20. İTALYA

952 66 50
                                    

Sophie uçaktan inip, havaalanında yürümeye başladığı sırada 'Nereye gidiyoruz? Ailenin evi hangi şehirde?' diye sordu

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Sophie uçaktan inip, havaalanında yürümeye başladığı sırada 'Nereye gidiyoruz? Ailenin evi hangi şehirde?' diye sordu. Ama Enzo'nun söylememeye kararlıydı. 'Oraya vardığımızda göreceksin. Ama çok beğeneceksin. Bundan eminim' diyordu Sophie her sorduğunda Enzo.

Uzun bir yolculuğun ardından küçük bir sahil kasabasına geldiler. Masmavi denizi, bembeyaz kumları ile burası saklı bir cennetti sanki. Dik yamaçlara inşa edilmiş rengarenk evler gökkuşağını andırıyordu.

'Muhteşem' dedi Sophie etrafına hayranlıkla bakmayı sürdürerek.

'Söylemiştim' dedi Enzo kendinden memnun bir yüzle.

'Neresi burası. İtalya'nın hangi kasabası?' diye sordu Sophie.

'Positano'ya hoş geldin' dedi Enzo.

'Positano' diye tekrar etti Sophie.

'Hadi eve gidelim'

Masmavi denizin rengine boyanmış küçük bir evin önünde durdular.

'Burası' dedi Enzo.

Ev iki katlıydı. Bahçesinde Enzo'nun bahçesinde olduğu gibi çeşit çeşit çiçek vardı. Biri dışında. Sadece biri. Japon çiçekleri bahçede yoktu. Sophie önce merakla Enzo'ya baktı ama bunu sormamaya kadar verdi. Bunu bir anlamı var mıydı bilmiyordu. Enzo'nun ona anlatmasını bekleyecekti. Tekrar bahçeyi incelemeye başladı. Bahçe çok bakımlıydı. Birilerinin çiçeklerle ilgilendiği belli oluyordu. Enzo Sophie'nın aklından geçenleri okumu gibi 'Ara sıra buraya geliyorum ve bahçeyle ilgilenen birileri var' dedi.

Sophie onun hakkında ne kadar az şey bildiğini yine hatırlattı kendine. İlk defa bu ona rahatsızlık vermemişti. Bunun nedenini merak etti biran. Enzo kapıyı açıp onu içeri davet edince tüm bunları daha fazla düşünmemeye karar verdi. Evin eşyaları eski ama bakımlıydı. Evin girişinde eski bir şömine vardı. Hemen yanında ahşap bir masa ve sandalyeler diziliydi. Tıpkı Enzo'nun evindeki gibi. O an Enzo'nun babasının bir ahşap ustası olduğunu hatırladı. Renkli kumaşlarla örtülü 2 kanepe vardı. Duvarı kaplayan kitaplığa bakınca içini bir sevinç kapladı. Enzo'nun evindeki çok sevdiği kitaplık harap olmuştu ama işte burada da bir benzerini görmek onu mutlu etmişti. Kitaplığı incelerken Enzo'ya takıldı gözleri. Piyanonun başında durmuş, ürkekçe ellerini tuşların üzerinde gezdiriyordu.

'Çalabiliyor musun?' dedi Sophie.

'Ne yazık ki hayır' dedi. 'Ailemizde bir tek annemde vardı bu yetenek'

'Yoksa babanın annene hediye ettiği piyano bu mu?' diye sordu Sophie.

'Evet. Ailemden sadece bunlar kaldı bana. İtalya'da ki evimizde olanlar'

'Bu piyanoyu merak etmiştim. Gördüğüme sevindim' dedi Sophie piyanonun incelikle işlenmiş her bir detayına bakarak.

Piyanonun olduğu duvarlar da dahil bütün duvarlarda resimler asılıydı. Enzo, annesi ve babasının mutlu yüzleriyle kaplıydı her yer. Enzo ve ailesini resmine bakınca Enzo'nun gözlerini annesinden aldığını ve tıpatıp babasına benzediğini gördü.

KATİLİN KOLLARINDAWhere stories live. Discover now