2.KİTAP | 11.Bölüm: Şovun Ev Sahipleri

24K 2K 1.8K
                                    




11.BÖLÜM: ŞOVUN EV SAHİPLERİ

Kahramanlara inanman için önce kötülere inanman gerekir. Kahramanlar olmasa da var olacak felaketler... Peki ya kötüler olmasaydı? Hani herkesin kınadığı insanlar, onlar olmasaydı kahraman dediğimiz şey neydi? Kahramanlar kötülükten doğup iyiliğin öncüsü ilan edilir. Bazen felaketler doğrulur, kahraman ihtiyaçtır. Önce felakete ihtiyaç duyarız, sonrada huzura. Felaketsiz huzurun peşinde kim koşarmış?

Yorgundum.

Düşman olsam mecalim yok, dost olsam inancım. Benden yalnızca kimse kalmıştı.

Reha, kucağında benimle beraber arabaya bindiğinde ufak bir dejavu yaşadım. Hikâye hep onun yanında mı bitecekti? Zamandan kaçmaya çalışıyorum sanki. Bu vebanın sonu gelmiyordu.

Arabanın hareket ettiğini fark ettiğim sırada ellerimde elleri vardı. Bileğimdeki ipi çözüyordu. Gevşeyen bileklerim rahatlarken halatı koltuğun köşesine fırlattı. Zorla açtığım gözlerim, kısıkça etrafı izliyordu.

Arabanın koyu renk tavanını gördüm önce. Gözlerim kapandı ve başımı doğrultmaya çalıştım. Gözlerimi tekrar açtığımda camdan akıp giden yolu izliyordum.

"Beni nereye götürüyorsun?" diye sordum halen dik tutmaya çalıştığım kuyruğumla. Tabii, sadece bundan ibaret değil düşündüklerim. Hala beklediğim darbenin gelmeyişi beni endişelendiriyordu. Öyle bir hale gelmiştim ki artık insanların bana zarar vermeyişleri garip geliyordu.

Bu acımasız, tehlikeli Tutku'nun yaratıcısı oydu. Ona verdiğim büyük zararlardan sonra yine burada olmak, garipti. Beni bıçakladığı bıçağı kalbimden çıkarıp onun kalbine saplamıştım. Yine de buradaydık.

Sorumu cevapsız bıraktı. "Şşş, gözlerini kapat ve uyu. İyi olacaksın." Bunları söylemesi beni rahatlatmak yerine daha fazla gerdi.

Bana güzel günleri anlatmayın. Kim görmüşte kime anlatıyor? Ölmeden söyle. Benden ne istedin? Bana cennetten bahsetmeyin. Şimdiden sonrasını benim karanlığa alışmış gözlerim bile görmüyor. Şimdiden öte yol var mı onu bile bilmiyorum. Alışıyorum, birazdan ölecek gibi yaşamaya.

Kartları gizlemek istemiyordum. "Uzatma, yine aynı şeyleri baştan yaşamayacağız. İstediğin intikam mı? O zaman öldür beni."

Zira onlar, Akılbaz'ın gösterisini izleyen müşterilerden ibaret. Biletlerini aldılar, şovu sonuna kadar izleyecekler. Ve bu akılbaz kaftanının içindeki bedenim, acı içinde yanıyor olsa da kalın postumu çıkarmayacaktım.

Bedenimi geriye doğru yatırarak başımı koluna yasladı. Bana bakmak için başını eğdiğinde siyah saçları anlına doğru düşmüştü. "Bu konuşan da kim? O dik başlı kadına ne oldu?" sesindeki sahte hayrete takılmadım. Yine oyunlarına gelecek değildim.

"Bana oynama Reha. Sana baş kaldırmam mı hoşuna gidiyor? Eskiden seninle bu oyunu oynardık. Sen hala oradaysan, oyun arkadaşını kaybettin. O günler geride kaldı. Elimizde bugün var."

Saçlarım dizlerinin üzerinden dağılırdı, simsiyah saçlarımla etrafını sarmış düşman gibiydim. Aynı insan ama başka bir kadere ihtiyacımız var. Yine saçlarım dizlerinin üzerinde dağılırdı ama hiç birbirimize zarar vermediğimiz bir zamanda olurduk. Gülümserdim o zaman sana. Sende gülümsüyor olurdun. Dişlerimize bulamış günahın izlerini bağırmazdı ruhumuz. Bambaşka olurduk, hiç ölmeyecek gibi.

Ama böyle olmadı.

Ben Tutku, sende Reha oldun. Şovun ev sahipleri olduk.

O cevap vermeyince ben tekrar konuştum. "Ve bugün ben seni büyük zarara uğratmış tek insan olarak karşında duruyorum. Sense yaralarımı mı saracaksın? Pollyanna bile bu kadar iyimser değildi."

Karanlığın Aç Çocukları SerisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin