K̷.-10

22.8K 660 73
                                    

𝓩𝓮𝓱𝓲𝓻.

Atakan burdaydı.

Net şekilde, şuan benim dövme atölyemde, kapının önünde, tam karşımda tüm benliğiyle duruyordu. Gözlerim şoktan açılmışken, beni öğrenmiş olabileceği ihtimaliyle kalbim deli gibi atıyordu.

Sakin olmaya çalışıp, "Geç otur o zaman," dedim ve sağımda duran koltuğa gösterdim. Kafa sallayıp oturduğunda gerekli malzemeleri alıp yanına gittim. Buraya tesadüfen gelmiş olamazdı, değil mi?

"Aklında bir dövme fikri var mı?" Yanındaki tabureye oturduğumda elim ayağım titriyordu resmen.

"Evet," deyip üzerindeki kot ceketi çıkarttı. "İlk dövme yaptırışım değil, deneyimliyim."

Lütfen ben olduğumu anlamamış ol. "Ne istiyorsun peki?" diye sorup batikonu beze damlattım.

Gözleri gözlerimi bulduğunda ikimizin de mavileri çakıştı. Bu hayatın, şimdi siktim belanı deme şekli falan mıydı? Ama nedense hareketlerinden ona yazanın ben olduğumu bilmediğini hissediyordum. Öyle olsa bu kadar sakin kalmazdı eminim.

"Yılan dövmesi," dedi ardından, ben hala gözlerine bakıp yutkunamaya çalışırken. "Küçük bir yılan dövmesi istiyorum, ama nereye yaptıracağımı bilmiyorum. Fikrin var mı?"

"Hmm," dediğimde dudağımı yaladım ve tişörtünün üstünden bile belli olan köprücük kemiklerine baktım. Ona dokunmak için iyi bir fırsat? "İstersen köprücük kemiğinin üstüne yapabilirim, görünür de en azından."

Tek kaşını kaldırdı. "Köprücük kemiği, ha? Yapabilir misin?"

"Tabi." Ayağa kalktım. "Oraya zehrini bile akıtabilirim."

Bu sefer iki kaşını da kaldırdığında suratında hala o sert ifadesi vardı. Onu canlı olarak ilk görüşüm değildi ama her seferinde sanki ilk defa görüyormuş gibi deli oluyordum. Atakan farklı biri değildi, o da diğer erkekler gibi sıradandı fakat nasıl olur da bu kadar sıradan bir adam, beni kendine çekebilirdi?

"Tamam o zaman," diyerek aniden üzerindeki tişörtü çıkarıp üstüne koyduğunda, dağılan saçlarını da kafasıyla kenara atıp yüzüme baktı. "Yap o zaman dövmeci."

Bütün vücudu gözlerim önüne serildiğinde onu incelemekten kendimi alıkoyamadım. Omuzlarının üstünde küçük dövmeler, kollarında siyahla kaplı dövmeler ve muhtemelen sırtında da büyük dövmeler vardı. Şimdiyse sıra köprücük kemiğine gelmişti. Hadi ama, senin bana dövme yapmanı istemiştim; benim sana değil.

Yutkundum. "Ama sen o koltukta öylece otururken köprücük kemiğine yetişemem." Omuz siktim. "Kucağına oturmam gerek, ya da senin bir yere uzanman."

Bakışları kesinleşti. Eminim bunu şuan, üzerine oturmam için bir bahane olarak söylediğimi düşünüyordu. "Bu, üzerime oturmak için güzel bir bahane." demiştim.

"Bahane değil. Kendini ne sanıyorsun? Eğer memnun olmadıysan başka dövmeciye gidebilirsin, sanki her kız senin kucağına oturmak için kırk takla atıyormuş gibi... Kendinle bu kadar övünme."

Verdiğim cevapla beraber duruşu gerildiğinde, kafasını birkaç saniye pencereye çevirip derin bir nefes aldı ve ardından, "İyi," dedi. "Otur yap ama fazla da kıvranma."

