-46

36 7 53
                                    

46. gün

Ölmek isteyeni kurtarmak, öldürmekle birdir.

Bir Kedi, Bir Adam, Bir ölüm / Zülfü Livaneli

Eski püskü eşyalarla kaplı bu oturma odasını ilk defa görüyordum ama yine de sanki burada bana ait çok şey vardı. Bana ait olanın kokusu, nefesi, teni bu odada barınıyordu. Bunu hissedebilmek bir delilikti. Elimdeki defteri ve kalemi bırakarak karşımda oturan bedene çevirdim. Beni seyrediyordu, gözlerimiz kavuştuğunda başını hızlıca geri çevirmişti. Bu hâline tebessüm ettim.

''Bazen hiç gelmeyecekmişsin gibime geliyor.''

Bana da bazen gidecekmişsin gibi geliyor. Gidememek mi zor kalamamak mı? Derin bir iç çekerek dudaklarımdaki tebessümü silmiş ve ayağa kalkmıştım. Burada durmamın bir manası yoktu, kızgındım, kırgındım. Gözlerine hiçlikle baktığımda bir şeylerin öldüğünü hissettim. Defterim ile kalemimi çantaya koyarak toparlanmaya çalışıyordum. ''Gidecek misin?'' Sesi kulaklarımda yankılanıp duruyordu, ne söylerse söylesin hep beynimde ışık hızında dolanıyordu kelimeler. Bu beni korkutuyordu. Kafamı aşağı yukarı sallayarak, evet demeye çalıştım. ''Gelmeyecek misin?'' Geleceğim ama bugün değil.

Seni gördükçe ölümü görüyor gibi hissediyorum.

Toparlandıktan sonra salon kapısından çıkarak dış kapıya gelmiştim. Montumu askılıktan alıp kollarıma geçirecekken hangi sırada yanımda olduğunu anlayamamıştım. Duvara sırtı yaslı bir hâlde bana bakarken montumu üzerime geçirmiştim. Ayakkabılıktaki botlarımı elime aldığım an kolumdan itilmiştim. Kaşlarımı çattığımda Taehyung konuşmuştu. ''Gitme mecburiyetinde değilsin ama gidiyorsun. Gitme diyemiyorum diye bundan faydalanıyor musun?!''

Beni itmek isterken sağ kolunun sargısının bir kısmı kan olmuştu. Gözlerim oraya takıldığında bana yeniden bağırmıştı. ''Neden bana bunu yapıyorsun?'' Sana bir şey yaptığım yok ancak sen beni ölümlerinle öldürüyorsun. Daha ne diyebilirim ki? ''Gelmişken ne diye gitmeye varıyorsun?'' Sesindeki kırıkların bile beni kırıyorken, nasıl daha fazla yanında bulunabilirim ki? Gözlerinle bana hep hayal kırıklığıyla bakarken, ben sana nasıl umut dolu bakabilirim? Benim umutlarım kırıldı. Sen kırdın.

''Kolun kötü görünüyor,'' Dedim büyük bir sakinlikle. Bedenine biraz yakınlaşmaya çalıştığımda kendisini hızla geri çekmişti. ''İlaç sürüp, yeni bir sargı sarmalıyız.'' Yine yanına varmaya kalkışmıştım ama yine geri çekilmişti. ''Bana acımandan nefret ediyorum. Bana acıyışlarına acıyorum.''

Sen benim sevgime acıyorsun, biliyorum.

Derin bir iç çekerek bitap bir hâlde gözlerimi kırpıştırmıştım. ''İnsanlara güven Taehyung.''

"Güvenmeyeceğim. Güvenmek hiçbir işe yaramayacak." Onu reddederek bir adım attım üzerine doğru. "İnsanlardan başka ne kalır ki elimizde geriye?" Gözlerinde bir kırgınlık vardı.

"Elimde hiçbir şey kalmadığı için bu hâlde değil miyim zaten?" Bu anı nasıl tarif edebilirdim, bilmiyordum. Kelimeleri beni kelimesiz bırakıyordu.

Geri çekilmesine izin vermeden parmaklarımı ellerine dokundurmuştum. Sargı bezini saran kırmızılık yüzünden içim benden gidiyordu, canı canımı yakıyordu. "Taehyung, bu böyle olmaz. Kolun acıyordur."

vurgun kurşunlar, taehyungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin