2. Bölüm

8K 250 23
                                    

Genç kadın nefes nefese gözlerini araladığında, gözleri kısık; elleri belinde ve yüzüne doğru eğilmiş adama boş bakışlarla baktı.

Turkuaz gözlerin üzerindeki kaşlar hafif bir gülümseme etkisi ile havaya kalkıktı.

"Rüyalarına girer, aklını alırım. Bakıyorum da dünkü cesaretinden eser yok."

Gülerek yerinde doğrulan adama, düzene sokmaya çalıştığı nefesini vererek birkaç saniye daha baktı, yutkunup yavaşça doğrulduktan sonra ayaklarını yataktan aşağı sarkıttı ve elinin tersi ile alnında biriken terleri sildi.

"Cihangir..." yutkundu ve aldığı nefesi sonuna kadar sesli bir şekilde bıraktıktan sonra bakışlarını, kaşları çatılan adama çevirdi. "Rüyamdaki rüyana girse... sen bile dehşete düşersin."

"Sana adımı söylemedim ben" diyen adam kollarını bağladı, kadının önünde dikildi. Baktığı kişi de birkaç saniye kendisine baksa da fazla süre geçmeden gülerek cevap verdi.

"İnsan, çıktığı gazeteyi okuma zahmetinde bulunurdu. Gerçi senden öyle bir kültürel hareket beklemek zor."

Çatılı kaşlar düzelecek gibi olsa da tekrardan eski haline geri döndü.

"Gel."

Cevap beklemeden kollarını açıp kapıya yönelen adama gülen gözlerle birkaç saniye baktı, gözden kaybolduğunda ise yatağın kenarında duran ayakkabılarına yöneldi.

"Emrin olur paşa."

İkili birkaç adım aralıkla aşağı kata indi ve salona geçerek karşılıklı koltuklarda oturdular. Kadın etrafın kasvetli ve ağır renkler barındıran eşya dizilimine göz ucuyla, burun kıvırarak kısaca baktı ve gözlerini üçlü koltuğun ortasında oturan adama çevirdi.

"Yirmi dört saat dolduğunda babam beni aramaya çıkacak" deyip yan duvarda ki saati göz ucuyla gösterdi. "Zaman akıyor."

Onun bu rahat tavrı Cihangir'de sinir patlamalarına yol açsa da sakinliğini korumak amacıyla aldığı derin ve sesli nefes eşliğinde gözlerini sıkıca kapattı, birkaç saniye öylece bekledikten sonra gözlerini açarken nefesini bıraktı.

Minyon kadının tavırları ciddi anlamda sinirleriyle oynuyordu fakat durumu içler acısıydı ve sakin kalmak zorundaydı.

Orta sehpaya eğilerek ters duran evrakları ve fırlatırcasına kadının önüne bıraktı ki kâğıtların bir kısmı yere savrulmuştu.

"Onu anladık. Belli ki ergenin tekisin ve baban sürekli peşinde dolaşıyor."

Ayça göz ucuyla dağınıklığa baktıktan sonra ciddi ifade ile oturuşunu dikleştirdi.

"Savcının babam oluşunu kesinleştirdin yani."

"Başka bir anlamı yok maalesef."

Cihangir dişlerini sıkıyor Ayça ise aşağılayan bakışlarla bakıyordu fakat adam o çakır gözlerde dün gecede olduğu gibi bir hayal kırıklığı seziyordu bilinçsizce.

"Telefonumu ver babamla konuşmam lazım. Belli ki babamın ne kadar dişli biri olduğunu biliyorsun, benden haber alamazsa seni bulur emin ol."

Kadının bu tavrı sinirlerini daha da yükseltse de bağırmamak için kendini zor tutuyordu. Hem kadındı ürkütmek istemiyordu hem de dün gördüklerinden dolayı anlaşma yapmayı planlıyordu.

Sinirle yutkunurken sinirini atmak amacıyla yumruk yaptığı sol elini birkaç saniye sıvazladı.

"Dün gör-"

"Kimdi o."

Kaşlarını çattı, burnu havada ve cevap bekleyen kadına baktı.

"Dua et kadınsın."

Eylül'ün KızıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin