Ali gözlerini açtı. Saate baktığında daha uyanmasına 20 dakika olduğunu gördü. Nazlı gece boyu kabuslar görüp uyanmış, Ali de beraberinde uyuyamıştı. Ne zaman içi geçse Nazlı bir anda yataktan zıplarcasına kalkıyor, ağlama krizlerine giriyordu. Hamileliğin de getirdiği duygusallık ve hormonal bozukluğun yani sıra Ali'siz bir dünyada yaşama ihtimali onu çok korkutmuştu. Aslında her şey normal gitseydi Ali ve Nazlı hala Datça'da olacak tatillerine devam edeceklerdi. Ancak olan olaylar sonrası Nazlı eve dönmek istemiş erkenden gelmişlerdi. Ali usulca kollarında yatan karısına doğru döndü. Yüzü, elleri, gözleri, kirpikleri... Nazlı Ali için evrendeki amansiz bir virüse karşı bulunmuş panzehir gibiydi. Sadece kendisine özel yapılmış bir panzehir...
Ali elinin tersiyle onu uyandırmadan bir kaç dakika saçlarını sevdi. Kokusu başını döndüren o güzel saçları... Nazlı her detayıyla izlemeye değer bir film gibiydi. Ali onu uyandırmamak için odadaki çalmaya hazır bütün alarmları kapattı. Nazikçe kolunu Nazlı'nın başının altından çekerek parmak uçlarında aşağıya indi. Kahvaltı hazırlamaya karar verdi. Nazlı hamile olduğu için her şeyden yemek istiyordu. Ancak bazen hiç olmayacak bir koku onun midesini bulandırıyor, soluğu tuvalette aldırıyordu. Ali onu ferahlatması ve vitamin olması için tatile gitmeden önce aldıkları portakalları sıktı. Reçel, tahin pekmez derken masayı donanmıştı. Kahvaltı masalarının olmazsa olması tostu da yaptıktan sonra gözü hala bir şeyler arıyordu. Buz dolabını açıp kısa bir süre göz attı. Yüzüne ufak bir gülümseme yerleşmişti. Menemen yapmaya karar verdi. Menemen Nazlı ile yedikleri ilk yemek olmasının yani sıra Ali için çok önemli bir yiyecekti. İlk kez bir arkadaşı onun için yemek yapmıştı. O arkadaşı şu an yataklarında yatan karısıydı. Vakit kaybetmeden işe koyularak sofrayı hazırlamaya başladı. Bu sırada Nazlı uyanmış, üstünü değişerek aşağı inmişti. Gelen kokular Ali'nin onun için bir şeyler yaptığının habercisiydi. Mutfağa geldiğinde Ali sanki cerrahi bir operasyon yapiyormuşcasına dikkatlice biber doğuyordu. Bu görüntü Nazlı'ya oldukça komik geldi. Ellerini göğsünde birleştirirek izlemeye başladı.
"Dokunma, ben temaslardan hoşlanmam." "Ben sana her dokunduğuma korkuyorum Nazlı."
Ali böyle söylemişti. Ne kadar çabalasalar da başaramamış ayrılmışlardı. Ama ne hikmetse zaman zamanı kovalamış Ali Nazlı'sına özel hâle gelmişti. Onu öpmüş, sarılıp koklamış hatta dokunmuştu. Şaka gibiydi. Nazlı'nın karnında mercimek kadar da olsa bir bebek vardı. İkisinin bebeğiydi... Ne atılan triplerin ne de kavgaların hiç bir önemi kalmamıştı. Yaşanan tüm o kötü şeylere rağmen aşkları hep galip gelmişti. Erkeklerden genelde hep kaçan ve babası gibi olmalarından korkan Nazlı Ali'ye nasıl da bağlanmıştı. Onsuz nefes almak çok zordu hatta imkansızdı. Ali bir anlık arkasına döndüğünde Nazlı'nın onu izlediğini fark etti. İlk dikkatini çeken Nazlı'nın dolu gözleri oldu. Yavaşça yanına giderek elini yanağına koydu. Nazlı küçük bir kedi misali Ali'nin eline iyice sokuldu.
ALİ=Günaydın, Nazlım.
NAZLI=Günaydın canım.
ALİ=İyi misin?
NAZLI=İyiyim Alim, iyiyim.
ALİ=Ağlamışsın ama.
NAZLI=Seni izliyordum sevgilim. Ayrıca ağlamadım sadece biraz duygulandım.
ALİ=Dün olanlar yüzünden mi?
NAZLI=O da var tabi ama beni şu an duygulandıran şey o değil. Senin şu 2
senede ne kadar uzun bir yol kat ettiğini düşünüyordum. Dokunamadığın, bazı şeyleri yapamadığın için ayrılmıştık seninle. Ama bak şimdi evliyiz, hatta bir bebeğimiz var. Ali sen benim başıma gelen en güzel şeysin, beni hiç bırakma olur mu?
(Kollarını Ali'nin beline dolar, yüzünü göğsüne yaslar.)
ALİ=Sen de benim başıma gelen en güzel şeysin Nazlım. İmkansız dediğim ne varsa gerçek oldu sayende. Ve bu hep böyle olacak. Ben seninde bebeğimizin de her zaman yanında olacağım.
Nazlı yüzünü kaldırarak Ali'nin yanağına ufak bir buse kondurur.
NAZLI=Menemen mi yaptın sen?
ALİ=Evet. Hatırlıyor musun sende bana yapmıştın ilk tanıştığımızda? Ben normalde çok sevmem ama seninle benim birlikte yediğimiz ilk yemek o. O yüzden benim için çok özel. İçinde senin olan her şey çok özel, çok güzel Nazlım...
NAZLI=Yemek yerine seni yiyebilir miyim?
ALİ=(Şaşkın bakışlarla Nazlı'ya baktı.) Senin bir yamyam olduğunu düşünmüyorum Nazlı. Ayrıca hem senin hem de bebeğimizin dengeli ve düzenli beslenmesi gerek. Hadi bakalım otur sofraya bende menemeni getireyim, soğutmayalım.
NAZLI=Tamam sevgilim.
Ali ve Nazlı kahvaltıya oturmuştu. Nazlı yemeğini iştahla yerken Ali de gülerek onu izliyor kahvaltısını ediyordu.
ALİ=Yavaş ye Nazlım boğulacaksın.
NAZLI=Ama çok güzel yapmışsın Ali ne yapayım? Ayrıca bu yiyen ben değilim maşallah içimde bir tosun taşıyorum sanki. Yedikçe yiyesim geliyor. 2 canlıyım ben lütfen yemeğime karışma.
ALİ=(Gülerek)Peki...
NAZLI=Demir işini ne yapacağız?
ALİ=Bir kaç gün daha evde kalalım istiyorum Nazlım. Zaten tatilde gözüküyoruz hâlâ. Sende bu süreçte biraz daha dinlenmiş olursun. Ben Demir'i arar biraz daha beklemesini söylerim.
NAZLI=Yani ona hâlâ ne kadar kızgın olsam da o gün orada olmasına şükrettiğim tek insandı. Onun için de Açi içinde çok üzülüyorum. Bence fazla uzamasın bu konu erkenden halledelim.
ALİ=Ama daha tatilimiz bitmedi ki Nazlım. Hem senin dinlenmen gerekiyor, şimdi gitmesek işe olmaz mı?
NAZLI=Sevgilim ben şimdi işe dönelim demiyorum ki. Hastaneye gidelim, Demir de gelsin hatta, şu işi bir çözelim diyorum. Hoş böyle bir durumda Açelya Demir'i görüp öldürmezse iyidir.
ALİ=Yapar mı?
NAZLI=Sevgilim Açelya'dan bahsediyoruz. Sence?
ALİ=Açelya çok iyi biri, senin en iyi arkadaşın. Ama bazen çok korkutucu biri olabiliyor, haklısın bence de yapabilir.
NAZLI=(Gülümser derin bir nefes alır.) Biliyorum yardım etmek istemişsin ama keşke sen bu işe hiç karışmasaydın Ali. Ucu dönüp dolaşıp bizi bulacak. Açelya çok büyük olay çıkaracak, hissediyorum.
ALİ=Katılmıyorum Nazlı. Hem ben yardım etmesem bile Demir zaten gelecekti. Bu hiç bir şeyi değiştirmez ki. Ben sadece onun hastaneye geri dönmesini kolaylaştırdım o kadar.
NAZLI=Canım biliyorum da Açelya fena patlayacak bize, dönmesine yardım ettiğimiz için... Asıl onu düşünüyorum ben.
ALİ=O bu kızacak diye kimseye yardım etmeyelim o zaman Nazlı, olur mu öyle şey? Buna kesinlikle katılmıyorum çok yanlış, çok! Evet Açelya haklı, bu şekilde terk edilmeyi hak etmiyordu kesinlikle. Ama bu onunla Demir'in arasındaki mesele. Bizi alakadar etmez, etmemeli. Hem bilmiyorsun sanki, hastaneye başvuran 8 asistanın 8'i de otizmli olduğumu duyunca vazgeçtiler benden. Beni kimse kolay kolay kabullenemiyor malesef. Demir'in benim asistanım olması işime yarayacak. Hem çok sürmeyecek zaten, o da uzmanlığını alacak yakında. O zamana kadar birbirimizi idare edeceğiz. Bu kötü bir şey mi?
NAZLI=Sevgilim... Tabi ki kötü bir şey değil. Ben sadece çıkacak kaosu düşünüyorum. Haklısın, ne yazık ki bazı insanlar mucizelere tanık olmak yerine yargısız infaz yapmayı tercih ediyor. Neyse sen en iyisini bilirsin, Demir gelsin diyorsan gelecek. Hem bende yanındayım senin. Bak göreceksin senin adını duymayan kalmayacak. O seni red edenler var ya kapında kuyruk olacak, af dileyecekler. Bak yazıyorum buraya.
ALİ=Nereye? Yemek masamıza böyle şeyler yazman hiç doğru değil Nazlı.
Nazlı garip bir şekilde Ali'ye bakar, Ali ise kikirdemeye başlar.
ALİ=Şaka şaka, anladım ne demek istediğini.
NAZLI=Bak seeen, bakıyorum da şakalar da yapıyoruz artık.
ALİ=Çalışıyorum... Yani öyle çok komik biri değilim biliyorsun. Zaten esprilerime bir tek sen gülüyorsun. Başka kimse anlamıyor...
NAZLI=(Dudağını büzer.) Olsun ben anlıyorum ya seni yetmez mi?
ALİ=Başlarda biraz takılıyordum bu konuya. Çok da kafa yormuştum acayip mi davranıyorum diye. Sonra senin gülüşün geldi aklıma. O zaman anladım. Şu dünyada kimse anlamasın beni, hiç bir esprime gülmesinler önemli değil. Bir tek sen gül, bir tek sen anla beni yeter...
NAZLI=Sabah sabah ağlatacaksın beni yine:)))
ALİ=Ağlama Nazlım, sen hep gül.
(Nazlı gülümser. O sırada telefon çalar.)
ALİ=Alo? Günaydın Demir.
DEMİR=Günaydın Ali. Şey ben rahatsız ediyorum ama sizi merak etmiştim. Nasılsın, Nazlı nasıl?
ALİ=İyiyiz Demir teşekkür ederim aradığın için. Ve o gün yanımızda olduğun için.
DEMİR=Ne demek abi, arkadaşlar ne için...
ALİ=Şey bizde demin Nazlı ile seni konuşuyorduk. Bugün müsaitsen hastaneye gidelim diyoruz ne dersin? Hazır mısın?
DEMİR=Hazırım ya da değilim. Off bilmiyorum abi. Korkuyorum sanırım biraz.
Ali telefonu eliyle kapatarak Nazlı'ya fısıldar.
ALİ=Nazlım, Demir ile konuşmamız lazım, onu kahvaltıya davet edebilir miyim?
Nazlı Ali'nin en küçük şeyi bile ona sormasına, gerekmedikçe kendi başına karar vermeyip sürekli kendisine danışmasına bayılıyordu.
NAZLI=(Gülümseyerek)Olur canım...
ALİ=Kahvaltı ettin mi?
DEMİR=Yok abi yeni uyandim.
ALİ=Bize gelebilir misin? Birlikte kahvaltı eder şöyle gitmeden birazcık konuşuruz. Ne dersin?
DEMİR=Rahatsızlık vermeyeyim?
ALİ=Ne rahatsızlığı Demir, lütfen. Hadi gel bekliyoruz.
DEMİR=Tamam abi geliyorum.
Ali telefonu kapattı. Demir yarım saat sonra Ali'lere gelmişti. Kapıyı çaldı, Ali onu içeri buyur etti. Demir eve şöyle bir göz gezdirdi. Evin her detayına uzun uzun baktı. Ali ona evlenme teklifi ve yeni evlerine taşınma sürecini bir bir anlatmıştı. O an hüzün çöktü içine. Eğer her şeyi bırakıp gitmemiş olsaydı o da bu süreçte arkadaşlarının yanında olmuş olacaktı. Gözü Beliz'in onlara hediye ettiği düğün fotoğrafına takıldı. İçinden milyonlarca kez keşke geçiyordu. Keşke gitmeseydim, keşke arkadaşlarımı yalnız bırakmasaydım, keşke, keşke, keşke...
Derin bir nefes aldı, çekinerek Nazlı'nın yanına gitti.
DEMİR=Günaydın Nazlı.
NAZLI=Günaydın, hoş geldin gel otur.
Demir sofraya oturmuştu. Ali o gelmeden servisini hazır etmişti. Demir'e çay koyarak yanlarına geldi.
DEMİR=İyi misiniz?
ALİ=İyiyiz Demir sağol.
DEMİR=Sen Nazlı?
NAZLI=İyiyim...(Demir kafasını yere eğmişti.) Demir bak, ben senin en yakin arkadaşımı bir mektupla bizi de ufak bir mesajla terk edişini hâlâ unutmuş değilim. Kırgınım ve kızgınım evet. Ama sana çok teşekkür ederim. O gün iyi ki bizimleydin, iyi ki yanımızdaydın. Sen olmasan neler olurdu düşünmek bile istemiyorum. Çok sağol. Ali de ben de bebeğimiz de şuan iyiyse senin sayende.
Nazlı'nın gözleri dolmuştu, aynı şekilde Demir'in de. Demir derin bir nefes aldı.
DEMİR=Ben öküz adamın biriyim işte. Bir şeyi kaybetmeden değerini anlayamıyorum ne yazık ki. Çok özür dilerim Nazlı, senden sizden hepinizden. Her şeyi telafi edeceğim size söz veriyorum.
NAZLI=İşin çok zor biliyorsun değil mi? Açi hala barut gibi. Seni görünce ne yapar inan kestiremiyorum.