İçimden güldüm. Kafa sallayıp dövme makinesini aldığımda kucağına doğru gittim ve kalçam aletinin tam üstüne gelecek şekilde oturarak bacaklarımı iki yana açtım. Eminim şuan pantolonunun ardından zor tutuyordu kendini.

Batikonla köprücük kemiğini temizleyip dövmeyi çizmeye başladığımda, "Renkli mi olacak?" diye sordum. Bu sadece onunla konuşmak için öylesine açılmış bir konuydu.

"Hayır, siyah beyaz."

Kafa salladım. "Vücudun da baya iyiymiş. Ama eminim her kız üstünde yatmak için can çekişmiyordur, değil mi?"

Yüzüme baktı ama benim odağım dövmeyi çizmekteydi. "İşini mi yapacaksın yoksa benimle çene mi çalacaksın? O kadar dövmeci içinde sana nasıl denk geldim, asıl aptallık benim."

"Her zamanki gibi, sıkıcı erkeklerden sıkıcı cevaplar..." Yılanın kuyruk kısmını çizdim. "Ama emin ol, sert ve soğuk erkek tavırların bana pek işlemez. Buraya gelen her erkek nedense böyle."

"Buraya gelen her erkeğin de dövme bahanesiyle kucağına oturur musun?"

Histerik bir şekilde gülüp yılanın içini boyadım ve saliselik bir bakışla gözlerinin içine bakıp, "Evet," dedim alayla. "Ayrıca eminim aletin şuan seni baya zorluyordur. Yalan mı?"

Derin bir nefes alarak, "Seni de zorlamasını istiyorsun galiba," dedi. "Canını yakmak hoşuma gider, iyi bir ceza olur."

"Belki de," dediğimde dövmenin bitmesine az kaçmıştı. Küçük olduğu için çok sürmezdi zaten. "Ama ne olursa olsun ben işimi yapıyorum." Yılanın dilinin olduğu yere hafif zehir gibi damlalar çizdim. "Sonuçta, buraya gelen sensin; işimi yapmama engel olman için bir neden göremiyorum."

"İşin bir erkeği azdırmak mı?"

Güldüm. Dövmeyi tamamen bitirdiğimde kenardan streç filmi aldım ve üstünü kapatıp tekrar Atakan'ın gözlerine baktım. Gözleri de aynı şekilde benimkilere kaydığınıda tek kaşımı kaldırdım. "Hepsini değil."

Ve üstünden kalktım.

Benim kalkmamla birlikte birkaç saniye koltukta durduğunda ayağa kalktı ve, "Umarım güzel olmuştur," dedi bozuntuya vermeyip.

Kazağını giydiğinde omuz siktim. "Güzel olup olmadığından emin değilsen para vermeyebilirsin."

"Ne?"

Dudağımı büzdüm. "Yarına kadar bekle, streç filmi çıkar ve sabah olduğunda tekrar gelip yanıma söyle. Beğendiysen parasını verirsin, beğenmediysen de silerim."

Kafasını sağa yatırdı. "Benimle dalga mı geçiyorsun?" Yüzümü buruşturduğumda devam etti ve cebinden cüzdanını çıkardı. "Benimle sohbet etmek istemeni anlıyorum, beni görmek için veya bana dokunmak için yaptığın bahaneler de güzel ama boşuna uğraşma." Parayı çıkarıp koltuğun üstüne attı ve kot ceketini eline alıp yüzüme baktı. "İlgilenmiyorum." Ardından dükkandan sinirle çıktı.

Arkasından bakakaldığımda alayla tebessüm ettim ve benim ona yazan kişi olmadığımı bile bile buraya gelmiş olmasına rahatladım.

Ona dokunmak... Güzeldi. Ve o, bunu hiç fark etmemişti.

K̷.

VEN̷OM | TEXTİNGHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin