9. Bölüm

5.4K 197 13
                                    

'10 dakika sonra gelmiş olurum, sende hazırlan'

Mesaj gönderim saatine son kez baktı ve dokuz dakika önce olduğunu görerek kabanını giyip dışarı çıktı.

Yüzünde gülücükler açıyor, içi içine sığmıyordu. İlk defa dışarı çıkacaklardı ama içini kıpırdatan beraber dışarı çıkmak değildi, eşinin bunu düşünmüş olmasıydı.

Çiseleyen yağmura ilk adımını attı, toprak kokusunu içine çekerken gözlerini gökyüzüne çevirmek istedi ama bahçe kapısının ardından gelen araba sesi ve ışığı ile neşesi artarak beklemeye başladı. Kısa zaman sonra eşi de taksiden inmiş ve bahçeye adım atarak yönünü yan tarafa çevirmişti.

"Bahadır!"

Saniyeler sonra diğer yapıdan koşar adım çıkan adam, yanına geldiğinde tek elini uzattı.

"Anahtarı ver... Arkada araç var mı."

"Yok abi."

"O zaman bekleyen taksiye bin, evine git."

Denileni yapan adam anahtarı vererek taksiye koşar adım giderken Cihangir de eşine bakarak yanda park halinde olan araca yöneldi.

"Hadi gel."

Neşeyle, seker gibi denileni yaptı ve araca bindi. Eşinin yüzünde herhangi bir gerginlik ibaresi olmayışına karşılık modu daha da yükseldi.

Eşi yavaş açılan bahçe kapısını beklerken "Bu seferlik dişim bana kalsın mı" dedi, yanında ki adamı hafifçe gülümsetti.

"Kalsın. Başka da olmaz zaten."

Gülmesi yüzünde soldu.

"Niye iki dakika iyiyken üçüncü dakika bozuyorsun."

Açılan kapıdan aracı çıkartırken derin bir nefes aldı.

"Senin bana yaptığını düşmanım bana yapamadı..." Ayça'nın gözleri yola çevrilirken konuşmasına devam etti. "Kimse benim şerefimi ağzına alamaz ama sen bunu yaptın. Ağzına almakla kalmadın şerefimi iki paralık edeceğini söyleyerek beni o masaya oturttun. Sana karşı bir şeyler hissettiğim için o masaya oturmadım ne yazık ki... Şerefimi korumak için oturdum. Kimse bilmez senin razı olduğunu ama herkes, beni istemediğim bir şekilde anar. Dediğin gibi 'çamur at izi kalır' ve ben o izle asla yaşayamam, kendimi öldürürüm."

Gözleri bir anda doldu, burnunu çekerek ağlama isteğini geri göndermeye çalıştı. Bakışları kucağında ki ellere inse de hiçbir şey görmüyor gibiydi.

"Ne desen haklısın..."

"Keşke haklı olmasaydım."

Çok sakin açıklama yapmıştı. Artık bu konuya sinirlenmiyordu ama içinde bu konu giderek büyüyor hazmetmesi zorlaşıyordu.

Birkaç saniye sonra eşinden gelen kısık ağlama sesi ile sıkıntılı bir nefes alıp araca sağa çekti.

"Ağla diye söylemedim."

Elleriyle yüzünü kapattı, ağlamasını daha fazla seslendirdi.

"Çok özür dilerim! Sadece benim ol istedim yemin ederim! Beni bırakmandan korktum! Aile olalım istedim!"

Aracı durdurduktan sonra ellerini kaldırdı, ne yapacağını daha doğrusu nasıl yapacağını bilemeyerek birkaç saniye boş hareketlerde bulunduktan sonra ellerini eşinin omuzlarına bırakıp kendisine çevirdi, narin elleri yavaşça yüzünden indirdi.

"Ya ağlama işte!" diye sitem etti. "Tamam bu konuyu kapatalım." Çatık kaşlarla, akan yaşları silmeye başladı. "Ağlamaya devam edeceksen eve dönelim..." gülen ses tonuyla devam etti. "Maazallah, 'beni bu adam ağlatıyor' diye birilerine söylersin. Şerefi kurtaralım derken zulmeden adam konumuna düşmeyeyim durduk yere..."

Eylül'ün KızıWhere stories live. Discover now