzerine geçirdi. Siyah mini şort ve gözlerinin renginde mavi askılı bir bluz giydi. Daha fazla Enzo'nun gelmesini bekleyemeden, onu aramaya çıktı. Çok geçmeden mutfaktan sesler gelmeye başladı. Mutfağa girdiğinde Enzo çoktan uyanmış, yiyecek bir şeyler hazırlarken buldu.

'Günaydın' dedi Sophie yanına giderken.

'Günaydın' dedi Enzo hala elindekilerle uğraşarak.

'Ne zaman çıkıyoruz?' dedi Sophie sabırsızlıkla.

'Önce kahvaltılık bir şeyler hazırlamam gerek'

'Kahvaltı mı?'

'Evet. Sandviç hazırlıyorum. Parkta atıştırmaya ne dersin?'

'Park mı?' dedi Sophie şaşırarak. Sonra Enzo'ya dikkatle baktı. Yine siyahlara bürünmüştü. Çekinerek 'Hmm. O zaman spor bir şeyler mi giysen? Yani daha önce seni hiç öyle görmemiştim. Enzo biran düşünür gibi oldu. 'Sanırım haklısın. Değiştirmeliyim' dedi sonradan.

Sophie onun duraksadığını görünce 'En azından ceketini çıkarabilirsin. Belki o zaman daha az ciddi durabilirsin' dedi.

Enzo ceketini çıkardı. Koluna astı. 'Şimdi nasıl?' diye sordu tereddütle.

'Beğendim' dedi Sophie gülümseyerek. Enzo için her şeyin yeni olduğunun farkındaydı. Belki de daha önce kimse ondan böyle bir talepte bile bulunmamıştı. O yüzden de bocalıyordu. Ama onun bu tavrı Sophie'nın hoşuna gidiyordu. İçinde hem soğuk bir katil hem de ne yapacağını bilemeyen küçük bir çocuk vardı.

Evin biraz uzağında arazi aracına benzer dev gibi bir araç vardı. Sophie camların kurşun geçirmez olup olmadığını merak etti. Dilinin ucuna gelen soruyu sormaktan son anda vazgeçti.

'Bu arada bana nereden olduğumuzu söyleyecek misin?'

'New Jersey'de'

'New Jersy. Yani New York'ta bile değil miyiz?' dedi Sophie. Evinden bu kadar uzakta olduğunu düşünmemişti hiç. Çiftlik evinden uzaklaşarak, şehir merkezine doğru yol almaya başladılar.

'Merak etme. 2 saat sonra oradayız' diyerek onu rahatlatmaya çalıştı Enzo.

'Bana biraz aileden bahset sene?' diye sordu Sophie.

'Ne bilmek istiyorsun?' diye sordu sert bir sesle Enzo. Sophie onun bu konularda konuşmak istemediğini anlıyordu. Çünkü kendi de öyleydi.

'Annen ve baban ne iş yapıyorlardı. Babanın İtalyan olduğunu biliyorum. Ama nasıl tanışmışlar?'

'Annem Amerikalıydı. Babam İtalyan. Annem piyanistti. Babam ahşap ustasıydı. Ünlü bir İtalyan sanatçıydı. Bir gün babamın İtalya'da ki sergine tesadüfen annem gitmiş. Annem o arada dünya turnesindeymiş. O gün İtalya'da son günüymüş. Babamın eserlerini çok beğenmiş. Babama kendisine bir piyano yapmasını ne kadar çok istediğini söylemiş. Annem hayran olduğu İtalya'ya geri dönünce babam bizzat ona piyanoyu vermiş. Annem çok mutlu olmuş. Ve böylece aşkları başlamış. İki ülke arasında yaşamaya başlamışlar. Yılın bir kısmını İtalya'da bir kısmını Amerika'da yaşamışlar'

'Şimdi evdeki plakların sırrı çözüldü'

'Müzik her zaman bana annemi hatırlatır' dedi Enzo hüzünlü bir sesle.

'Ahşap sanatını da babandan öğrendin'

'Evet. Babam yeteneğimin olduğunu söylerdi. Onun gibi ahşap ustası olmamı istiyordu. Ama...' Enzo cümlenin sonunu getirmedi. Ama Sophie anlamıştı.

Uzun bir sessizlikten sonra' Anneme benziyorsun. Bana onu öyle hatırlatıyorsun ki ' dedi Enzo. Sonra ekledi. 'Ve bu beni çok korkutuyor'

Enzo'nun söz verdiği gibi yaklaşık 2 saat sonra New York'a varmışlardı.

'Central Park'a gitmek ister misin? Park kalabalık olduğu için güvenli'

Hava çok güzeldi. İnsanlar havanın güzelliğinden faydalanmak için parkı doldurmuşlardı. Parkta kendilerine boş bir yer bulup oturdular. Sophie temiz havayı içine çekerken, mutlulukla gülümsedi. Etrafındaki mutlu insanlara bakıyor, kendini de onlardan biri olduğunu hayal ediyordu. Enzo'nun hazırladığı sandviçleri yerken, bir yandan da onu izliyordu. Bütün bu ortama o kadar aykırı duruyordu ki. Çimenlerin üstünde oturmuş, büyük bir dikkatle Sophie'a bakıyordu.

Sophie sandviçinden büyük bir ısırık alarak 'Çok lezzetli. Uzun zamandır yememiştim. Madam görse çok kızardı. Kilo alacağımı söyleyip dururdu'

'Bende üniversitede yerdim'

'Üniversiteye mi gittin?' diye sordu hayretle. Bu adam hayatına birden girmişti. Onun da normal insanlar gibi okula gittiğini, çalıştığını hayal edemiyordu.

'Evet'

'Hangi bölüm'

'Felsefe'

'Felsefe' diye tekrar edip kahkahalarla gülmeye başladı Sophie. Uzun zamandır böyle gülmemişti. Bunu hatırlayınca durdu. 'Ciddi olmazsın' dedi Enzo'ya.

'Çok ciddiyim'

'29 yaşında olduğuna inanamıyorum. Daha yaşlı gösteriyorsun' diye itiraf etti. 'Sanırım bunu sebebi siyahlara bürünmen' diye ekledi.

'Belki de'

'Biraz yürümek istiyorum' dedi Sophie ayağa kalkarak. Enzo'da kalktı. Birlikte yürümeye başladılar. Şimdi Sophie için her şeyin normal olduğunu, mutlu olduğunu hayal etmek daha kolaydı. Sert eller önce ellerine değdi sonra avuçlarının içine aldı. Sophie ellerinin içindeki nasırları hissederken, onun ahşapla mucizeler yaratan bir adam olduğunu düşünmek istiyordu. Yanındaki adam bahçesinde çiçekler yetiştiren, ona yemekler yapan ince ruhlu biriydi. Bu kadardı sadece bu kadar. İkisi sadece bundan ibaretti. Bir geçmişleri yoktu. Ne Enzo katildi, ne de Sophie bir katilin kızıydı.

El ele ne kadar yürüdüklerini bilmiyordu. Tek bildiği bu adamın yanında mutlu hissettiğiydi. Her şeyden önce kendini güvende hissediyordu. 

KATİLİN KOLLARINDAWhere stories live. Discover now