36.Bölüm

15.7K 956 364
                                    

Sadece sevmek her şeyi çözebilirdi. Sevmek ve çok güzel sevilmek her şeyin üstesinden gelmek için yeterliydi. Aşk her şeye yeterdi. Aşk, karın doyururdu ve aşk, bir insanı mutlu etmenin en kolay ve en güzel yolu olurdu. Olmuştu. Aşk, benim için her şey olmuştu. Fatih benim için aşktı. Aşka en çok yakışan insandı o.

Aşkın varlığına bile inanmayan beni bile aşka inandıran, aşkı gösteren, aşkı hissettiren, aşkı yaşatan adamdı Fatih.

Fatih, benim aşık olduğum insandı.

Uğruna herbir zerremi feda edebileceğim adamdı.

Hayatımın tepetaklak olduğunu düşündüğüm anda hayatımın en güzel zamanlarını yaşatmıştı bana. İlk zamanlarda bana yansıttığı karakterinin tam tersi bir karaktere sahip olduğunu göstermişti bana. Naifliği, kibarlığı, saygısı, sevgisi, aşkı, zarifliği, kalbi, davranışları, bakışları, dokunuşları... Her şeyiyle aşık olunası bir adamdı ve ben o adama aşık olmuştum. Her şeyimle, her şeyine aşık olmuştum.

Bazen hayatımdaki yerinin gerçekliğini sorguluyordum. Gerçekten var mı? Gerçekten beni seviyor mu? Yoksa bir rüyaya mı sıkışıp kaldım? Bunları sorguluyordum. Çünkü Fatih, gerçek olamayacak kadar güzel bir adamdı.

Tuttuğu elimi havaya kaldırarak beni kendi etrafımda bir tur dönderdikten sonra elimi tuttuğu eliyle belimi tuttu ve beni kendine doğru çekti. Kısık sesli bir kahkaha atarak ellerimi omuzlarına koydum ve neşeyle parlayan gözlerimi, gözlerine çıkardım.

Melek ve Atahan'ın düğünü devam ediyordu ve neredeyse herkes çalan hareketli şarkılar eşliğinde çiftler halinde dans ediyordu. İlk defa bir düğünde doyasıya eğlendiğimi hissediyordum. Genel olarak düğünlerden nefret ederdim. Kesinlikle boşa vakit kaybı olduğunu düşünürdüm ama iş, arkadaşımın ve kuzenimin düğününe gelince öyle olmuyordu. Gece boyunca oturduğum dakika sayısı iki elin parmaklarını geçmezdi. Bacaklarım kopmuştu resmen ama buna rağmen eğlence ve mutluluk daha ağır basıyordu.

Fatih eliyle belimi okşarken, "Bütün enerjini bu ana saklamış gibisin," dedi.

Güldüm ve omuzlarında olan ellerimi boynuna çıkarttım. "Ama eğlenilmeyecek gibi değil ki. Baksana her şey çok güzel," diyerek bakışlarımı mutlulukla dans eden insanlara çevirdim. "Hem," dedikten sonra alt dudağımı ısırdım ve bakışlarımı gözlerinden çekmeden elimin altındaki ensesini sevdim. "Benim enerjim asla bitmez,"

"Yaa," diyerek tek kaşını kaldırdı ve dudaklarını kulağıma yaklaştırdı. "Bu enerjini geceye de saklarsın umarım."

"Geceye mi?" Diyerek anlamamazlığa vurdum.

"Hı-hım." Diyerek başını salladı. "Geceye."

"Hım," diyerek yüzlerimizi azıcık uzaklaştırdım ve gülümsedim. "Olur."

O anda dans müziği bitip yerini halaya bıraktı ve bizim dans ederkenki konuşmamız son buldu. Pistten ayrılarak masaya geçtik zaten bu son halaydı. Masanın üzerindeki açılmamış su şişesini açtım ve şişenin yarısını içtikten sonra göz göze geldiğim Melek'e göz kırptım. Yorgun gözüküyordu ama buna rağmen yüzündeki gülümsemesini silmemişti.

"Biz gitsek mi artık?"

Fatih'in karamsar bir şekilde sorduğu soru karşısında ona döndüm. "Sıkıldın değil mi?" Diyerek dudak büktüm.

"Senin yanındayken mi?" Diyerek sahte bir şekilde kaşlarını çattı. "Asla."

Sıcak bir şekilde gülümsedim ve başımı omzuna koydum. "O zaman?"

"Sevmiyorum düğünleri." Diyerek elini belime sardı. "Bana sürekli bizim düğünümüzü hatırlatıyor."

"Neden?" Diyerek kaşlarımı çattım. "Benimle evlendiğin güne pişman mısın yoksa?" Son sözlerim öylesine söylenmiş sözlerdi. Tabii ki benimle evlendiği için pişman olamazdı. Yani olmamalıydı. Olmazdı ya. Yok yok olmazdı.

DİKENLİ AŞK (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin