Alegro

1.5K 155 626
                                    

Gecikme için kusura bakmayın.

*Alegro*

"Atımı getirin!" Gür sesim ile karasız duran seyis beyaz atımı hızla yanıma getirdi. Benim dışımda kimseyi sırtına almayan huysuz kısrağın kendi gibi beyaz yelelerini okşayıp sırtına atladım. Bakan Luicent akşamın bu geç saatlerinde yola çıkmamdan endişeli bir şekilde volta atıyordu.

"Efendim, en azından yanınıza koruma alın. Böyle geç bir saatte tek başınıza seyahat etmeniz çok tehlikeli. Ya geçen seferki gibi suikaste uğrarsanız?" Hah. Bu sefer ben saldırmaya gidiyordum.

"O koca çeneni kapat Luicent! Ne zamandan beri bir bakan, prensin ne yaptığına karışabiliyor?" Adam hızla başını eğip özür dilerken önüme döndüm.

"Deh!" Atı son hızda sürerken beyaz kürk pelerinim rüzgar ile savruluyordu. Gaia'nın taş yollarını aşıp kendimi toprağa vurduğumda ay gökte iyice yükselmeye başlıyordu. Bir mücevher gibi parlayan dolunay, güneşin yokluğu ile gövde gösterisi yapıyordu.

Bakalım güneş ortaya çıktıgında ne yapacaktı.

Lorenzo zeki ve güçlü olabilirdi ama içinde duran o bozulmuş ruh... Seth. Tehlikeli bir varlıktı. Onu tüm hücrelerim ile hissetmiştim. Üç gün diye yanımdan gidip bir haftadır gelmeyen adam Lorenzo olamazdı.

O her ne kadar kendinde gibi hissetse de Seth, görünüşte ufak görünen durumlara el atıyor kendi fikri gibi bunu Lorenzo'nun zihnine yer etmesini sağlıyordu.

Tüm bunları Beatrice sayesinde öğrenmiştim. Lorenzo'nun sarayı terk ettiği gün rastlantı eseri ona denk gelmiş ve her zaman ona karşı nazik olan adamın selamını yok sayması ile kalbine bakmıştı. Ve ilk işi beni uyarmak olmuştu.

Duyduğum iki haberden biri bana umut, diğeri ise o umudu yok etmeye çalışan bir tehlike olmuştu.

Kahinler ile görüşmüş ve kan yemini karşılığında onlardan bilgi almıştım. Lorenzo'ya duygularımı ifade ettiğim gece olanlara güzel bir ışık tutmuşlardı.

Lorenzo'nun kalbinin beni kabul etmeye hazır olduğunu öğrenmiştim. Ama sorun tam da burada başlıyordu. Her ne kadar Lorenzo beni kabul etse bile içinde yatan yıllardır hapsolmuş olan Seth buna karşı çıkmıştı. Ve çareyi kendini göstermekte ve Lorenzo'nun aklını karıştırmakta bulmuştu. Bu bir savaş ilanıydı.

Biraz sert tarafımı gösterme zamanı gelmişti. Lorenzo'ya her zaman boyun eğen bir yapım vardı. Onun tarafından hükmedilmekten zevk alıyor, onu sevmekten mutluluk duyuyordum. Ama söz konusu Seth ise, o da diğer herkes gibi benim gazabımı hak ediyordu.

Sevdiğim adamın bedeninde olması umurumda değildi. İstilacılar boyun eğecekti.

*-*-*-*-*

Eski bir çiftliğin önünde durduğumda kalabalığa şöyle bir baktım.

İğne atsan yere düşmeyecek gibi sorunu göremediğim vampir topluluğunun ortasında ufak bir açıklık vardı. Ortamda ki boğucu atmosfer ile bir sorun olduğunu direkt anladım.

Vampirler, özellikle de sıradanlar manipüle edilmesi kolay olsa da bir tilki kadar kurnaz ve iki yüzlü olurlardı. Bir insana boyun eğmek istemezlerdi. Lorenzo, gerekirse güç kullanarak onları dize getirmeyi düşünüyor olmalıydı.

Tabi bu plan Seth ortaya çıkmadan önce yapılmıştı. Böyle kalabalık bir yerde, yere dökülecek tek bir damla kan ile neler olabileceğini kimse bilemezdi. Odaklanmak adına derin bir nefes alıp atı kalabalığa doğru sürdüm.

Nal sesleri ile vampirler ilk önce öfke ardından gelenin kim olduğunu fark ederek şaşkınlıkla bana bakıyorlardı. Kalabalığı yararak göbeğe doğru ilerledim. Lorenzo gür sesi ile kalabalığı bastırmaya çalışırken birden çöken sessizlik ile bakışları beni buldu.

Vampir Hançeri Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin