YARALI GÜVERCİNİM - 45

22K 1K 26
                                    

Nefes alamıyordu. Kağıtta yazan her kelimeyi bir değil iki değil kaç defa okuduğundan bile emin değildi ama defalarca okudu. Her okuduğunda da tek şeyin farkına vardı. Gitmişti. Kendisinden kaçmıştı. Korkuyordu. Hiç düşünmemişti bir gün böyle bir şeyle karşılaşacağını. Hiç aklına getirmemişti onun kendisinden kaçmayı isteyeceğini, ardına bakmadan gideceğini. Ona aşık olduğu günden beri hiç olumsuzluklara izin vermemişti ki düşüncelerinde çünkü eğer düşünürse olacağına inanmıştı. Ondan ayrılmayı, onsuz kalmayı hiç istemediği için hep umut etmiş, içinde hep umut ışığı taşımıştı. Işığını söndürdüğü an onu kaybedeceğini bilerek sabırla beklemişti.

Şimdi ise olmadığını görüyordu. Ne yapmış olursa olsun az gelmişti demek ki. Elinden geleni değil daha fazlasını yapmalıydı. Zorlansa, canı yansa, pes edecek hale gelmekle karşı karşıya gelse dahi daha fazlasını yapmalıydı. Elinden gelen azdı. Onu yanında tutmaya yetmemişti, onu kendine aşık etmeye yaklaşamamıştı bile. Aksine onu kaçırmasına neden olmuştu.

Ne zamandır kendisinden korkuyordu acaba? Onu korumak için hiç tereddütsüz canını bile ortaya koymaya hazırken hangi hatası onu korkutmuştu kendisinden. Ona güven vermeye, sabır göstermeye, ilgili olmaya çalışırken onu aşkla severken nerede tökezlemişti acaba? Tökezleme değil düşmüştü resmen. Tepetaklak yere serilmişti çünkü o korkuyla kaçmayı seçmişti. Korkuyla…

Ama geri geleceğini söylüyordu, ne olursa olsun geri geleceğini. Ona kendisinden kaçmış olmasına rağmen inanıyordu. Eğer geri geleceğim diyorsa gelecekti. Biliyordu gelecekti. Yalan söylemezdi. Korksa, kaçsa dahi yalan söylemezdi. Geleceğim, geri döneceğim diyorsa ona inanıyordu.

Elindeki kağıdı son bir kez daha okudu zaten ezberlemişti bile. Sevdiği kızın kendisine yazdığı her kelimeyi noktasına virgülüne kadar ezberlemişti. Sonra kağıdı bulduğu gibi yatağın üzerine bırakıp odadan çıktı. Çıktığı gibi mutfağa, buzdolabına yöneldi. Maç zamanlarında ya da çok nadir bazı hafta sonlarında içmek için aldığı biralarına uzandı fakat aklına karısının lütfen diyişi geldi. Lütfen kendini bırakma, beni kahretme sözleri kafasına takıldı. Canan öldükten sonra da içkiye sarılmıştı. Şimdi kaybettiği çok daha fazlası, çok da ağırıydı belki ama o haklıydı. O Canan değildi. Bu yüzden eline aldığı şişeyi bırakıp banyoya yöneldi. Duşa ihtiyacı vardı. 

Tam bir saat boyunca suyun altında kaldı. Gözlerini kapadı ve suyun bedenine çarpmasını hissederek gözlerini kapayıp düşünmemeye çalıştı. Kendini saldı, öylece suya teslim etti. Bedeni yumuşayana, buruşana kadar suyun altında durdu. Baştaki sıcak su ılınmaya başladı sonra soğudu ve suyun içinden çıkışında su artık buz gibiydi. Ne aklı ne vücudu hissedebiliyordu. Hatta bir süredir defalarca çalmış olan telefonunu bile duymamıştı.

Bornozunu giydi banyodan çıktı. O zaman kapının çalınma sesini duyabildi. Kapı normal bir şekilde çalınmıyor, kız kardeşi ağabey diye bağırarak kapıyı tekmeliyordu. Açtığı vakit kardeşinin yalnız olmadığını da gördü. Annesi ile babası da gelmişti.

“Neden açmıyorsun ya? Öldürecek misin sen beni bu genç yaşımda? Ne telefonlarıma cevap veriyorsun ne kapıyı açıyorsun. Burcu dan haber yok sen de kayıplara karıştın. Nesiniz siz be? Beni endişeden, korkudan öldürmeyi amaçlayan cellatlarım mı?”

Yıldız’ın sesi titreyerek öfke, endişe, korku ile sıraladıkları Yaman’ın ancak anlamasını sağladı. Her şeyi bir anda yok saymış, bırakmıştı. “Üzgünüm.” Dedi. “Aradığını bilmiyordum.”

Yaman karısının istediğini daha ilk anda yapamadığının farkına vardı. Yine her şeyi bırakmış, kendini kapamaya kalkmıştı. Uzandı kardeşine sarıldı. “Üzgünüm velet. Affet kardeşim. Banyodaydım, buna ihtiyacım vardı. İnan ne telefonu ne kapıyı duymadım.”

YARALI GÜVERCİNİMWhere stories live. Discover now