33. Bölüm : Benim Her Şeyim

501 68 52
                                    

Kim Seungmin

  "Prensimiz ruh eşini bulmuş."

  "Gerçekten bu çocuk mu?"

  "Ona hiç yakışmıyor."

  "Hyunjin gay bir ilişkiyi hak etmiyordu."

  "Bütün gün Hyunjin'in peşinden ayrılmıyor. Hyunjin de bıkmıştır artık."

  Elimdeki yemek tabletini sertçe masaya vurup neredeyse bağırarak dedikodumuzu yapan kızların bana dönmesini sağladım. Hyunjin antrenmanlar yüzünden yanımda değildi. Jeongin ise Chan'ı alıp geleceğini söylemişti. Büyük ihtimalle bir yirmi dakika daha burada olmazlardı. Böyle zamanlarda ise sözlü şiddete çok fazla uğruyordum. Benim duymamı istedikleri çok belliydi. Çok takmamaya çalışıyordum fakat benim de bir sınırım vardı elbette.

  Kızlar bana döndüğünde yüzüme sahte bir gülüş yerleştirdim ve sandalyeme oturdum. Fakat onlar bunu bile takmayıp hala benim hakkımda konuşuyorlardı.

  "Şuna bak, arkadaşı bile satmış onu."

  "Balodan sonra Chan, Jeongin'i bırakıp gitmiş biliyor musunuz?"

  "Seungmin neyse Jeongin de o gerçekten."

  "Doğru söyledin, ikisi de yüzsüz."

  Duyduklarım ile kaşlarım çatıldı. Elimdeki çubukları tablete fırlatırken sesli bir şekilde masamdan kalktım ve kızların olduğu masaya sertçe ellerini dayadım. "Pardon ama benim yanımda bunu yapmanız yetmiyormuş gibi bir de arkadaşımı çekiştirmeniz ne kadar doğru acaba?"

  Sarışın olan kelimelerini yuvarlayarak konuşurken sinirden dişlerimi birbirine sürtüyordüm. "Ne oldu? Gerçekler zoruna mı gitti?"

  Kendimi sakinleştirmek için derin bir nefes alıp dudaklarımı yaladım. "Asıl gerçekler sizin zorunuza girmiş gibi duruyor. Öyle ki bağırarak dedikodusunu yapıyorsunuz. Kendi ruh eşleriyle ilgilenmek yerine başkalarınınkine göz koymanızdan ne kadar or- pardon gerizekalı olduğunuz belli oluyor zaten."

  Kızlar teker teker ayaklanırken sırıtıyordum. Sarışın olan yine öne çıkmış ve her an saldırmaya hazır bir pozisyonda "Ne dediğini sanıyorsun sen be şıllık?" Diye söylenmişti.

  Kollarımı önümde birleştirip bilmiş bir ifade ile gülümsedim. İtici gözüktüğümü biliyordum. Öyle gözükmek istiyordum. "Diyorum ki oruspuluk iyi bir şey değil. Kafanızın içindekini kullanın biraz."

  Kızlardan biri tam bana saldırmaya kalkacak iken arkamdan hissettiğim ağırlıkla hazırlıksız yakalanmış ve yalpalamıştım. Kollarını sıkıca önüme doğru sarmış ve dudaklarını kulağımın hemen yanına konumlandırmıştı. "Minnie~ bil bakalım kim minnoş sevgilisi için antrenmanı astı?"

  Kulağıma dolanan melodik sesle anında gülümsemiştim. "Yaramaz Jinnie ne zaman böyle yapmayı kesip hedefine odaklanacak?"

  "Ama canım sıkılıyor!" Dedi sesini incelterek. Bir bebek gibi sızlanmaya başlamıştı yine.

  Bu sırada bizi başından beri hayretler içinde izleyen kızlara kaydı bakışlarım. "Benim yanımda sıkılmıyor yani." Dedim yaramaz bir gülüşle.

  Üzgün bir şekilde kafasını sallarken bir kedi edasıyla daha çok sırnaşmıştı. "Hem de hiç. Keşke hep yanımda olsan."

  Bir süre hmm'ladıktan sonra "Peki beni ne kadar çok seviyorsun?" Diye sordum. Ne olduğunu anlamak için kafasını omzumdan kaldırmış ve bakışlarımı takip ederek kızları görmüştü.

Le Petit Prince °Jeongchan° ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin