1. Bölüm

9.7K 137 30
                                    

Düzenlendi.

Eski olan bölümlerle arasında büyük bir fark olacak. Daha güçlü bir yazım diliyle okuyacaksınız. 💓

Yüzüme vuran güneşle uykum yine bölünmüştü. Odamın bu kadar güneş alması sinirlerimi bozuyordu. Yataktan doğrulduğumda telefonumu elime aldım ve saatin çoktan on bir olduğunu gördüm.

Akşam aile şirketimizin 40. Yıl daveti vardı. Fazla abartılı giyinmek istemesemde bütün gözler üstümde olacağı için güzel olmak istiyordum.

Üstümde ki pijamalardan kurtulmak için dolabıma yöneldim. Üstüme gelişi güzel bir şeyler giyinince aşağı indim. Babam telefon ile görüşüyordu. Bugün için heyecanlı olduğunu biliyordum.

Kahvaltı masasına geçip oturdudum. Annem kahvesini yudumlayarak gazete okuyordu.

"Günaydın." Dedi sadece. Annemle asla normal bir anne kız olamamıştık. Nedeni ise annem ben ve kardeşime hamileyken kardeşimin ölü doğmuş olmasıydı. Benim suçum olmamasına rağmen sürekli beni sorumlu tutmuştu. Bir gün babamla konuşmalarına şahit olmuştum. O zamanlar çok küçüktüm ama bazı şeyleri kavrayabiliyordum.

'Keşke Defne ölseydi ama Yağız karnımdayken ölmeseydi.' Diyordu babama karşı. O gün babam anneme çok sinirlenmiş ve evden çıkıp gitmişti. Sürekli dadılarla ve bakıcılarla büyümüştüm.

Annemin aksine babam bana karşı hep sevgi doluydu. Bir dediğimi iki etmez sürekli benim iyiliğimi isterdi. Her ne kadar küçükken annem beni sevsin diye uğraşsamda şu an bir çaba göstermiyordum. Yirmi iki yaşındaydım ve artık annem tarafından sevilmediğimi biliyordum.

Babam masaya oturduğunda düşüncelerden sıyrıldım.

"Günaydın herkese." Dedi babam. Gülümsedim ve bende günaydın dedikten sonra kahvaltı yapmaya başladık.

Kahvaltıdan sonra akşama kadar odamdan çıkmamış oyalanıcak bir şeyler bulmuştum.

Akşam saati yaklaştığında dolabımı açıp elbise bakmaya başladım. Alışverişe gitmek istememiştim zaten o kadar çok kıyafetim vardı ki yan odaya kıyafet odası yaptırtmayı düşünüyordum.

Sırt dekoltesi olan kırmızı bir elbiseyi elime aldığımda gecenin parçasının bu olduğuna karar verdim. Sarı olan saçlarıma sadece maşa yaparak güzel bir şekil vermiştim. Annem benim aksime eve çalışan çağırıp saçlarını ve makyajını öyle yaptırmıştı. Ben ise istememiştim.

Dudağıma sürdüğüm kırmızı rujla mükemmel göründüğüm kesindi. Elime çantamı alıp aşağı indiğimde herkesin beni beklediğini gördüm. Direkt arabalara binip şirketin yolunu tutmuştuk.

Yol boyunca kimse konuşmamıştı. Babamın gergin olduğunu direksiyonu tuttuğu ellerinden anlayabiliyordum. Şirkete geldiğimizde korumalar koşarak kapımı açmıştı.

Topuklu ayakkabılarımla sert zemine ayak bastığımda magazinciler başıma üşüşmüştü. Kafamı babama çevirdiğimde aynı şekilde magazincilere açıklama yaptığını gördüm. Korumalar magazincileri etrafımızdan uzaklaştırdığında içeri girmiştik.

Gerçekten muhteşem dekor etmişlerdi içerisini. Direkt yanımıza gelen babamın ve annemin dostları muhabbet kurmaya başlamışlardı bile. Ben ise hâlâ etrafa bakıyordum.

"Ayy! Defneciğim ne kadar güzel olmuşsun böyle sen! Maşallah canım benim." Dedi benim tanımadığım ama beni gayet iyi tanıyan kadın. Sırf aileme yaranmak için böyle davranmalarına alışmıştım herkesin. Herkes bir Karaman olduğum için benimle samimiyet kurmaya çalışıyordu. Yüzüme sahte bir gülümseme yerleştirdim.

"O sizin güzelliğiniz." Dedim. Kadın gülümseyip tekrar anneme dönüp bir şeyler anlatmaya başladı.

Babam ise beni kolumdan tutarak kızım diye herkese gösteriyordu. Kızın olduğumu herkes biliyor zaten baba?

Saat çok geç olmadan babam kürsüye çıktı. Konuşma yapacaktı. Onu içten bir şekilde alkışladığımda gözlerimin içine bakarak gülümsedi.

"Öncelikle beni kırmayıp şirketimin 40. Yıl davetine geldiğiniz için teşekkür ederim. Biliyorsunuz ki buralara çok emek vererek geldik. Babamdan kalan bu şirket beni en yüksek mevkilere getirdi. Babam yattığı yerde huzur bulsun diye her gün daha iyisini yapmaya çalıştım. Ve görüyorum ki başarmışım. Benim en büyük destekçilerim karım ve kızıma minnet borçluyum. Bu şirketimizde emeği geçen tüm çalışanlarıma teşekkür ediyorum." Dedi babam ve kürsüden indi. Herkes babamı alkışlıyordu bende dahil.

Babam ilk annemi daha sonrada beni öperek yanımıza yerleşti.

Kafamı kaldırdığımda orta yaşlı bir adamın kürsüye çıktığını gördüm.

"Bu kim?" Diye sordum.

"Kahretsin!" Diye dişlerinin arasından tısladı babam.

"Evet! Buraya bir şeyler söylemek için geldim." Diye söze başladı adam. O sırada korumalar kürsüye çıkıp adamı almak için ilerlediğinde bir sürü adamın silahlarını çıkartıp korumalarımıza doğrulttuğunu gördüm. Ağızımdan çıkan çığlık korktuğumun göstergesiydi. Yanlarında ellerini ceplerine koymuş bir adam vardı. Yanımda anneme bakmak için döndüğümde annem yoktu. Babamın yanındaydı. Babam sıkıca kollarını sarmıştı anneme. Ben burada tek başımaydım.

"Kes şunu Vedat!" Diye bağırınca babam Vedat denilen adam gülmeye başladı.

"Neden herkese şirketini batırdığını söylemiyorsun Murat Karaman?" Dedi adam. Şaşkınlıktan ne yapacağımı bilemedim. Ne batmasından bahsetiyordu? Şaka mıydı?! "Ama ben söylerim. Karaman holdingi batıyor! Ve ben eski bir ortak olarak Murat'a yardım etmeye geldim. Bir zamanlar beni beş kuruşsuz ortada bırakan adama yardıma geldim. Dostlar bugünler içindir millet!" Herkesten şaşkın bir nida dökülürken ben tepki bile veremiyordum.

Babamın gözlerinden yaşlar akıyordu. Annem onu sakinleştirmeye çalışıyordu. Bize neden söylememişti? Korkudan tir tir titreyen bedenim beni taşımıyordu artık. Davetliler bir bir dağılıyordu. Ne yapacağımı bilmiyordum. Sadece eve gitmek istiyordum. Babam bize bir açıklama gereği bile duymamıştı. Her şey normalmiş gibi davranmıştı. Bu da yetmiyormuş gibi birde Vedat denilen adamla önceden ortaklardı.

Adamlar silahları indirip bellerine geri koyduğunda rahat bir nefes aldım ve dışarı nefes almaya çıktım. Ağladığımı bile farketmemiştim. Biz batıyorduk. Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı. Bir adamın nefesini arkamda hissettiğimde hızlıca arkama döndüm.

Oldukça uzun olan boyu başımı yukarı kaldırmama sebep oluyordu. Bu daha demin silah çeken adamların başında duran adamdı. Korkudan ne yapacağımı bilememiştim ama bunu ona yansıtmaya hiç niyetim yoktu.

"Neden buradasın?" Diye sordu. Kafayı yemiş birine olasın gayet yakışıklıydı.

"Git başımdan! Hepiniz manyaksınız! Madem böyle bir olay var böyle bir günü mahvetmek zorunda mıydınız ha?! Hepiniz adisiniz. Birde o içerdeki adam çıkmış kürsüye babamı kötülüyor." Dedim sinirle. Babama ne kadar sinirli olsamda o benim babamdı.

"Ses tonunu düzelt karşında o içerde konuşanın oğlu duruyor." Dedi sakince. Ee yani?

"Birde bununla övünüyor musun gerçekten?" Dedim. Küçük bir kahkaha attım.

"Eve gittiğinde babanın sana söylediği şeyle yine böyle gülebilecek misin çok merak ediyorum." Dedi sinsi sinsi gülerek. Ne diyecekti ki babam bana?

Vedat ve adamları şirketten çıkarken bakışları bana değdi adamın. Gülümsedi ve arabalarına bindi. Kafamı yana çevirdiğimde adını bilmediğim adam çoktan arabaya binmişti. Sinirle gözlerimi kapatıp içeriye girdim.

Kimse kalmamıştı.

"Baba?" Diye seslendim.

"Gidiyoruz." Dedi sadece. Hiçbir şey demeden arabalara bindik. Korumalar arkamızdan gelirken işin ciddiyetini anlamıştım.

Ama anlamadığım şey bu Vedat bize yardım mı etmek istiyordu? yoksa canımızı mı?

REVA Where stories live. Discover now