special day

211 30 0
                                    

6 ay önce

Yeosang; özel günlerden nefret ediyordu çünkü o zamanlar daha çok yalnız hissediyordu. Doğum gününü aile yemeğiyle kutlamak ise işkence gibiydi. Anne ve babasının da hoşuna gitmediği için bir süre sonra bu gelenek bozulmuştu. Son yıllarda özel günlerin hepsini arkadaşlarıyla birlikte geçiriyordu.

Doğum günü için arkadaşları ona sürpriz yapmıştı. Geçen yaz unuttukları için telafi etmeye çalışıyorlardı bu yüzden her zamankinden daha özenlilerdi. Yeosang  sadece hatırlamalarıyla da mutlu olurdu. 5 kişilik partileri boyunca da gülümseyip durmuştu. Akşama doğru depodan ayrılırken aklına ailesinin gelmeyeceği kadar mutluydu.

Evden içeri girerken  en sevdiği filmlerden birini izlemeyi planlamıştı. Babasını salonda görene kadar. Sadece onunla sınırlı değildi. Tanımadığı herkes doğum gününü kutluyordu. Arkadaşlarıyla yediği pastanın dört katı büyüklükte bir pasta vardı. Biri hadi üfle diyene kadar şakınlığını üstünden atamamıştı.

Babasının sarılarak "Küçük bey teşrif edebildi." Demesine gülümsemişti. "Neredeydin?" Diye sorduğunda ise omuz silkmiş "Kafeye gitmiştim." Demekle yetinmişti. Babasının gün boyu evde olmayışını sorgulamadığını hatta umursamadığını biliyordu.

Yalan söylediği kolayca anlaşılacak olsa da babası bunu da umursamamıştı.  Babasının arkadaşlarından ve depodan haberi olmasını istememişti hiçbir zaman.

Diğer tanımadığı insanlar da ona sarılıyor, doğum gününü kutluyordu. Hepsini tanıyordu kasabadaki zengin ailelerin onunla yaşıt çocukları olduğunu biliyordu en azından. Ama hiçbiri ile konuşacak kadar yakın olmadığından doğum günü için tebrikler bittiğinde koltukta yalnız başına oturmuştu.

Yanına oturan bedenle başta irkilmişti. "Senin için doğum günü düzenledim. Bütün arkadaşların davette. Nankörlük yapmayı bırak ve gülümse." Bütün arkadaşlarım evlerindeler ve zaten doğum günümü kutladılar. "Sadece tanıdığım insanları eve davet etmişsin baba. Hepsinin ortak noktası kasabanın zenginlerinden olmaları."

Yeosang'ın alışık olduğu gibi babası yine sinirliydi. "Üzgünüm asosyal bir çocuk olman benim suçum değil." Bardağındaki bütün viskiyi kafasına dikti. Babası sarhoş olursa ne yapacağından emin değildi. Annesi olmadan babasının onu ziyarete geldiği olmamıştı. Genelde sarhoş olduğunda onunla uğraşan annesi olurdu.

Yeosang annesini arayıp bu adamı buradan çıkart demek istiyordu. "Şu gürültüye senin yüzünden katlanmak zorundayım." Diyerek başını ovalamaya başlayan adama gözlerini devirdi. Bu kadar büyük bir daveti o istememişti.

"Annen seni arayıp kutlamamıştır bile. Ama ben senin için Japonya'dan buraya geldim. Bu gürültüye katlanıyorum." Söylediklerinin yarısını yutsa da Yeosang çoğunu anlamıştı. Koltuktan kalkıp müziği kapattı. "Arkadaşlar parti bitti!" Dediğinde herkesin şaşkınlıkla ona bakmasını umursamadı. "Dağılın!" Dediğinde fısıltıları umursamadı.

Gerçekten de herkes dağıldığında babasının ona bakışı pek iyi değildi. "Bu neydi şimdi? Neden insanları kovdun!" Dediğinde Yeosang gülmeden edemedi.  "Herkes yeterince eğlenmişti." Dediğinde babası gülmeye başladı. Yeosang babasının çoktan sarhoş olduğunu fark etti. "Annene çok benziyorsun." Dediğini duyabilmişti.

"Seni annen gibi umursamamalıydım." Bunu babasının demesi Yeosang'ı gülümsetti. Annesinin babasına kıyasla harika bir ebeveyn olacağı açıktı. "Seni en son yılbaşında gördüm baba. Annem en azından arada arıyor." Genelde sitem etmezdi ama gerçekleri de söylemek istiyordu.

"Ama seni bu kasabaya tıkan ben değilim." En başında bu kasabada yaşamalarının nedeni babası değil miydi? "Sen, beni ve annemi buraya tıkmıştın en başta. Tabi şirketi bok gibi yönetince annem işlerin başına geçti. Burada tıkılmış gibi hissetmiyorum memnunum. Burada kalmak senin içkili nefesini almaktan iyidir."

"Küçük pislik!" Babasının üzerine yürüyüp yumruk atmaya çalışması gülünçtü. "Wonyuk!" Tanıdık sesle ikisi de sese doğru döndü. Yeosang annesinin burada olacağını düşünmemişti. "Ne yapıyorsunuz siz?" Diyen annesini umursamamayı tercih etti. Her şey ortadaydı işte.

"Yarın sabah bunları hatırlamayacaksın bile. Ama gerçekten sağ ol baba. Üçümüzün yediği yemeklerden daha iyi bir kutlamaydı. En azından ortamda büyük bir buz kütlesi yoktu. Hediyeni iyi karşılayamadığım için üzgünüm ama kötü bir yumruktu." Annesinin endişeli yüzüne geri baktı.

"Yarın sabah gitmiş olsun." Dediğinde "Kang Yeosang! Buraya dön." Diyen annesini umursamadan odasına çıktı. Odasına kadar gelen seslere göre annesi ve babası kavga ediyordu. Yarın babasını görmemeyi umdu.

Perfection|JongsangWhere stories live. Discover now