11

245 34 13
                                    

Yeosang Hyung ile raporlu olduğum iki hafta boyunca yan yanaydık. Bazen diğerleriyle bazen sadece ikimiz. Bazen sessizce bazen konuşarak geçiriyorduk günümüzü. Okuldan geri kalmamam için kaçırdığım konuları anlatmıştı mesela. Laf arasında matematikte zorlandığımı söyleyince anlamadığım konuları bile anlatmıştı. Ona minnettardım.Ona olan tavrımın da yumuşamasında etkili olmuştu içimdeki minnettar taraf.

Ona aynı sıcaklıkla yaklaşmaya başlamıştım. Sanki ona hiç kırılmamıştım, her zaman bir arada kalmıştık. Ama yine de onun benden uzak durduğunu hissediyordum. Her zamanki gibiydi yani ama artık soğukluğunu fark edebiliyordum.

Okula giderken annemin arabası olduğu için çok zorluk -söylenmesi dışında- yaşamamıştım. En azından okulun bahçesine kadar beni bırakmıştı. Beni tanıyan insanların geçmiş olsun demelerinin yanında bana acıyarak bakanlar da vardı. Basketbol oynamayı bırakacağım yayılmıştı sanırım.

Merdivenlerden çıkmak zorunda olmadığım için şanslıydım. "Jongho!" Sınıfıma girecekken bana seslenen kişiye döndüm. Yeosang hyung okulda ilk defa benimle isteyerek konuşuyordu. "Dinleneceksin sanıyordum?" Dediğinde omuz silktim. "Sıkıldım. Hem hareket edebiliyorum felç değilim ya."

"Peki. O zaman hadi sırana oturalım." Koluma girip yardımcı olmasını beklemiyordum. Sırama kadar birlikte yürüdük. Zorlukla oturabildiğimde gülümseyip saçlarımı karıştırdı. "Keşke raporunun dolmasını bekleseydin. Anneni hiç dinlemiyorsun." Annem ile mi konuşuyordu? "Annem beni sana mı şikayet ediyor?"

"Şikayet demeyelim de dert yanıyor diyelim. Hem de seni bana emanet etti." Alayla güldüm. "İkisi de aynı yola çıkıyor. Hyung ayrıca düşsem kaldıramazsın ne emaneti? Annemin sana hayranlığı mantığını da etkiliyor."

Olmayan kol kaslarını göstermeye çalıştı. "Hayır canım, annen benim gücümün farkında. Ve inat etmek yerine anneni dinle biraz."

"Bir kaç gün sonra rapor bittiğinde de okula böyle gelecektim çok bir değişim olmamış olacaktı. Annem ile ittifak kurmayı bırak."

"Ben senin hyungunum. Biraz saygılı ol. Müzik odasında olacağım. Mingi de teneffüste senin yanına gelecek." Dediğinde başımı bıkkınlıkla salladım. "Grupta yazmış, biliyorum." Söylediğim şey komikmiş gibi güldü. "Mesajlara görüldü atmayı bırak ve cevap ver o zaman. Sana iyi dersler." Dedi ve omzumu patpatlayıp gitti.

Bu kadar sevimli olmasına gerek yoktu. Bütün hepsinin benimle bebekmişim gibi ilgilenmesine de gerek yoktu. Ama onlar olmasa kendimi yiyip bitirmiş olacaktım. "Jongho!" Diyen kişiyle birlikte gözlerimi devirdim. Niye herkes ismimi haykırıyordu ki?

Eski takım arkadaşım, aynı zamanda sıra arkadaşım "Gelmişsin! Geçmiş olsun." Diyerek bana sarıldı. Ben de ona sarıldım. "Nefes alamıyorum yeter." Diyene kadar sarılmayı bırakmamıştı.

"Çok özür dilerim. Senin yanına daha çok gelmek istedim ama koç daha çok idman yaptırıyor artık." Sadece bir kez gelmişti ama buna kırılmamıştım. Bunu o söyleyene kadar fark etmemiştim bile. "Sorun değil." Eskisi gibi olmayı istiyordum bir kaç şey farklı olsa da.

••••••••

Öğle arası olana kadar tenefüslerde eski takım arkadaşlarım, Mingi, Yunho ve San hyung gelmişti. Sınıftakiler de geçmiş olsun demişti. Tabi bu kadar fazla ilgi ve geçmiş olsun dileklerinden gına gelmişti.

"Okulda beraber görünmediğinizi sanıyordum." Dedim hepsi ilk lokmamı almamı bekliyor gibiydi. Seonghwa hyung bana döndü ve yanağımdan makas aldı. "Hyunglarını birleştiriyorsun işte. Keşke bebeğim de burada olsaydı." Dediğinde Wooyoung hyungun sahte öğürme sesleri çıkardı. Hongjoong hyung bunu duysa muhtemelen o da aynı tepkiyi verirdi.

Perfection|JongsangHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin