24

190 34 16
                                    

"Yeosang şakası bile canını sıkıyor değil mi?" Dönme dolap en tepede durmuşken sorduğu soruyla kaşlarım çatılmıştı. Bana hyung demediği için kızamadım bu sefer. "Anlamadım?" Gerçekten anlamamış değildim. Gün boyu benimle konuşmamıştı. Burada benimle zoraki şekilde oturuyordu.

Biletin yanmaması için binmiştik. Siyeon noonanın Seonghwa hyungun yükseklik korkusundan haberi yoktu. Arkadaşlık ilişkilerinde biraz kötüydü. Ruh eşimi buldum diyerek sevinmiş ve ikimizin hyunglar yerine binmemizi söylemişti.

"Gerçekten bu kadar saf mısın?" Dediğinde gözlerimi kaçırdım. Manzara güzeldi. Buraya hiç akşama doğru gelmemiştim.  "Hyung sadece bazen düşünüyorum. Beni o şekilde sevsen..." Açık açık konuşmak istedim. Onun haricinde tüm arkadaşlarımı bildiği şeyi saklamamak.

"Seni o şekilde seviyor olsam ne değişecek?" Dediğimde gözlerini devirdi. "Hyung seni seviyorum. Anlamak istediğin şekilde." Yıllardır içimde tuttuğum şeyler vardı ama onun içindekileri hiç sorgulamamıştım. Beni sevmediğini düşünerek tüm kararlarımı vermiştim. "Sana aşığım. Ne zaman oldu bilmiyorum ama oluverdi. Sana söylemek istedim ama korktum. Beni bırakmandan korktum ve ben itiraf etmediğim halde bıraktın. Senden uzak durduğumda geçeceğini düşündüm. Ama ben büyüdükçe hislerim de büyüdü." Yutkunamıyor öylece ona bakıyordum.

"Düşündüm, çok hem de hala düşünüyorum. Seni kaybetmek istemiyorum ama aşkımı itiraf etsem de etmesem de gideceksin. Ailen yüzünden her türlü buradan gideceksin biliyorum. Sadece bilmeni istiyorum senin için her şeyi yapacağımı ve benden gittiğinde bile seni unutmayacağımı. İstemezsin sevgimi biliyorum yine de seviyorum seni her şeyden çok." Nefes alamıyordum. Beni sevdiğini söylemişti.

Jongho bana aşıktı. Benim ona olduğum gibi. Sahte engellerimi aşamayan benim aksime o açıkça söylüyordu. "İsterim." Bunu beklemiyordu. Her zamanki gibi sessiz kalıp ondan uzaklaşacağımı düşündüğünü biliyordum çünkü aklıma ilk gelen benim de buydu. "Sevgini de aşkını da isterim." Kaçmak, korkmak istemiyordum artık.

Dönme dolap hareket etmeye başladı. İkimizi de irkiterek kendine getiren de dönme dolabın hareket etmesiydi. On dakikadır yukarıda olmamızı sağlayan muhtemelen Siyeon noonaydı. Yıllardır içimde tuttuğum şey ansızın dilimden döküldü. "Ben de sana aşığım." Ona bir sırrımdan bahseder gibi kısık sesle söylemiştim duymuş olmasını umuyordum.

Dönme dolaptan indiğimizde çevreye bakıyordum utandığımdan değildi tabi. Yunho ve Mingi'nin tartıştığını uzaktan gördüm. Jongho da fark etmiş olacak ikimiz de koşturarak yanlarına gitmiştik. "Arkadaştan fazlası gibi hissettirip arkadaşız demeyi bırak! Gidiyorum ben artık safı oynamayacağım." Mingi'nin peşinden giden San ve Seonghwa hyungdu.

Siyeon noonanın Yunho'ya özür dileyip durması pek işe yaramıyor onu daha çok ağlatıyordu. Hongjoong hyungun sinirli bakışları Mingi'nin gittiği yöneydi. "Senin suçun yok. Aşık olmak seçilmez. Bunu anlayıp özür diler." Jongho'yla yaşayacağımı düşündüğüm en kötü senaryomu iki en yakın arkadaşımın yaşaması çok kötü hissettiriyordu. Wooyoung, Yunho'ya güç vermeye çalışarak sarılmıştı.

"Mingi'yi yalnız bırakmayın kaybolur burada." Yunho hıçkıra hıçkıra söylese de anlamıştık. Hala onu kendinden çok düşünüyordu. "Seni evine bırakacağım. Seonghwa da onun peşinden gitti tamam mı?" Yunho biraz kendine geldiğinde Noonanın arabasına yürüdük. Altı kişi olduğumuzdan Jongho'nun kucağına oturmuştum. Utanmadan edemiyordum acaba o da kucağımda otururken utanmış mıydı?

"Hwa mesaj attı eve gitmişler. Bugün yalnız kalmayacaksınız ikiniz de."  Diyen Hongjoong hyung dediği gibi Yunho'nun evine gitmişti. Wooyoung'un da onlarla gitmek istemişti. Siyeon noona Seonghwa hyungun yanına gideceğinden biz de arabadan indik. Eve kadar yürümelik mesafeydi nasılsa.

Perfection|JongsangWhere stories live. Discover now