[6: İmza]

5.9K 637 1.1K
                                    

Merhabalar 😌

Yemin ederim bu bolumu bitirene kadar canim cikti normalde pst bolumleri 2,5-3,5k arasi oluyor ama bu bolum 6k bu yuzden gec geldi iste

Cok guzel bu taekook 🥺 fénix taekook'tan sonra en sevdigim cift bu 2si yicem agizlarini gozlerini

Pamuk eller klavyelere radiatalarim

Maviliyorum sizi

İyi okumalar

Miyav

Hayatın size attığı en büyük kazık, siz olarak doğmanızdı. Şahsen kendim olarak doğmamış olmayı defalarda kez dilemiştim. Kaç gece eve geldiğimde yatağıma atlayıp yastığımı yüzümü gömerek ağladığım sırada birileri ile yer değiştirebilmeyi dilediğimi bilmiyordum bile. İstemiyordum, ben olmayı istemiyordum. Ben bu hayata ayak uyduramıyordu bu yüzden keşke başka başkası olsaydım demekten alamıyordum kendimi. 

Ancak sikeyim ki, ben bendim. Ne bedenimi, ne ruhumu ne de kişiliğimi değiştiremiyordum. Değiştirmek istediğim çok şey vardı. Mesela keşke memelerden korkmasaydım. Onlardan korkmamayı çok isterdim çünkü içten içe yumuşak şeylere dokunmaya bayılırdım. Memeler ise oldukça soft şeylerdi, ama korkutuyorlardı beni. Memeli canlılardan uzak durmak için her şeyi yapardım. 

Tanrı'm beni duyuyorsan memeli cinsi benden uzak tut. 

Diğer bir değiştirmek istediğim şey ise, bu memelerden daha mantıklıydı, bir şeyi sevmiş olsam bile sevdiğimi itiraf edemiyor olmamdı. Kendime bile itiraf edemiyordum. Mesela hamburgerin tadını beğenmiş olsam bile asla yemeyecektim, çünkü diyet listemin dışındaydı ve hayatımda sürekli olarak yeri olmayan bir şeyi yemek veya tatmak hoşuma gitmiyordu. Bu yüzden sevmemiş gibi yapmıştım. Bayıldığım bir tat değildi zaten, olmazsa olmazım olmayacaktı hiçbir zaman.

Jungkook, bu yönden kıskandığım bir insandı. Çünkü sevdiği ve sevmediği şeyleri kolayca dile getirir, kendisini sanki çok basit bir şey yapıyormuş gibi tam anlamında kullandığı kelimeleri ile açıklardı. Ben daha doğru dürüst insanlarla iletişime bile geçemiyordum. Bir yönden acınasıydım, her anlamda ondan daha iyi olduğuma olan inancım düşünmeye devam ettikçe sönüyor ve yok oluyordu. Belki de sandığım kadar mükemmel değildim. 

Esnediğim sırada çarşamba gününün müthiş stresiyle yapayalnız olmanın bir yandan güzel olduğunu düşmüştüm. Çünkü öğle arasında yemekhanede verilen yemeklerde hiçbiri diyetime uygun olmadığı için kendime en köşede bir yer bulmuş, gözlerden ırak bir şekilde kestirmeye çalışıyordum. Normal bir gün olsaydı, bu kadar yorgun hissetmeseydim sözde arkadaş takımımla birlikte insanlara sataşır dururdum. İnsanlara laf atmak, canım istediğinde kavga çıkartmak güzeldi. Sıradan hissettirirdi. Aslında içten içe tek sorunumun içimde biriken bu sonu gelmez öfkeyi kontrol edemiyor oluşum olduğunu biliyordum. 

Yeniden not hatırlatma: Ağzına sıçtığım, öfke sorunların için doktora görün. 

Başımı sert masadan kaldırdığımda, içimdeki sıkıntılı hissiyattan kurtulmak için kafamı dağıtacak bir şeyler aradı gözlerim. Buradan tanımadığım çocuklarla oturan Jungkook'u görebiliyordum. Gülüşüyorlar ve sohbet ediyorlardı, hatta sohbetleri o kadar eğlenceliydi ki hiçbiri önlerindeki yemekleri yarılayamamıştı. Jungkook'un yanında oturan kızlardan birisi uçları pembe saçlarıyla oynuyor, birkaç tutamı tutarak örmeye çalışıyordu. 

POSITIONSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin