14. IŞIĞA TUTUNMAK

972 145 95
                                    

Manhattan'a doğru yolculukta ikisi de sessizdi. Sophie aralarındaki duvarların yavaş yavaş yıkıldığını hissediyordu.

'Ben buralarda olacağım. Güvendesin olacaksın. Merak etme' dedi Enzo Sophie'nın yüzünü elleri arasına alarak. Sonra eğildi dudaklarına küçük bir öpücük kondurdu. Sophie kaçarcasına arabadan indi. Yüzü kızarmıştı, kalbi hızla atıyordu. Bu adam nasıl oluyor da onu böylesine etkileyebiliyordu?

Sophie Jung'un sevimli, küçük restoranını görünce içinin ısındığını hissetti. Uzun zamandır buraya gelmiyormuş gibi hissetti. Oysa sadece aradan günler belki haftalar geçmişti. En son buraya gelişini hatırladı. Ve tabi dövme yaptırışında. Beyaz kelebek dövmesi hala kolundaydı. Sophie önce dövmeye baktı. Onu geçmişini bağlayan tek şeydi.

Jung onu görür görmez yanına koştu. Birbirlerine sarıldılar.

'Seni çok merak ettim'

'İyim ben'

'İyi olduğunu kendi gözlerimle görene kadar içim rahat etmedi'

'Bak gördün beni. İyiyim inan buna'

Jung bir süre daha onu dikkatle inceledi. Gözlerinde endişe vardı.

'Hadi oturalım. Sana yiyecek bir şeyler hazırladım. En sevdiklerin. Hem ye hem de bana her şeyi anlat. Ama en başından'

Sophie her şeyi en başından, Enzo'nun onu kaçırdığı geceden sonra olanları tek tek anlatmaya başladı. Jung sözünü kesmeden sessizce dinliyordu. Arada hayret nidaları yükseliyor, Sophie'a kocam açtığı gözlerle bakıyordu.

'İtalyan mıymış' dedi Jung. Sophie'nın anlattıklarından sonra ilk kez konuşuyordu.

'Evet babası İtalyan, annesi Amerikalı'

'Peki Japonlarla bağlantısı ne? Yani samuray dövmesi, sakura çiçeği ' diye sordu Jung merakla.

'Anne ve babası öldükten sonra katiller evi yakmış. Bir Japon onu yangından kurtarmış. Onu büyütmüş ve samuray kültürü ile yetiştirmiş '

'Vay canına '

'Evet. Hayat hikayesini benimkinden pek bir farkı yok' dedi Sophie sıkıntıyla.

'Seni koruyacaktır' diye ona güvence vermeye çalıştı Jung.

'Sonsuza kadar saklanamam' dedi Sophie başını iki yana sallayarak.

'Bu senin peşindeki adamlar senden ne istiyormuş?'

'Enzo cinayete tanık olduğum halde beni öldürmediği için peşime düşmüşler'

'Enzo'nun sana olan ilgisini anlamış olmalılar. Katil neden tanığı öldürmez?' diye sordu Jung Sophie'a. 'Sana cevabını ben vereyim. Çünkü aşık olmuştur. O yüzden. Bunu görmek çokta zor değil' diye cümlesini bitirdi gülümseyerek.

'Bir katilin sevebileceğini sanmıyorum ' dedi Sophie inkar ederek. Aslında sadece kendini kandırıyordu. İçten içe biliyordu bunu ama kabullenmek istemiyordu.

'Yapma Sophie. Kendini kandırıyorsun. Bunu gözlerinden okuyorum. Seni sadece kendinden değil, peşindeki adamlardan da koruyor'

'Jung' Sophie tekrar itiraz edecek gibi oldu.

'Avcı, avına aşık oldu'

Aşk. Bu kelime Sophie için yabancıydı. Ömrü boyunca kaçtığı derin bir acıydı. Her şeyini aşk yüzünden kaybetmişti. Yaşanamamış kayıp çocukluğunu, mutluluğu ve annesini. Yaşmak istiyorsan, aşık olma. Hep bunu söylemişti kendine.

Sophie sessizliğini sürdürürken ' Sende ona aşıksın. Bunu görebiliyorum' dedi Jung samimiyetle.

Sophie bun karşı çıkmak istiyordu. İnkar etmek istiyordu. Ama sesi çıkmıyordu.

'Sophie herkes kendi kaderini yaşar. Her zaman kızlar annelerinin kaderini yaşamaz. Sen annen değilsin, sen Sophie'ın. Kendi hayatını yaşa. Artık korkma. Artık kaçma. Yaşa. Sadece yaşa'

'Büyükannen beni uyarmıştı. Tenine işlediğinin kaderine ortak olma demişti. Annemin dövmesini görünce böyle söylemişti. Kaderimiz aynı bizim. O bir katil sevdi. Hem de kendi katilini. Baş şimdi bana. Bir katilleyim. Kader beni ona sürükledi. Tıpkı annem gibi'

'Sevgiyi bilmeyen bir insan nasıl sevebilir ki. O aşk değildi. Sophie duydun mu beni? Aşk bu değil. Aşk yaşatır. Bunu sakın unutma'

O anda Sophie'nın telefonu çalmaya başladı. Bakmasına gerek yoktu. Kimin aradığını biliyordu.

'Jung bana yardım etmelisin. Kaçmalıyım. Bu adamın beni bulamayacağı bir yere kaçmalıyım' dedi Sophie. Ancak Jung ona artık bakmıyordu. Sophie görmese de, onun varlığını hissetti. Enzo  Jung'a başıyla selam verdi. Sophie'ı bileğinden tuttuğu gibi kendine doğru çekti. Onu sımsıkı tutmuş, peşinden sürüklüyordu. Sophie'ı zorla arabaya bindirdi.

Yol boyunca tek kelime etmediler. Sessizlik uzadıkça uzadı. Çiftlik evine gelince, Enzo arabayı durdurdu. Arabadan indi, Sophie'ı beklemeye başladı. Sophie inatla yerinde oturuyor, inmeyi reddediyordu. Enzo yaklaştı, kapısını açtı. Bir süre bekledikten sonra, Sophie'ı kolundan tutup dışarıya doğru çekti. Sophie direnince onu kucağına alarak, dışarı çıkardı.

Sophie dışarı çıkar çıkmaz bağırmaya başladı. 'Bırak beni. Sakın bana dokunma. Sen bir katilsin. Tıpkı o adam gibi. Hayatımı biliyor musun gerçekten? Her şeyi araştırdın mı? O adam benim annemi öldürdü. Tam 10 yıldır bununla yaşıyorum ben. Bu gerçekle. Hayat sadece sana mı zordu sanıyorsun? Bunca yıl yalnızdım ben. Tek başıma büyüdüm. Dünyada beni koşulsuzca sevecek, beni koruyacak tek bir insan bile olmadan. Ama ben seni gibi olmadım. Senin gibi bir katil olmadım. Şimdi beni bırak. Bunca yıl idare ettim, sen olmadan da kendimi korurum. Sen olmadan da yaşarım' dedi Sophie bağırarak. Enzo onu bırakmayınca, göğsünü yumruklamaya başladı. Enzo onu sımsıkı tutmaya devam ediyordu. Ne bırakıyor, ne de kendine vurmasına engel oluyordu. Sadece öyle duruyor, onun kendisine öfkesinin kusmasına izin veriyordu. 

Enzo'nun çoktan kapanmaya başlamış yarasının tekrar açılıp, kanamaya başladığını fark edene kadar ona vurmaya devam etti Sophie. Enzo ağzını açıp tek kelime söylememişti. Sanki yarasının açıldığını farkında değilmiş gibiydi. Sophie birden dudu. Enzo'ya bakmaya devam etti. O kapkara gözler, mavi gözlerin ardındaki ruhu okuyormuş gibi derin derdin bakıyordu. O anda Enzo Sophie'a kendini tamamen açmıştı. Sophie onun ruhunu gördü. Kırılgandı. Gösterdiği o yıkılmaz adamın ardında derin bir acı vardı. Ruhunda yıkılan her bir parçayı görüyordu Sophie. İçini kaplayan karanlıkta küçücük bir ışık vardı. O an Sophie Enzo'nun o küçük ışığa tutunduğunu gördü. O ışık Sophie'dı. Nasıl ki  Enzo onun eksik parçası ise, Sophie'da Enzo'nun eksik parçasıydı. Sophie onun karanlığını doğru çekilirken, Enzo'da onun ışığına doğru sürükleniyordu. Tıpkı ateşin etrafında dönen bir pervane gibi. O ateş elbet pervaneyi yakacaktı. İkisinden biri yanacaktı. Bunu biliyordu. 

'Haklısın. Ben bir katilim. Ve sende benim suçlarımın cezasısın' dedi Enzo derinden gelen bir sesle. 'Benim cezam' diye tekrarladı.

Sophie'a uzandı. 'Memnuniyetle kabul edeceğim bir ceza' diye fısıldadı.

Sophie göz yaşlarını daha fazla tutamayacağını anladı. Hızlı adımlarla onun yanından ayrıldı. Kendini odasına attı. Kapıyı kapatır kapatmaz yere çöktü. Göz yaşlarının akmasına izin verdi.

KATİLİN KOLLARINDAWhere stories live. Discover now