🌹🍁🌹🍁🌹🍁🌹🍁🌹🍁🌹🍁🌹🍁🌹
Gül Sevdik Dikeni Kader
Yine kara gözlerin fikrime bilmece
Göğsüme taş gibi oturur her gece
Bi' de seni özledum, yetmiyor ya keder
Gül sevduk, dikeni kaderNe zaman aklıma düşersen
O vakit kavrulur içim
Ne zaman bir başıma kalsam
O vakit hep yangın içim
Yağmura saklanıyor sinsi gölgeler
Dar günde vurmak içinYine kara gözlerin fikrime bilmece
Göğsüme taş gibi oturur her gece
Bi' de seni özledim, yetmiyor ya keder
Gül sevdik, dikeni kaderYine kara gözlerin fikrime bilmece
Göğsüme taş gibi oturur her gece
Bi' de seni özledim, yetmiyor ya keder
Gül sevdik, dikeni kaderNe zaman aklıma düşersen
O vakit kavrulur içim
Ne zaman bir başıma kalsam
O vakit hep yangın içim
Yağmura saklanıyor sinsi gölgeler
Dar günde vurmak içinYine kara gözlerin fikrime bilmece
Göğsüme taş gibi oturur her gece
Bi' de seni özledum, yetmiyor ya keder
Gül sevduk, dikeni kaderYine kara gözlerin fikrime bilmece
Göğsüme taş gibi oturur her gece
Bi' de seni özledim, yetmiyor ya keder
Gül sevdik, dikeni kader🎶(Bahadır Tatlıöz & Selçuk Balcı)🎶
🍁🌹🍁🌹🍁🌹🍁🌹🍁🌹🍁🌹🍁🌹🍁🌹
Köyün "hirim" diye adlandırılan küçük ve dar toprak yollarının kenarları boylu boyunca uzanan ve bütünlüğünü kaybetmeyen yeşil ve keskin yapraklı kargılardan oluşuyordu .Hele bir de o yollar dere yatağına çıkıyorsa oralarda her rengi ile ikamet eden hatmi çiçeklerini unutmamak gerekiyordu .
Hatmi çiçeklerinin gerçekten de her rengi bir arada ikamet ediyordu.Epey boylu olan çiçekler ağaç misali ayakta durup kırmızısından pembesine çiçeklerini sergiliyordu.Sarılar da beyazlar kadar umut taşıyordu gören gözlere.
Her şeyde olduğu gibi çiçeklerin de adları yöreden yöreye değişebilirdi . Gülhazan bu renk cümbüşüne şahit olduğu için kendini mesut hissediyordu .Ne güzel şeyler öğrenmiş,ne güzellikler biriktirmişti ömür defterinin burada dolan sayfalarında.
Ceplerinde mutluluk taşıyan , gözleri ışıl ışıl olan ,yeri geldiğinde oynamayı yeri geldiğinde tarlada çalışmayı, hayvanlar ile ilgilenmeyi bilen koca yürekli çocuklar ile tanışmıştı.
İlk göz ağrıları,kimi zaman tebessümü kimi zaman hüznünü taşıyordu.
Sınıfındaki her bir öğrenciden mutlaka bir şeyler öğrendiğine canı gönülden inanıyordu.Ezgi 'nin yardımı ile sağmaya çalıştığı sütü hiç unutabilir miydi ? Keçi,koyun derken en son ineklerden süt sağmaya çalışmıştı.Süt gelmiyor, tutamıyorum, hayvan şimdi huzursuz olacak derken ev ahalisinin de yardımı ile hatırı sayılır bir miktarda sağabilmişti Allah'ın izniyle.
Büşra'nın civcivlerine bakmaya gittiğinde ineğin doğumu olacağını nereden bilebilirdi .Yeni doğmuş bir buzağı ile tanışmış,annesinden güç alarak ayakları kaysa da, düşse de ayağa kalkma çabalarında ne çok ağlamıştı.Elbette mutluluk gözyaşıydı.O küçücük buzağının annesinin sağ oluşuna,yavrunun sağ salim doğuşuna ,ev ahalisinin hallerine ayrı ayrı seviniyordu .
İster hayvan olsun ister insan annesiz kalmamıştı ya Allah'a şükürler olsundu.Annesizlik sadece insanlar için değil hayvanlar için de çok zordu.İlk elini tutacağın ,ilk sevgiyi hissedeceğin varlığın emanet geldiğin dünyada olmayışı elbette kolay değildi.Gerçi bu imtihan için kolay ve zor kelimeleri değil de daha farklı kelimeler hissiyata bir nebze olsun tercüman olabilirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sakinliğim "Hatm-i Çiçeğim" Tamamlandı
SpiritualHer insanın kendine özgü bir hikâyesi vardır . Acı da sevinç de insan içindir. Ömürlerinde samimi gülüşler de vardır derin hüzünler de .Ve şimdi tebessümünde hem hüznü hem mutluluğu saklayan Gülhazan ve Eyüp Vefa'nın hikayesi başlıyor. Farklı geçmiş...