curly

507 64 308
                                    

"Öğle yemeğinde Louis'nin masasında oturacağım."

Helena, makyaj masasına oturmuş yanaklarına allığını sürerken, Harry'e bakmadan konuştu. Üzerine giydiği mini bebek mavisi elbise tüm kıvrımlarını sarıyor, sarı saçları omzundan aşağı salınıyordu. Helena gerçekten güzel bir kızdı, Harry bunu inkar edemezdi. Zira, bütün aile toplanmalarında onun ne kadar övüldüğünü, ailenin ışık gibi parlayan altın çocuğunun nasıl da o olduğuna yeterince şahit olmuştu, teşekkürler. Kuzeni, her zaman kendine güvenen, atılgan, ve tercih edilen kişi olmuştu. Kendisini gizlemesine, hiçbir şeyi saklamasına gerek yoktu. Kısacası Helena, Harry'nin kendini güvensiz hissettiği her şeydi.

"Tamam." Diye mırıldandı kuzenine doğru. Birlikte okula gidebilmeleri için, kızın yatağına oturmuş, hazırlanmasını bekliyordu. Kendisi düz gri bir tişört, siyah bir hırka ve kot pantolon giymiş, hazırlanması iki dakika sürmüştü. Kıvırcıklarına zaten söz geçiremediğinden, onları düzene sokmak için çabalamamıştı bile. Ne zaman denese, eline hiçbir şey geçmiyordu çünkü.

Sonunda hazırlanması bittiğinde, sarı saçlı kız oturduğu yerden kalkmış, ayağına ayakkabılarını geçirerek kuzenine dönmüştü.

"Nasıl oldum?" Diye sordu kendi etrafında dönerken.

"İyi." Harry yataktan kalkmadan önce konuştu. Çantasını sırtına taktığında, kuzeniyle birlikte odadan çıkmışlardı.

"Sadece iyi mi?" Helena altı dudağını sarkıtarak kuzenine baktığında, Harry ister istemez gülmüştü.

"Çok iyi olmuşsun." Dedi bu sefer. Helena da ona gülüp çocuğun yanağını öptükten sonra, evdekilere çıktıklarını haber verip kahvaltıya kalmadan kendilerini dışarı atmışlardı.

Evin verandasına çıktıklarında, gri bir arabanın kapının önünde durması bir olmuştu. Arabanın camı yavaşça aralanıp korna çaldığında, Harry onu görmüştü. Kahverengi saçlarının arasındaki dağınık mavi tutamlar Harry'e dalgalı bir denizi anımsatmıştı. Tıpkı denizin hırçın dalgaları gibi, çocuğun saçları da aynı hırçınlıkla alnına düşüyordu. Üzerinde siyah bir grup tişörtü vardı. Dövmeli kollarından biri cama yaslanmış, siyah göz kalemiyle çerçevelenmiş mavi irisleri kuzeni ve kıvırcık saçlı çocuk arasında gidip geliyordu. Harry, onun bakışlarını kendi üzerinde hiasettiği her saniye istemsizce geriliyordu. Çocuğun tuhaf bir aurası vardı, öyle ki Harry ona sadece bakarken bile kalbi sancıyor, nefessiz kalıyordu. Sonunda, çocuğun gözleri tamamen Helena'ya sabitlendiğinde, dudağındaki metalin hareket etmesini sağlayarak sırıtmıştı.

Helena onu gördüğünde kocaman gülümsemiş, ona eliyle beklemesini işaret ettikten sonra, saçlarıyla oynayarak Harry'e dönmüştü.

"Okula kendin gidebilir misin?" Harry derin bir nefes aldı. Tamam, bir haftadır bu okula gidiyordu, ama daha yolları ezberleyememişti ki, yol hafızası berbattı. Fakat şimdi bunu söyleyip, belli ki istenmediği halde onlarla birlikte gitmek, onlara ayak bağı istemiyordu. Sonuçta, kıvırcık saçlı olanın da bir gururu vardı canım! Bu yüzden, umursamazca omuz silkti.

"Giderim." Diye mırıldandı basitçe. Helena sanki üzerinden bir yük kalkmış gibi nefesini dışarı verdiğinde, Harry biraz kırılmıştı. Yine de, belli etmemeyi tercih etti.

"Harika, okulda görüşürüz, kuzen!" Sarı saçlı kız, yeniden korna sesi duyulduğunda Harry'den bir cevap beklemeden verandanın merdivenlerini inip, koştura koştura gri arabaya binmişti. Biraz sonra, arabanın içindeki çocuk Harry'e bakarak arsızca sırıtmış, sonrasında araba hareket etmiş, ve gözden kaybolmuştu.

Harry ise bir süre öylece arabanın gidişini izledikten sonra, hafızasını yoklayarak okulun yolunu hatırlamaya çalıştı. Fakat tek elde ettiği, beyninin bembeyaz sayfalarıydı.

borderline | larryWhere stories live. Discover now