63. Bölüm

1.6K 101 41
                                    

Sınır geçmedi ama oy veren herkese çok teşekkür ederim :* Kendinize iyi bakın, keyifli okumalar... Geçiş bölümü gibi oldu bu, diğer bölüm için sınır +22...

İyi haftasonları :*

*

Yemeğimiz ve 'her şeye yeniden başlama' oyunumuz gayet iyi gidiyordu. Aslında onun açısından iyi gidiyordu; çünkü bana ben yokken neler yaptığını anlatmıştı. Niall'ın dediklerini söylerken onun aksanını taklit ediyordu ve her seferinde kendimi gülmekten alamamıştım.

Sadece iki iyi arkadaş gibiydik... O kadar şeyi birlikte yaşamış iki iyi arkadaş...

En azından her zaman yaptığı gibi masanın karşı tarafından elimi tutmamış veya masanın altından bacağıma dokunup bu gece bir şeyler yapıp yapmak istemediğimi sormamıştı.

Şu an bunları yapması için ona yalvarabilirdim...

Ama bunun yerine onu dinlemeye devam ettim.

"Daha bir saatim var. Dışarıda biraz gezmek ister misin?" diye sordu Harry saatine bakarak.

"Seni tanımazlar mı?" diye sordum samimi bir sesle. "İnan bana eğer bir şey almak istemiyorsan o kargaşanın içine girmeye değmez."

"Louis Vuitton' uğramam lazım. Yeni sezonlarının ceketi gelmiş. Ve istersen sana da elbise bakabiliriz?"

Başımı tamam anlamında sallayıp çantamdan cüzdanımı çıkarttım. "Saçmalama bebeğ- İpek, seni ben davet ettim." dedi bana bakarak.

"Asıl sen saçmalama Styles, bölüşeceğiz."

"Tanrım İpek, ben ödüyorum. Sana delice aşık olmamdan dolayı çıkacağımız sonraki yeri sen ödersin?"

"Şunu ikide bir hatırlatmak zorunda mısın?" dedim gülerek. Ciddiyim. 1 saat boyunca restaurantta oturmuştuk ve konuyu her seferinde buraya getirip utanç içinde yemek yememi seyretmişti. "Seni dışarıda bekleyeceğim Haz-Harry." diyip arkamı döndüm ve kapıya ilerledim.

"Bana Hazz demene bayılıyorum bebeğim!" diye seslendi arkamdan. Tanrım! Neyseki orada bizden başka birkaç masa doluydu ve onlarda annemlerin yaşında oldukları için bize bakıp gülümsüyorlardı, o zaman da olduğu gibi.

Ve bunun için Harry'nin orada bağırmasında bir sorun yoktu. Eğer aralarında onlara deli gibi hayran olan birisi olsaydı acaba bu yaptıklarını o zaman da yapabilecek miydi? Şanslı kıvırcık kafa!

Bana kapıyı açan restaurantın sahibine teşekkür edip dışarıya adımımı attım.

*

Konserleri harika geçmişti. Bu sefer Harry'yle artık konuşmaya başladığımız için konser boyunca ona bakmaktan vazgeçip kendimi ayağa kaldırmış ve tüm şarkıları sesime aldırmadan bağıra bağıra söylemiştim.

Aslında konserden hemen önceki provalarına geç 'kalmıştık'. İstediği mağazaya uğramamız için on dakikalık yolu yarım saatte ancak Cal'ın yardımıyla yürümeyi başarmıştık. Harry'nin muhteşem kahverengi botlarını tanıyan insanlar çevremizi sarmıştı ve bu kesinlikle alışık olduğum bir şey değildi.

Harry bir yandan kaybolmayayım diye elimi tutarken bir yandan çekildiği fotoğraflar için gülümsüyordu. Benim tek yapabildiğim ise eline iki elimle sarılıp bir an önce mağazaya varmamızı istememdi.

Cal müthiş biz hızla yanımıza gelip bize yolu açmaya çalışırken Harry kendisine doğrultulan tüm kameralara el sallayıp gülümsedi ve herkese teşekkür etti. Ben de bana gülümseyen insanlara gülümseyip çığlıklarını duymamaya çalışarak yürümeye devam ettim.

İçimden taksiye binmemiz için yalvarırken Harry ve Cal sohbet ederek yürümeye devam ettiler -çünkü onlar bu duruma 5 yıldır alışıktılar, ben ise sadece 5 dakika yaşamıştım.- ve insanlara gülümseyip fotoğraflarını çekmelerine izin verdiler.

Mağazaya vardığımızda Harry istediği ceketin olup olmadığını sordu ve satıcı kız ceketi getirmeye giderken elime bir şey tutuşturdu.

"Bunu dene, beğenirsen alalım."

Elimdeki elbiseye bakarak başımı salladım. "Sırf güzel bir elbise olduğu için deniyorum." dedim. "Ceketini giyince seslen de bakayım." diye ekledim deneme odasına giderken.

Yeşil yazlık elbiseyi giyerken Harry'nin kapıma vurmasını duydum. "Yardım ister misin?"

Aynada kapatamadığım fermuarıma bakıp ofladım. "Evet sanırım yardım etsen fena olmaz." diyip kapının kilidini açtım.

"Güzel elbise."

"Güzel ceket."

"Biliyorum, onun için seçtim." dedi gülerek.

Arkamı dönüp fermuarı işaret ettim ve aynadan ne yapacağını izlemeye başladım. Uzun parmaklarını önce saçlarıma dolayıp onları sol omzumun üzerine yerleştirdi. Sonra sırtımdan yavaşça aşağı indirerek fermuarın bittiği yeri buldu. Bunları yaparken gözlerini gözlerimden ayırmamasına bir şey diyemiyordum bile. Diğer eliyle elbisemi tutup fermuarı çekti ve saçlarımı düzeltmeden önce omzumdan boynuma çıkacak şekilde üç kere öptü.

"Adil oynamıyorsun." dedim fısıldayarak. Cevap vermek yerine güldü ve nefesi tüm boynuma yayıldı. Sonra kendini geri çekip aynadan bana baktı.

"Beğendin mi?"

"Evet." dedim kendime bakarken. "Sanırım bunu alabilirim."

Hala bana bakarken gözlerimle kapıyı işaret ettim. "İşte şu anda buradan çıkman gerekiyor. Üzerimi giyinmeliyim."

Karşı çıkacak gibi olduğunda omuzlarından tutup arkasını çevirdim ve kapıyı açıp onu dışarı çıkardım.

Kıyafetlerimizi aldığımızda Starbucks'a da uğrayıp içecek bir şeyler aldık ve en sonunda stadyuma vardığımızda sahneye çıkmalarına 1.5 saat vardı.

Onlar hazırlanmaya başlarken kızların yanına gidip onlarla konuşmaya başladım.

*

Harry'nin Londrada olduğu diğer üç günüm son haftalardır geçen en güzel günlerimdi diyebilirim. Her sabah kalkıp kahvaltıya gitmiş, sonra başka yerlere gidip gezerek stadyumda olması gereken saate kadar birlikte takılmıştık. Hatta son gün Anne ile Gemma da bize katılmıştı ve konser bitene kadar birlikte takılmıştık.

Dürüst olmak gerekirse gitmesini istemiyordum. Buraya uçakla 1 saat bile olmayan yere uçmasını sonra da saat farkı yaşayacağımız bir yere gitmesini istemiyordum. Sonsuza kadar benimle durmasını istiyordum. Ama ne yazık ki hepimizin yapması gereken işler vardı ve onunki ülke ülke dolaştırmasını gerektiriyordu.

Gidecekleri sabah uyanıp karşımda Harry'i görünce küçük bir şok geçirip ona baktım.

"Senin uçakta olman gerekmiyor muydu?"

"Sana hoşçakal demeye geldim güzelim." dedi bana sarılmaya gelirken. Kollarını belime dolamasına karşın ellerimi saçlarına götürdüm ve özlediğim gibi onlarla oynamaya başladım.

Dudaklarıma yaklaşırken ondan erken davranıp yanağını öptüm. "Bunu yapmak için daha zamanımız var Harold!"

Just A Little Bit Of Love (DÜZENLENİYOR)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin