4

667 45 1
                                    

🍁

Gözlerimi ağrıyan başımla açtım. "Su..." Fısıltıdan daha sessiz çıkan sesime, kalın bir ses cevap verdi. "Uyandın sonunda." Sesin geldiği yöne baktığımda Hayalet'i gördüm. Son olanlar aklıma bir bir doluşunca gözlerimi sıkıca kapattım. Ben onun önünde sadece iç çamaşırlarımla mı durdum? Bütün yaralarımı gördü mü? İlk sorudan ziyade ikinci sorunun cevabı daha çok canımı sıktı.

"Merak etme, hiçbiri şey sormayacağım." Aklımdaki soruyu duymuş gibi cevap verdi. Beni gerçekten iyi tanıyor. Yanıma gelip hafifçe kaldırdı beni. Bardağı elinden almaya çalışınca elini geri çekti. "Yaralısın sen." Yorgunca nefes verdim. "Sadece bir kolum yaralı." Omuz silkti. Onunla uğraşmak istemediğim için suyu içirmesine izin verdim. Bardaktaki suyu bitirince, beni yavaşça geri bırakıp, bardağı komodinin üzerine koydu.

"İş kazası mı yine?" Başka ne olabilir ki der gibi başımı salladım. "Gücünü bu ara çok mu sık kullanıyorsun? Bu kadar bitkin düşmenin sebebinin bir yara olacağını zannetmiyorum." Çivi gibi saplanan ani ağrıyla gözlerimi kapatıp açtım. "Ağrıyor mu?" Konuşmadan anlaşıyorduk resmen, daha çok ben konuşmuyordum tabii. "Gücümü her zamanki gibi kullanıyorum, ekstra bir tüketim yok. Sadece bu aralar gücüm çekiliyor gibi hissediyorum, bana verilen kapsüller bile işe yaramıyor gibi."

Anlamaya çalışır gibi gözlerini kıstı. "Kapsül mü? Ne kapsülü?" Tek kaşımı kaldırdım. "Nasıl ne kapsülü? Sahadaki özelliği olan herkese verilen kapsül işte. Hatta kardeşin de kullanıyormuş ya." Acı bir gerçekle yüzleşir gibi gözlerini sıkıca yumdu. "Hayalet, ne oluyor?" Endişelenmiştim. "Gölge, kimse öyle bir şey kullanmıyor. Kimseye verilmedi." Gözlerim şok içinde açıldı. "Nasıl?" Ama neden? Yani... Niye? Neyi sorgulayacağımı da şaşırmıştım.

"Bahsettiğin şeyi görebilir miyim?" Onaylayıp kasanın olduğu dolabı gösterdim, şifreyi de söylediğimde kasayı açmış ve minik soğutucudan son kalan kapsülü almıştı. Şişeyi kırıp içindeki sıvıyı kokladı, anında yüzünü buruşturup geri çekti. "Sen... Bunu içiyor muydun yani? Bundan kaç tane içtin?" Dudaklarımı bilmem der gibi büzdüm. "Ne kadar yolladılarsa, her kutunun içinde onar tane olduğunu düşünürsek... 39. Bir yılda iki kez veriyorlardı." İyice karalara bağlarken kendini toparladı.

"Peki neden içtin? Ne olduğunu bile bilmediğin bir şeyi neden içtin? Lanet olsun!" İç çekip anlatmaya başladım. "İki yıl önce bir tanesini zorla içtirmişlerdi, sonrasında bunlar olmadan gücümün yok olacağını söyledikleri için her seferinde içtim. Ki içtiğim kadar gücümün geldiğini hissettim fakat bu sıralar gücüm gidiyor gibi." Elini sinirle saçlarına geçirdi ve yolarcasına çekiştirdi. "Gibi değil, gidiyor Gölge. Gücünü tamamen yok ediyorlar. Bu özelliği olan insanlar için bir zehir. Panzehri olmayan bir zehir! Ama senin de bir suçun yok ki, bir kere verdilerse uyuşturucu gibi bırakamıyorsun."

"Peki ne olacak? Gücümü tamamen kaybedecek miyim? O zaman ben ölürüm ki, çünkü yaşamam tamamen özelliğime bağlı." Elini çenesine atıp sıvazladı. "Öncelikle bunları kullanmayı bırak, çok acı çekeceksin, ölüyormuş gibi hissedeceksin fakat dediğim gibi bir panzehri yok. En azından zehri bir şekilde vücudundan atarsan gücün geri gelmese bile yok olmaz."

"Bunu neden yaptı..?" Kimden bahsettiğimi hemen anladı. "Bilmiyorum fakat orada olanların nasıl ve neden eğitildiğini çok iyi biliyorsun. Belki seni elinde tutmak istemiştir, birçok ihanet eden oldu ve sonları hiç iç açıcı değildi." Bunu biliyordum tabii. "Belki haklısındır." Yaşadığım şok yüzünden ağrımı sızımı unutmuştum.

"Tamam, yeter bu kadar. Hastamızın yüzünü güldürmeliyiz! Tabii ondan önce karnını doyurmalıyız." Yorgunca gülümsedim. "Mide fesadı geçirmek istemiyorum, yemeği dışardan söylüyorsun değil mi?" Sahte alınganlıkla kollarını birbirine doladı. "Elbette hayır! Özel olarak dolabın en köşesinde kalmış, içinde mikropların saltanat kurduğu, yeşil varlıkların kol gezdiği malzemelerden yapılmış lezzetli yemekler hazırladım."

Denek-15 {TAMAMLANDI}Where stories live. Discover now