DD -45-

309 44 24
                                    

Ben geldim.

Final bölümü yarın gelir.

Yorum ve vote atmayı unutmayın. İyi okumalar.











Çok karanlıktı.

Canım çok acıyordu.

Korkuyordum.

Onu çok özlemiştim.

Kollarımı bacaklarıma sarıp başımı dizlerime yaslarken burnumu çektim. Hafif eğilmemle birlikte vücudumdaki morluklar sızlayarak tekrar belli etmişti kendini. Kesik bir nefes çektim içime.

Zaman mantığımı yitirmediysem, bugün asılacaktım. Son kez olsa da, Dylan ile baş başa oturmak isterdim. Ona sıkıca sarılmak isterdim.

Oysa olacak basitti. Sadece gözlerime bakabilecekti. Ben darağacı dansını yaparken o sadece beni izleyebilecekti.

Bugün yanılmıyorsam doğum günümdü.

Ağlamayacağıma dâir söz vermeme rağmen, birer birer göz yaşlarım süzülmeye başladı gözlerimden. Karanlık hücrede, onun anısını canlandırmaya çalıştım yine aklımda. Canlandı da ama beni sakinleştirmeye işe yaramadı.

Öylece sessizce göz yaşı döktüm.

Onu çok seviyordum.

Ona bunu çok fazla söyleyemediğim için kendimden nefret ediyordum. Ben gidince ne olacaktı? Tıpkı Thorn gibi hayata mı küsecekti?

Kesik bir nefes aldım göz yaşlarım tekrar kesildiğinde. Bu odada, zaman geçmek bilmiyordu. Bir an önce ölüp kurtulmayı diledim.

Kapı birden açıldığında aniden dolan ışıkla ellerimi yanan gözlerime siper ettim. Zamanı gelmiş miydi? Şimdi mi asılacaktım? Birisi kolumdan tuttuğunda irkildim.

"Hey." Tanıdık sesle ellerimi çektim yüzümden. Ardından aydınlık ve alışık olmadığım odaya gözlerimi araladım. Karşımdaki kişinin görüntüsü zamanla netleşti.

Mathew.

Yanıma diz çöküp yüzümü ellerinin arasına aldı. "Benim." Gözlerine bakmaya başladım. Yanağımda kalmış göz yaşlarımı sildi.

"Mathew." Sesim uzun zamandır konuşmadığım için boğuk ve çatallı çıkmıştı. Dolu gözleriyle baktı gözlerime. "Burada ne yapıyorsun?" diye sordum.

Gözlerinden yaşlar süzülürken gülümsedi. "Beni görüyorsun ve ilk sorduğun bu mu?" Yanağımı okşadı hafif. "Aptal çocuk." Beni omzuna çektiğinde engel olamadım. Başımı omzuna gömüp sıkıca sarıldım ona.

Kollarını bana dolayıp o da başını omzuma yasladı hafif. Titrek nefeslerinden ağladığını anlayabiliyordum. Kolunun tersiyle muhtemelen gözlerini kurulayıp tekar baktı bana. "İyi gözüküyorsun." dediğinde güldüm.

Sadece beni rahatlatmaya çalışıyordu.

"Mükemmelim." diye fısıldadım o da iyi hissetsin diye. Kirden ve kandan keçeleşmiş saçlarımı titreyen eliyle geriye taradı.

"Hep mükemmeldin." Gözünden düşen bir damlayı daha sildi. "Neden Thomas? Neden..." diye fısıldadı ardından gözlerinden süzülen yaşlara engel olamazken. "Defalarca uyardım seni. Defalarca. Neden dinlemedin beni?"

Omzumu silkip gülümsedim. "Aşık oldum." Dudaklarından titrek ve kesik bir nefes döküldü.

"Değdi mi?" Başını salladı hafif. "Senin canına, değdi mi? Buna değer miydi? Sadece bunu söyle bana. En azından gerçeği bilirsem, rahat edeceğim." Kendisini kötü hissettiğini anladım. Defalarca beni uyarmıştı ama bir süre sonra vazgeçmişti. Eğer beni zorlasa ne olurdu diye düşünüyordu şimdi de.

Darağacı Dansı [bxb] •dylmas [Tamamlandı]Where stories live. Discover now