▪︎and I am▪︎

516 66 43
                                    

"Benimle kalmaya çalış, hiçbir şey olmayacak!" Vein, Jungwon'un artık son raddeye gelmiş olan krizini yönetmeye çalışırken bir yandan da kendini korumaya alıyordu. Dünki isteği üzerinde çok inatçı olmuştu ve hala bir sandalyeye elleriyle ayakları bağlı şekilde tutsaktı. Ama yine de kriz anı korkutmaya yetiyordu.

Bilinci yerindeydi ama vücudu ondan ayrı hareket ediyordu. İki ayrı bilinçle mücadele verdiğinden çocuğun canı yanıyor olmalıydı. Gözleri her geçen saniyede daha da fazla doluyordu. Dudaklarını ıslattı Vein. Sevdiği kişiyi böyle görmeyi istemiyordu. Derin bir nefes aldı. Bu durumda en azından birinin güçlü kalması gerekiyordu ve bu kişi tartışmasız o idi. "Jungwon?" normal bir şekilde konuşmaya çalıştı. "Burdayım." dedi oğlan yumruklarını sıkarken. Karşı geliyordu o nefret ettiği arzuya. Hala böyle idare edebileceğini düşünüyordu.

Aniden fazlalaşan etkiyle ellerini çözer gibi oldu. Vein birkaç adım geriledi. Dünki olayların yine yaşanmasından korkuyordu ki, şu ankinin daha beter olacağına emindi. O an, hiç duymak istemediği bir istek duydu sevdiği çocuktan. "Vur beni." dedi silahı gösteren. Masanın hemen üstünde hazırda duran bir tabanca vardı. Kaşlarını çattı kız. Hayır anlamında başını salladı. "Vein, vur beni." Jungwon gayet ciddi ve sertti. Bu da gittikçe etkisi altına alındığına dair bir işaretti. Sinirle bağırdı genç kız. "Saçmalama Jungwon, seni vurmayacağım! Biraz daha dayan." başını iki yana salladı sandalyede oturan. Yutkundu. Karşısındaki kıza bakmak istemiyordu çünkü bir hareketiyle arzunun daha kuvvetli olacağına inanıyordu. "İstemeye başlıyorum, seni öldürmeye istemeye başlıyorum. Ne olur, vur beni."

Vein'in gözleri, panzehirin hazır olduğunu belirtecek bir telefonun gelmesini beklercesine televizyon ünitesinde duruyordu. Tanrı'ya merkezin hızlı olması için adeta yalvarıyordu. Bir süre sonra sandalye hızla hareket ettiğinde işlerin iyice sarp sardığını anladı. Jungwon kendini tutamadı, ağlamaya başladı. "Vur beni. Öldür beni! Yapmazsan seni affetmem. Yemin ederim, lütfen!" önündeki kızı öldürmek istemeye başlaması onun için bir dönüm noktasıydı. Bu, hissetmek istediği en son şey bile değildi. Bu yüzden ölmeyi göze almıştı.

Dayanamadı Vein. Kısa bir süre düşündü ama buna da zaman yoktu. Arzu, çoğaldıkça çoğaldı. Pes etti. Silahı eline alırken başını olumlu anlamda salladı. Gergince yutkundu. "Tamam." dedi silahı ateş etmek için ayarlarken. İçerisinde kaç kurşun var ondan bile emin değildi ama en az bir tane olduğunu biliyordu. Jungwon, biraz rahatlarken bu arzu onu tamamen ele geçirmesin diye çabaladı. Vein, dizlerinin üzerine çöktü. Son kez bir umutla telefona baktı ama arayan kimse yoktu. Derin bir nefes verdi. Başka çaresi yoktu.

Silahı çocuğun kalbine doğrulttu elleri titrerken. Şu an acemi gibi görünüyordu. Oysaki daha önce çok kez silah kullanmıştı. "Seni seviyorum."

"Seni seviyorum." kendine cesaret verdi içinden. 'Yapabilirim, yapmak zorundayım' dedi sürekli. En sonunda hazır olduğunu hissettiğinde son kez cümlelerini sıraladı. "Beni affet..." aynı boya geldiği sevdiğine doğru yaklaştı ve dudaklarını birleştirdi. Jungwon'un gözleri irileşirken, içinden birkaç parça kopar gibi oldu. Kütüphanedeki kız onu öptüğünde ne hissetmeye başladıysa, tamamı aniden kendisini terk etmişti. Kulaklarını bir silah sesi doldurduğunda, yakından geldiğinden bir süre kulakları çınladı. Gözlerini kapattı. Bir acı hissetmiyordu. İşitme problemi yok denecek kadar aza indiğinde araladı gözlerini. Karşısında cansız bir şekilde yatan sevdiği kıza baktı.

Titrerken, dudaklarından zoraki dökülen kelimeler sessiz odada duyuldu. "Ebe sensin. Oyun bitti." gözlerinden akan yaşları durduramazken ne yapacağını da bilemedi. Bağırdı. Pişmanlıkla bağırdı. Bunu yapmasını istememişti... Ondan bunu isteyemezdi. Ellerini saçlarına götürdü ve sinirle çekiştirdi. Nefes alamaz gibi olmuştu. Televizyon ünitesinin önüne dehşetle çöktü. Aniden çalmaya başlayan telefonla yerinde zıpladı. Donuk bakışları hala sevdiği kızın cansız bedeni üzerindeyken arkasından telefonu aldı. Açıp kulağına götürdü ama hiçbir şey demedi.

"Vien? Vien? Neden konuşmuyorsun? Çok vaktim yok, sana panzehirin hazır olduğunu söylemeye geldim. Bir tane yollayacağız tamam mı? Vien?..."

tag, you're it ➵ yang jungwon Место, где живут истории. Откройте их для себя