DEMİR=Öldürse yeridir Nazlı. Ne yapsa ne dese hak ettim ben. Elimden ne gelirse yapacağım. Yeter ki beni affetsin.
ALİ=Kahvaltımızı edelim konuşuruz bunları. Hadi afiyet olsun.
Ferman ve Beliz bu süre zarfında hastaneye gidiyorlardı.
FERMAN=Ee Beliz ne zaman yapıyoruz şu düğünü?
BELİZ=Bilmem, sen ne zaman yapalım istersin?
FERMAN=Aşkım benlik ne var? Ben çekeceğim bir takım tamam oldu bitti. Senin gelinliğindi, süsündü püsündü bir sürü teferruatın var. Düğün mekanı, pasta, davetiyeler bir sürü iş. Sen nasıl istersen öyle olacak her şey.
BELİZ=Off Ferman şimdiden strese soktun beni ya.
FERMAN=(Gülerek)Ben varım yanında.
(Beliz'in elini tutarak öper.) Biz beraber oldukça her şeyin üstesinden geliriz Beliz. Hallederiz merak etme.
BELİZ=Hallederiz...
FERMAN=Ahahah sen aslında bu işleri Vuslat'a bırakacaksın. Zehir gibi kadın halleder o her şeyi.
BELİZ=(Gülerek)Ona kalırsa beni zor alırsın söyleyeyim.
FERMAN=A a a, Evlenme teklifini eden sensin, sen beni alacaksın bir kere.
BELİZ=Öyle mi Ferman Beeey?
FERMAN=Öyle Beliz Hanımmm.
BELİZ=Ee gelip isteyelim seni o zaman. Ne dersin?
FERMAN=Kimden isteyeceksin?
BELİZ=Ahahaha Ali'den. Verir mi sence?
FERMAN=Hahahaha bilmem sormak lazım:)))
AlNaz ve Demir'in kahvaltıları bitmişti. İçeriye ellerinde kahve kupalarıyla geçip sohbete başladılar.
ALİ=Demir ben seninle görüştükten hemen sonra Beliz Hanım'ı aradım. Bazı insanlar otizmli olduğum için hoca olarak olarak kabul etmiyorlar beni. Ferman Hocamda benim için en iyi asistani bulmaya çalışıyor. Ben kendime bir asistan bulduğumu söyledim, Beliz Hanım ve Vuslat Hanım da kabul ettiler. Ama tabi ki senin geleceğinden haberleri yok.
DEMİR=Sence kabul ederler mi beni?
ALİ=Öyle umuyorum. Yani yüz yüze konuşmak yerine mektupla istifa etmen biraz kötü oldu ama bir sorun çıkacağını sanmıyorum.
NAZLI=Ben asıl Açi'yi merak ediyorum. Büyük bir tufan yaklaşıyor benden söylemesi.
DEMİR=Hem de ne tufan. Alıp götürecek beni.
NAZLI=Haksız mi peki?
DEMİR=Haklı...
ALİ=Kahveleriniz bittiyse gidelim. Daha insanlara neden erkenden döndüğümüzü açıklamamız gerekiyor.
NAZLI=Bir de o var değil mi off?
ALİ=Malesef Nazlım. Hadi gidelim.
AlNaz ve Demir hastaneye doğru yola çıktılar. Ali yoldayken Beliz'i arayarak tüm cerrahi departmanını ve hemşireleri toplantı odasına çağırmalarını istedi. Bu isteğinin en büyük sebebi yolda gelirken olası bir Demir Açelya karşılaşmasını önlemekti. Bu karşılaşmanın koridorda tek teke olmasındansa yanlarında kendilerine müdahale edecek insanların yanında olması çok daha mantıklıydı. Az sonra hastaneye giriş yapmışlardı. Hemşireler ve bazı çalışanlar gözlerini dikmiş onlara bakıyor, Demir hakkında konuşuyorlardı. Cerrahi de toplantı odasında buluşmuş AlNaz'ı bekliyordu.
FERMAN=Bir şey mi olmuş niye erken dönüyor bunlar? Beliz bir şey demedi mi Ali sana?
BELİZ=Hayır, gelince anlatacağız dedi.
Birazdan kapı açılır, AlNaz el ele içeri girer. Ferman ayaklanarak ikiliye yaklaşır.
FERMAN=Ali ne oldu niye erken döndünüz siz? Neler oluyor?
ALİ=Hocam sakin olun anlatacağız.
AÇELYA=Nazlı iyi misin?
NAZLI=İyiyim canım merak etme.
GÜLİN=Bebek?
NAZLI=O da iyi merak etmeyin.
ALİ=Bir oturabilir misiniz?
FERMAN=Ali korkutma bizi ne oldu da erkenden dönmeye karar verdiniz?
ALİ=Biz tatildeyken başımıza bir sürü şey geldi. En baştan başlamak gerekirse Nazlı ile tekne turuna çıkmıştık. Koyda gezerken Nazlı dağ çileği aş erdi.
AÇELYA=Neee? Ay şey pardon yaaa aş mi erdin sen?
Nazlı gülümser.
ALİ=Adil Hocamın eski bir arkadaşı, aynı zamanda bana Samsun'da göz kulak olan komşum Derya Teyze Datça'da idi. Ondan ve bir arkadaştan yardım istedim. Neyse kısa sürede buldular dağ çileğini, bizde Derya Teyze'nin dükkanına yemeğe gittik. Dükkan sahile yakın açık hava bir yerdi. Yoldan geçen birkaç serseri Nazlı'ya laf attı.
DORUK=Kim ne, kim laf attı lan Nazlı'ya?
FERMAN=Doruk!!!
DORUK=Hocam ama...
FERMAN=Sus da bitirsin. Devam et Ali.
ALİ=Ben gitmelerini söyledim ama bizi dinlemediler, Nazlı'ya dokunmaya kalktılar.
DORUK=Ulaaan, ulaan ben olacaktım ki orada, içlerinden geçerdim şerefsizim.
VUSLAT=Aaa ama yeter bir sus da anlatsın çocuk ya.
GÜLİN=Ay evet bir sus ya. Ee Ali sonra?
ALİ=Yanımızdaki arkadaşımız Nazlı'ya dokunduklarını görünce çok sinirlendi. Onların üstüne yürüdü. Kavga etmeye başladılar. O birine yumruk atarken diğer adam ona arkadan yaklaştı. Bende refleksle adama sandalyeyle vurdum. Tam Nazlı'nın yanına dönecekken içlerinden biri kafama içki şişesi geçirdi.
FERMAN=Ne yaptı ne yaptı? Ali iyi misin, bir şey oldu mu sana?
ALİ=İyiyim hocam merak etmeyin. Bir anlık bayıldım kafam kanamış, kısa süreli bilincim kapandı o kadar. Nazlı da beni öyle görünce sancılanmış.
AÇELYA=Ne? (Hem korkmuş hem de gözleri dolmuştu.) Ne, ne demek ya sancısı tuttu? Nazlı, be-bebek iyi değil mi yok değil mi bir şey, iyisin iyisiniz.
NAZLI=(O ânı hatırlayınca onun da gözleri dolmuştur.) İyiyim Açi İyiyiz yani merak etme.
SELVİ=Nazlıcım?
NAZLI=İyiyiz abla merak etmeyin.
ALİ=Hastaneye kaldırıldık ikimizde. Benim kafama dikiş attılar, Nazlı'ya da stresten ve üzüntüden uzak durması gerektiğini söylediler. O arkadaşımız yanımızda olmasaydı şimdi ne ben burada olurdum ne de bebeğimiz iyi olurdu.
FERMAN=Kim bu arkadaş?
ALİ=Aslında tanıyorsunuz onu. Hem arkadaşım hem de yeni asistanım. İzin verirseniz içeri çağırmak istiyorum, şu an kapıda bizi bekliyor.
VUSLAT=Allah Allah kimmiş bu arkadaş, çağır görelim bakalım.
ALİ=GELEBİLİRSİN!!!
Demir derin bir nefes alarak içeri girer. Açelya yüzünü kapıya döndüğü an vücudu sanki buz kesmiştir. Gülin ve Doruk'un gözleri fal taşı gibi açılmış Demir'e bakıyorlardır. Tüm ekip çok şaşırmıştır.
TANJU=Demir?
Demir yüzünü yerden hiç kaldırmaz.
DEMİR=Merhaba.
FERMAN=Demir mi? Geri mi döndün yani?
DEMİR=Ee-evet hocam.
Demir bir saniyeliğine gözlerini kaldırıp Açelya'ya bakar. Açelya öylece kalakalmıştır. Göz yaşları istemsizce yanaklarından süzülürken Nazlı'nın koluna dokunması ile kendine gelir. Bir hışımla oturduğu yerden kalkarak Demir'in üstüne yürür. Sertçe göğsüne vurarak bir kaç adım geri gitmesini sağlar. Ağlama eşliğinde bağırarak hesap sormaya başlar.
AÇELYA=Hangi yüzle geldin ya sen buraya? Hangi yüzle??? Ben neler çektim, neler yaşadım senin haberin var mı? Aşıktım lan ben sana aşık aşık. Bir kağıt parçasıyla terk ettin gittin beni. Arayıp sormadın, bu kız ne halde ne yapıyor başına neler geldi demedin. Ne biçim insansın sen be ne biçim insansın?
DEMİR=Açelya!
AÇELYA=Kes sesini!!! Senin gibi bir mahlukata yakışmıyor benim adımı ağzına almak tamam mı?
FERMAN=Açelya!
AÇELYA=Karışmasın kimse! Derdin ne senin, ne ya ne ne ne? Ne için geri geldin beni tekrardan öldürmek için mi? Tekrardan ardında sadece bir mektup bırakıp terk etmek için mi? Allah senin belanı versin tamam mı belanı versin. Uzak dur benden. Gözükme gözüme.
Açelya koşarak odayı terk etti. Gülin, Nazlı ve Selvi de arkalasından gitti.
Demir ne yapacağını şaşırmıştı.Zaten beklediği bir durum olmasına karşın yine de Açelya'yı aylar sonra görmek ona çok ağır gelmişti. Ne dese ne yapsa haklıydı. Doruk da keza Açelya gibi çok kızgın ve kırgındı. En yakin arkadaşının ona da bir mesajla veda edip gitmesi içini çok yakmıştı. Açelya üzülmesin diye kimselere belli etmemişti. Ama onunda kalbinde Demir'e ait yaralar vardı.
VUSLAT=Hastane hastane değil er meydanı resmen. Neyse hoş geldin Demir. Bana kalsa seni bu hastanenin kapısından bile sokmam ama... neyse? Ali'ye dua et sen. Ama yani, sende Ali. Asistan kıtlığı mı var da Demir'i tuttun getirdin?
ALİ=Demir benim arkadaşım, o da bir asistan. İşini yapmak istiyor, ayrıca beni bir çok kişi otizmli olduğum için hocası olarak kabul etmiyor Vuslat Hanım, biliyorsunuz. Hem siz demediniz mi, istediğin kişiyi getirebilirsin diye? Getirdim işte.
VUSLAT=Tamam tamam, yapacak bir şey yok zaten, olan olmuş artık. Amma Demir hele bir daha öyle haber vermeden git, bak bakalım ne yapıyorum ben sana. Değil bu hastanede başka hiç bir yerde iş bulamazsın, haberin olsun.
DEMİR=Biliyorum Vuslat Hanım, teşekkür ederim.
MUHSİN=Ee arkadaşlar seni tanıyor ama biz tanışmıyoruz. Ben Muhsin Korunmaz, beyin cerrahı. Sen?
DEMİR=Demir Aldırmaz hocam memnun oldum. Ben eskiden bu hastanenin cerrahi asistanıydım, oradan tanışıyoruz.
MUHSİN=Anladım hoş geldin Demir.
TANJU=Ne o? Paşa gönlün yeni mi yetti Demir Efendi?
BELİZ=Tanju!!!
TANJU=Karışma Beliz. Ben ne kadar uğraştım bu adam için. Stajdı, asistanlıktı, ders vermekti derken hep yanında oldum. O benim bu hastanede eğittiğim ilk asistanımdı. Çok emek verdim onun için, iyi bir cerrah olabilmesi için. O ne yaptı? Bir elveda deme zahmetinde bile bulunmadi bey efendi. İstifa mektubunu bile kargoyla gönderdi. Bir elveda demek bu kadar mı zordu Demir?
DEMİR=Hocam ben...
TANJU=(Ayaklanır, kapıya ilerler.) Madem geldin bu sefer tamamla işini. Yarım bırakma Ali Hocanı da benim gibi...
Tanju sinirle odayı terk eder.
DORUK=Bende izninizle çıkmak istiyorum. Açelya'nin bize ihtiyacı var malum.(Demir'e sert bir bakış atar.)
VUSLAT=Git git, hastaneyi birbirine katmıştır o şimdi. Git sakinleştir arkadaşını. Olay istemiyorum Doruk.
Doruk Demir'e baka baka dışarı çıkar.
MUHSİN=Diğer asistanlar nerede kaldı?
VUSLAT=Gelecekler bugün, demin konuştum yoldalar.
MUHSİN=Hızlı olsunlar, asistana ihtiyacım var benim.
VUSLAT=Ayyy Muhsin Beeey, geliyorlar dedik ya işte. İçimden çıkaracak halim yok değil mi?
Beliz ve Ferman gülerler. Muhsin odayi terk eder.
BELİZ=Neyse, tekrardan hoş geldin Demir aramıza. Gerekli işlemleri halleder halletmez işe başlayabilirsin. Alicim sen de...
ALİ=Beliz Hanım olanlar yüzünden Nazlı biraz korkuyor. Tatilimiz 3 gün sonra bitecek. O zaman işe dönsek olur mu?
BELİZ=Olur tabi ki, iyi düşünmüşsün. Nazlı'nın yanında ol, zor şeyler yaşamışsınız malum.
ALİ=Teşekkür ederim.
FERMAN=Buradaki işimiz bittiğine göre Ali Demir ikinizde odama. Kolay gelsin hanımlar.
VUSLAT=Sağol sağol.
AlDem ve Ferman, Ferman'ın odasına doğru ilerlerler.
VUSLAT=Hiç iyi olmadı bu Beliz hiç.
BELİZ=Olay çıkacak.
VUSLAT=Hem de ne olay. Hepsi senin yüzünden. Bu ne böyle hastanede herkes birbiriyle aşk yaşıyor. Aşk-ı Berhayat mi ne bu?
BELİZ=Hahaha Vuslat ya.
VUSLAT=Gülme komik mi? Her köşede bir aşk acısı çeken var, bu ne böyle? Hastane görünümlü kırık kalpler durağı resmen.
BELİZ=Hahahah.
VUSLAT=(Alaycı bir bakış atar.) Beliz ne bu haller sende? Sürekli bir ehehehe demeler, bir kikir kikir haller. Hayırdır yüzündeki açan bu güllerin sebebi ne?
BELİZ=Ferman'la gelirken düğünü konuştuk da ona kafam takık.
VUSLAT=Beliz eminsin değil mi?
BELİZ=O ne demek Vuslat, eminim tabi?
VUSLAT=Bak gezmesi tozmasi iyi de evlilik zor zanaat. Hele de bu buz adamla. Iyyy ne o öyle, ketum, buz gibi. Böyle hayat mı geçer? Zaten ipleri vermişsin erkenden adama. Nereye sürüklese oraya gidiyorsun.
BELİZ=A A A neler duyuyorum ya çok ayıp. Hem biz konuştuk hallettik aramızdaki sorunları. İyiyiz çok şükür.
VUSLAT=İyi kendin bilirsin. Ee ne zaman istiyor seni benden?
BELİZ=Ney?
VUSLAT=Eee kız isteme olmayacak mı? Beliz bir kere evleniyorsun olmayacak de de düşüp bayılayim şuraya.
BELİZ=Yaniii, dalgası geçti aramızda ama. Gerek var mı ki?
VUSLAT=Ay yok vallahi delireceğim ben. Oldu olası düğün de yapmayın. Aranızda bir imza atın olsun bitsin. Beliz delirtme beni! Tabi gerek var. Bildiğim kadarıyla senin yaşayan bir aile büyüğün yok. Ee buradaki en yetkili kişi de benim. Yani benden istemesi gerek seni.
BELİZ=(Gülerek) Yapalım mı yani?
VUSLAT=Ay evet!
BELİZ=Tamam ben Ferman'la bir konuşayım dönerim sana.
Ferman kapıyı açarak ikisini de buyur etmişti.
FERMAN=Evet anlatın bakalim şu olayı bir tamamen. Ne oldu, ne zaman oldu?
ALİ=Hocam anlattığım gibi işte. Nazlı'ma laf attılar, dokunmaya kalkıştılar, Demir ile bende engel olduk. Sonrası malum.
FERMAN=Ali sen yine de bir MR çektir, bakalım bir ne var ne yok?
ALİ=Hocam iyiyim merak etmeyin, baktılar orada bana iyice. Hem sonuçları hem ben hem Nazlı kontrol ettik. Sorun yok yani.
FERMAN=Eh be oğlum. Ben ne güne duruyorum? Niye aramıyorsun sen beni?
ALİ=Hocam iyiyiz merak etmeyin. Demir iyi ki yanımızdaydı. Bize çok yardım etti. Hem hemen döndük zaten o olaydan sonra. Sizi boşu boşuna telaşlandirmak istemedik.
FERMAN=Ali bir daha ayağınıza taş batsa haberim olacak, duydun mu beni? Ara, mesaj et nasıl ulaşırsın ulaş. Ne olursa olsun haber vereceksiniz bana duydun mu?
ALİ=Duydum hocam, tamaaam.
FERMAN=Eveeet gelelim sana Demir Bey. Bakma böyle durduğuma bende çok kızgınım sana. Oğlum Tanju hoca ne kadar bozuldu senin haberin var mı? Ya ben? Biz sana bir emek harcıyoruz, öğretiyoruz birlikte öğreniyoruz. Bu muydu karşılığı? Bir elveda bile demeden çekip gitmek miydi?
DEMİR=Hocam ne deseniz haklısınız, ama başka çarem yoktu. Konvoy kaza yaptığı gün bir hastaya hem geç hem de yanlış müdahale ettim. Hasta Nazlı yetişmese ölüyordu neredeyse. Babam, babam bana ölmeden önce şirketi emanet etti. Orada da bocaladım. Şirket batmanın eşiğine gelmişti neredeyse. Uzun süre hiç bir şey yapamadım. Zor toparladım kendimi. Hazır hissedince de Ali'yi aradım. Biliyorum size beni affedin demeye bile hakkım yok ama ben hatamın farkında vardım hocam. Sizden de kalbini kırıp döktüğüm herkesten de özür dilemeye geldim. Özür dilerim hocam. Her şeyi telafi edeceğim söz veriyorum.
FERMAN=İnşallah Demir, bu kadar insanın güvenini tekrardan kazanmak çok zor. Umarım farkındasındır. Neyse gidin dinlenin güzelce. Demir sende gerekli işlemleri hallet. 3 gün sonra Ali işe geri dönecek. Onunla birlikte başlarsın.
DEMİR=Tamam hocam teşekkür ederim.
ALİ=Görüşürüz hocam.
FERMAN=Görüşürüz.
DEMİR=Abi ben gideyim. Açelya beni görürse iyice köpürecek. Şimdilik biraz uzak kalsak iyi olacak gibi.
ALİ=Haklısın Demir, şu an her şey çok taze. Herkes sana karşı çok tepkili. Git güzelce dinlen. 3 gün sonra görüşürüz.
DEMİR=Görüşürüz abi dikkat et kendine.
