0.2

42K 1.7K 548
                                    

Dolu kadehi ters tut - Biraz delisin

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Dolu kadehi ters tut - Biraz delisin


Sıkıcı bir kimya dersinin ardından Melis ile beraber kendimizi bahçeye atmıştık. Sabah yağmur yağmış, ardından güneş açmıştı. Hafif esen ılık rüzgar saçlarımı bir o yana bir bu yana savuruyor, sinirlenmeme neden oluyordu. Bileğimdeki siyah toka ile saçlarımı toplayıp bağladım. Bilekli siyah converselerimle su birikintilerinin üzerine atlıyor, bir yandan da Melis'i dinliyordum.

"Bende dedim ki 'Madem seni yoruyorum, ayrılalım o zaman.' O da hemen kabul etti inanabiliyor musun Gazel!"

Sona doğru boğuk çıkan sesi ile yine ağladığını anlamıştım. Sabahtan beri kaçıncı ağlayışıydı sayamamıştım. Zıplamayı kesip Melis'e döndüğüm zaman gözleri dolu dolu ileride bir trafo gibi oturan Yiğit'e baktığını gördüm.

Yiğit, Melis'in sevgilisiydi. Gerçi şu an eski de olsa birbirlerini çok seviyorlardı. Melis biraz kıskanç bir kişiliğe sahip olduğu için Yiğit'e hak veriyordum. Fakat ayrılmaları saçmaydı. Konuşarak anlaşabilecek yaştaydılar.

Elimi Melis'in yumruk yaptığı eline sarınca gözlerini bana çevirdi. Farkında olmadan tırnaklarını avucunun içine batırıyordu manyak.

"Üzülme canım, Yiğit'in bir anlık sinirle kabul ettiğine kalıbımı basarım." gözlerimle arkadaşlarına sinirle bir şeyler anlatan Yiğit'i işaret ederek devam ettim. "Hem bak senden ayrıldığı için nasıl pişman. Elektrik trafosu gibi geziyor sabahtan beri." diyip sırıttım. Gerçekten de dalacak birini arıyordu sabahtan beri.

Melis burnunu çekerek "Öyle mi diyorsun?" diye sordu umut dolu gözlerle. Kafamı salladığım zaman gözleri tekrar Yiğit'e döndü. Yiğitin de gözleri Melis'e dönünce zaten çatık olan kaşları daha da çatıldı. Hızla ayağa kalkıp bize doğru yürümeye başladı. Tam Melisin önünde durup ellerini tuttu.

"Neden ağlıyorsun?" diye sordu gözlerini Melis'in sulu gözlerinde dolaştırırken.

İşte ayrılıkları en fazla 2 gün sürüyordu.

Melis'in gözlerindeki yaşlar musluk gibi akarken kollarını Yiğit'in beline sardı. Yiğit'in eli hızla Melis'in belini bulurken diğer eli sırtını sıvazlıyordu.

"Ağlama güzelim, beni de üzüyorsun." dedi gerçekten üzüldüğünü belli eden ses tonu ile.

"Ben pişman oldum Yiğit, özür dilerim." diyen Melis'e karşılık Yiğit daha sıkı sarıldı sevgilisine. Sırtındaki elini Melis'in saçlarına götürüp okşadı. "Şhh, tamam geçti."

Yiğit bana dönüp 'sorun yok' derecesine göz kırpınca onları orada yalnız bırakıp uzaklaştım.

Birbirlerini gerçekten çok seviyorlardı. Tek sıkıntı Melis'in aşırı derece olan kıskançlığıydı. Yiğit'in Melis'i gerçekten sevdiğini biliyordum. Son bir senedir gözleri sevgilisinden başkasını görmüyordu.

Gözlerimi bahçede gezdirince bana muzipçe bakan yavşak Bora'yı gördüm.

Evet adı Bora değil, yavşak Boraydı.

Bugün bir kaç kere benimle konuşmaya çalışsa da pas vermemiştim. Dün yeterince sinirlendirmişti beni. Tek derdi eğlenceydi. Beni utandırmak onu acayip eğlendiriyordu.

Biri tarafından dalga geçilmek katlanamadığım şeyler arasındaydı ve Bora bunu yapmaktan hiç çekinmiyordu.

Bora arkadaşlarına bir kaç şey söyleyip ayağa kalktı. Ellerini pantolonunun cebine koyup bana doğru yürümeye başladı.

Ben nereye kaçacağımı düşünürken o çoktan tam karşımda dikilmişti bile. Üzerindeki okul üniformasının kravatını kendisi gibi gevşekçe bağlamıştı.

Gevşek bora

"Ne istiyorsun?" kollarımı birleştirerek sorduğum soruya karşılık pişkince sırıttı. Gülerken ela gözleri kısılıyor, gamzeleri ortaya çıkıyordu. Bu çocuğun gamzesi mi vardı? Ben daha yeni fark ediyordum.

"Seni desem isteğim gerçekleşir mi?" Sinir hücrelerimin yavaş yavaş yükseldiğini hissediyordum. Zaman mekan fark etmeksizin yavşıyordu.

Boşuna yavşak Bora demiyordum.

"Sen ne tür bir sapıksın?!" diye tısladım kısık sesle. Bahçedekilerin dikkatini çekmek istemiyordum. Sonra bir hafta dedikodu malzemesi oluyorduk.

"Sapık mı?" Gözlerini belerterek sorduğu soruya karşılık kafamı salladım. "Ne sapıklığımı gördün?!" dedi dehşetle.

O kadar iyi oynuyordu ki, ben bile bir an ikilemde kalmıştım.

"İki gündür bana asılıyorsun!" diye çığırdım. Şu an da ayaklarımı yere vura vura tepinmemek için çok zor duruyordum.

Çıldırtıyordu beni!

Umursamazca omuz silkti. "Sadece iltifat ettim."

"Etme!" diye bağırınca kollarını teslim olur gibi kaldırdı. "Sakin ol kumral afet."

"Benim bir adım var, bana kumral afet demeyi kes!" diye bağırınca kaldırdığı kollarını indirdi. "Biliyorum, ama kumral afet demek daha zevkli." Çapkınca göz kırpınca tırnaklarımı kırptığı gözlerine saplamak istedim.

Sakin ol Gazel..

"Bak..," dedim derin bir nefes alarak. "Zamanım seninle harcayamayacağım kadar değerli." Elimle az önce geldiği yeri gösterip devam ettim. "Şimdi gider misin, lütfen."

Kısık bir sesle kahkaha attı. Kıvırcık saçlarını eliyle dağıtıp kafasını salladı. "Pekala, şimdilik öyle olsun. Gidiyorum."

Hayır Gazel, o saçları tek tek koparmak istemiyorsun..

Umursamazca kafamı sallayıp gitmesini bekledim.

"Ama dönüşüm muhteşem olucak!" diye kollarını açıp deliler gibi bağırınca yüzümü buruşturdum.

Yerden bulduğum küçük taşı arkasından fırlatınca bana dönüp göz kırptı.

Iskalamıştım.

Keşke kıçına gelseydi de bir daha üzerine oturamasaydı.


———————
Keşke gelseydi..

0,7 ucunuz var mı? |textingWhere stories live. Discover now