BÖLÜM 27• VUSLAT

35.1K 1.4K 349
                                    

03.10.21

Karsu - Vuslat

Bölüm 27* VUSLAT

Uzun zaman oldu ama sonunda kavuştuk. Gecikme için üzgünüm.😪
Umarım bi daha bu kadar uzun bir süre araya girmez. 😢

Uzun bir bölüm sizin için. ❤️❤️

Herkese iyi okumalar!!👻

***

İpek herhangi bir yanıt veremeden Ecevit aramayı sonlandırdı. Ve İpek'in bana dehşetle bakmaya başlamasına sebep olan şey, yüz ifadem olmalıydı. Fakat asıl korku, yüreğimin kapıldığı kötü senaryolardan oluşuyordu.

Kurtuluş vurulmuştu. Kurtuluş yaralanmıştı. Düşüncesi dehşeti katlandıkça katlıyordu. Avuçlarım soğuk doğul terliyordu.

Ne zamandır tuttuğumu bilmediğim soluğum, dudaklarım terk ettiğinde ciğerlerim kasıldı. İpek de en az benim kadar şaşırmış görünse de toparlaması daha kısa sürdü. Geri kalan zamanı pek anımsamıyorum.

İpek'in eczaneyi açmasını, malzemeleri telaşla toparlamasını, cam bir kavanozu devirmesini, birkaç ilaç kutusunu yere düşürmesini, hepsini uzaktan bir göz ile izliyordum.

Kurtuluş'un evinin önüne asansörü beklemeden merdivenleri çıkarak gelmiştik. Nefes nefese kalmış olmamızı umursamadan İpek'ten önce kapıyı yumruklamaya başladım.  Aklımda binbir türlü berbat senaryo ile bir kapının önünce bekliyordum. Sabırsızlığım, korkumun önüne geçiyordu.

Kapı sertçe açıldığı an, Göktürk ile göz göze geldik. Ama onun kaşlarını olabildiğine çatıldı. Onu umursamadan davetsizce içeri girdim.

Hızla seslerin geldiği noktaya ulaştığımda genç, gözlüklü bir adamın Kurtuluş'un koluna büyük ve kana bulanmış bir havlu ile baskı yaptığını gördüm. Üstelik Kurtuluş'un bedeninde birikmiş ter tabakası ile buruşmuş yüzü, midemin kasılmasına sebep oldu.

Geldiğimi fark etmiş gibi ela gözleri aniden bana döndü. Yüzündeki acı dolu ifadeni kaybolması ve yerinin bariz bir şaşkınlık alması aynı anda oldu. Yanına daha fazla beklemeye sabır edemeden birkaç adımda ulaştım. Kurtuluş'un bana şaşkınlıkla bakan ifadesine yalnızca korku dolu gözlerle bakıyordum.

Gördüğüm kadarıyla yarası ölümcül bir noktada değildi. Bu yüzden soluklarımı düzene kendiliğinden girdi. Kurtuluş'un yanına, yatağının diğer ucuna oturduğum an, dudaklarım aralandı.

"Ne oldu?" Sorumla beraber gözlerini sertçe yumdu ve tekrar açtığında odağını, benden uzaklaştırdı ve orada olduğunu henüz fark ettiğim Ecevit'e döndü. "Bir boku da becer," dedi dişlerinin arasından. "Rana'nın haberi olmayacak demedim mi?" Bu konuda nedense sinirlenecek gibiydim. Ne demek haberim olmayacak?

Ecevit omuzlarını kaldırıp indirdi. Bana kısa bir bakış attı. "Ben Rana'ın sağ omzundaki melek miyim abi? Nereden bileyim, ne zaman nerede olduğunu?" İsyanına bu kadar gergin olmasam gülerdim.

"Sen Rana'nın bir haltı değilsin, çok konuşma," dedi Kurtuluş sinirle. "Hem siktir git lan gözümün önünden! Gördükçe sinirimi hoplatıyor sıfatın." Baya kötü bakıyordu Ecevit'e.

Bir an için Ecevit mi sebep oldu bu duruma diye düşündüm ama Kurtuluş, yanındaki adamın konuşmasıyla beraber kısık sesle, acıyla inleyince ona doğru eğildim.

"Çocuk gibi didişeceğinize biri malzemeleri getirebilir mi? Yoksa bırakalım Kurtuluş huzur içinde yatsın." Doktor da şakacı bir tipti sanırım.

GECEYİ KURTARMAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin