▪︎eenie meenie miny mo▪︎

473 62 7
                                    

"Çok kötüydü! Nasıl bu kadar kötü yapmış olabilirler!" Vein koltukta dehşetle dikleşirken, yanında patlamış mısırdan yiyen Jungwon'a döndü. Başını iki yana salladı. "İlk bölüm çok güzeldi oysaki!" oğlan, kumandayı alıp filmi kapatırken genç kız da onun kucağındaki kaseden birkaç patlamış mısır alıp ağzına götürmüştü.

Jungwon geleli neredeyse beş gün olmuşu. Bu süre zarfında evde sadece ikisi olduğundan ve birbirlerini bir nevi görmek zorunda olduklarından iyi anlaşmaya başlamışlardı. Bir sürü film izlemiş, kitap hakkında konuşmuş insanları çekiştirmişlerdi ve Jungwon gerçekten mutlu olduğunu hissetmişti. Ailesi ve arkadaşları tarafından çokça aranmıştı ama ani gelişen öldürme arzusu krizleri sebebiyle hala dışarı çıkıp başka birini görmeye hazır değildi. Vein, onu engelleyebiliyor ve tekrar kendine gelmesini sağlayabiliyordu. Bununla hüzünlenmek yerine telefonunu tamamen kapatmış ve bir nevi ondan vazgeçmişti. Muhtemelen polisler onu arıyordu ama bunu genç kıza söylediğinde, "Burayı bulamazlar. Merkez bulmamalarını sağlar." diye bir yanıt almıştı.

"Şimdi ne yapalım?" diye sordu Vein ardından ayaklarını kendine doğru çekti. Dudaklarını büzdü oğlan düşünürken. Aklına gelen şeyle gözlerini kıza çevirdi. "Bu sabah seni uyandırmaya geldiğimde rafta birkaç kutu oyunu görmüştüm." heyecanla gözleri irileşti kızın. Ona hak verdiğini başını sallayarak belirtti. Ayağa kalktı ve odasına doğru yürümeye başladı. Jungwon da onu takip etti. "Tek başıma yaşadığım için genelde hiç oynamam, ama artık oynayabilirim." yaşına göre biraz kısa bir kızdı. Rafa çok iyi ulaşamıyordu. Kendisi önce denese de yapamayacağını anlayıp, yanındakine döndü.

Hızla üstteki bütün oyunları alıp seçmesi için genç kıza baktı oğlan. Kısa bir fikir tartışmasından sonra bir tanesinde karar kılıp onu içeriye götürdüler. Sehpanın üstüne oyunu kurup, başlayacakları sırada çalan ev telefonuyla dikkatler dağılmıştı. Merkez, Vein ile bu şekilde haberleşiyordu. Bu yüzden her telefonu açması gerekiyordu. Hızla ayaklandı yine ve o tarafa doğru koştu. Telefonu yerinden alıp aramayı onayladı ve kulağına götürdü. "Efendim? Hm? Ah, bir dakika..." gergince Jungwon'a baktı. Daha sonra banyoya ilerledi. Kapıyı biraz aralık bırakıp içeride konuşmaya devam etti.

Jungwon, bir şeylerin doğru gitmediğini anlamıştı. Derin bir nefes aldı ve kızı dinleyip dinlememek arasında küçük bir savaş verdi. Dinlemekte karar kıldığında ayağa kalktı. Banyoya ilerledi. Aralık olan yerden Vein'in yüzünün aynaya dönük bir şekilde, gözlerinin de kapalı olduğunu görrebiliyordu. Kapıyı tamamen açınca fark etmedi kız. Telefondaki patronuyla konuşmaya devam etti. "Tamam ama lütfen, lütfen hızlı." dedi kız biraz ağlamaklı bir sesle. Bu oğlanın kaşlarını çatmasına sebep oldu. Telefonu kapattığında aynada kendine bakmak için gözlerini açtı ve çocuğu fark etti. Korkuyla derin bir nefes alıp elini göğsüne götürdü. Önce kriz geçiriyor sansa da daha sonra aklının yerine olduğunu anladı. "Beni korkuttun." dedi her şeyden bağımsız olarak.

"Bir şey oldu. Ne oldu?" diye sordu Jungwon. Yutkundu kız. "Hiçbir şey... Hiçbir şey olmadı." sözlerine inanmamıştı oğlan. Başını iki yana salladı. Bir nevi, baskı yapabilmek adına üzerine üzerine yürürken Vein de geriliyordu. Duşa kabinin kapılarından birine sırtı değdiğinde irkildi. Köşeye sıkışmıştı. "Harika bir dövüşçüsün ama kötü bir yalancısın Vein." çok yakın olduklarından düşüncelerini toparlayamıyordu genç kız. Sakinleşmeye çalıştı. Gözlerini kapatıp açtı ve bu sefer ciddi bir şekilde karşısındakine baktı. "Uzaklaşsak mı?" ne yaptığının farkına varan Jungwon, biraz utanarak geriledi ve banyodan çıktı.

İkisi salona geldiğinde, sözlerine devam etti. "Söyle ne oldu? Bilmeye hakkım var."

"Evet ama istemiyorum." dedi biraz bencil bir şekilde Vein. Ardından mutfak tezgahına yaslandı. Saçlarını geriye attı ve konunun bir an önce kapanmasını istediğinden içinden Tanrı'ya dua etmeye başladı. "Bencillik etme, söyle. İstemiyorum diye bir şey yok." başını hayır anlamında salladı. Sessiz kaldı ama hareketleriyle kararını belli ediyordu. "Tanrı aşkına, neyin inadı bu Vein? Neden söylemiyorsun?" yutkundu genç kız. "Üzülmeni istemiyorum." dedi dürüst bir şekilde.

Bunun üzerine oğlan durdu. İstemeden de olsa hafifçe sırıtırken alaycı bir ifade takındı suratına. Dudaklarını ıslattı. "Daha beş gündür tanıdığın birine değer mi veriyorsun?" göz devirdi kız. Bu konuya da girmek istememişti ama ne istemezse o oluyordu şu an. "Benden hoşlanıyorsun değil mi Vein?" hislerini anladığını belirttiğinde gözleri irileşti. İlk defa birine karşı bu tür duyguları bekliyordu ve saklamak konusunda da acemi olabilirdi. Dudağını ısırdı. Bu şekilde bir tavır sergilememeliydi. "Kabul et, sen de benden hoşlanıyorsun."

Çocuğun yanına gitti ve kollarını göğsünde birleştirdi. "Sana olan tavırlarım, hareketlerim seni etkiledi. Kabul et." başını hafif yana yatırıp bakışlarını başka bir yere çevirdi Jungwon. Düşünüyormuş gibi yapıp, ardından geri baktı. "Evet." bu itirafı duymayı beklemediğinden afallasa da, belli etmedi. Hiçbir şey olmamış gibi sehpanın yanına ilerleyip yere çöktü. Kutu oyununa bakarken sordu. "Oynuyor muyuz, oynamıyor muyuz?"

Tebessüm etti Jungwon. Oynadığını belirtmek için gidip o da aynı şekilde yere çöktü. Vein eline zarı alırken, onu durdurdu. "Kazanırsam, neler olduğunu söyleyeceksin." teklifi kabul etti genç kız. "Ben kazanırsam, hiçbir şey sormayacaksın." oğlan da onunkini kabul ettiğinde ikisi birbirlerine gülümseyip oynamaya başladı.

tag, you're it ➵ yang jungwon Where stories live. Discover now