ALİ=Sende...
Ali deske doğru ilerler. Açelya ağlayarak bağırıyordur.
AÇELYA=Yüzsüze bak ya, yüzsüze bak. Bir de utanmadan merhaba diyor. Ulan gerizekalı, ulan faydasız ne b..k yemeye geldin sen be, ha niye geldin?
SELVİ=Açelya'cım sakin olur musun bir dakika? Hastanedeyiz lütfen.
DORUK=Bırak bağırsın ya bırak bağırsın.
Haklı kız. Sen ona güven, kardeşim de dostum de o ufacık bir mesajla çekip gitsin. Bağır kız arkandayım ben senin bağır.
GÜLİN=Kasap et derdinde koyun can derdinde ya. Körüklemesene kızı.
NAZLI=Açi bir sakin ol lütfen.
AÇELYA=Bırak Nazlı ya. Niye haber vermiyorsun sen bana? Neden demiyorsun o şerefsizin geleceğini?
NAZLI=Açelya benimde haberim yoktu. Ali oradayken buluşturdu bizi. Sonra bir sürü şey yaşadık sana haber verme fırsatı bulamadım ki.
AÇELYA=Soracağım o Ali'ye de zaten. Ya hadi seni beni bizi anladım ona ne oluyor ya? Birden can ciğer mi oldular? Herkese en azından bir iki satır bir şey yazıp gitmiş ona ne bırakmış hani? Normalde çok iyiydi de sanki araları şimdi dost mu oldular? Ahh Ali ahhh. Aldın geldin yine başımıza bu şerefsizi!!! Ama soracağım sana Ali, soracağım.
ALİ=Neyi soracaksın Açelya?
(Açelya Ali'nin üstüne yürür.)
AÇELYA(Ağlayarak)=Sen ne biçim bir arkadaşsın ya? Nasil alır gelirsin onu buraya? Benim neler yaşadığımı bilmiyor musun sen? Yaktım yıktım dağıldım ben gözlerinizin önünde, sen şahit değil misin? Ben senin arkadaşın değil miyim Ali? Hep sizin yanınızda olmadim mi? Niye yaptın bunu? Neden alıp geldin onu? Canımı daha fazla yakmak için mi ha neden?
Ali birkaç adım geriye giderek Nazlı'ya baktı. Ardından Açelya'ya döndü. Sinirden inip kalkan göğsü ve ağlamaktan kızarmış gözleri ile berbat görünüyordu.
ALİ=Biz Nazlı ile ayrıldığımızda sen benim yanımda duramamıştın Açelya. Nazlı'yı doldurup doldurup bana göndermiştiniz Gülin ile. Ben aynısını yapmadım. 2 tarafi da dinledim. Seni de Demir'i de. Demir çok pişman geri dönmek istedi bende kabul ettim, bu kadar.
AÇELYA=Ne yani kısasa kısas mi yapiyorsun sen şuan? Pardon da niye yanında duracakmışım ben senin? Arkadaşımı terk eden sensin. 2 günü geçmeden yeni bir kız bulan sensin. Onunla ayni eve taşınıp Güneş'in partisine getiren sensin. Ve bunların hepsini Nazlı'nın gözüne sokan da sensin. Kızın gözünün yaşı durmadı be, sen onu terk ettiğinde. Ne yapsaydım? Alkış mı tutsaydım. Aynı şey değil Ali.
NAZLI=Açi tamam yeter!!!
ALİ=Basbaya aynı şey Açelya. Beni baştan beri sevmediğini biliyorum. Beni Nazlı için kabullendiğini de biliyorum. O kafede dediklerinde ne kadar ciddiydin, onu da biliyorum. Ama ben senin bana yaptığını yapmadım. Demir benim arkadaşım. Şu hayatta herkes hata yapabilir. Demir de bunun farkında ve telafi etmek istiyor. Ayrıca zaten benim bir asistana ihtiyacım vardı. Otizmliyim diye kimse beni hocası olarak kabul etmiyor ne yazık ki. Demir'i de bu yüzden işe aldım. Başka çarem yok. Özür dilerim bunlari yaşadığın için. Ama bu benim suçum değil Açelya. Ben Demir'i işe almasam bile o zaten senin karşına çıkacaktı. Düğünümüze gelip seninle konuşmayı çok istedi. Ben seni arkadaşının en mutlu gününde üzmek istemedim. Durdurdum onu. Kusura bakma ama muhatabın ben değilim. Demir ile olan problemini Demir ile çöz lütfen. Hadi Nazlı evimize gidelim.
AÇELYA=Demek öyle oldu Ali Bey? Demek senin arkadaşlığın da buraya kadarmış. Anladım ben seni. Eyvallah.
NAZLI=Açelya yeter!!! Evet Demir hatalı, belki buraya bu şekilde gelmesi de saçma. Ama Ali'nin bir suçu yok tamam mı? O sadece yardım etmek istemiş, ne var bunda?
AÇELYA=Başka şekilde etseymiş Nazlı yardımını. Bula bula burayı bulmuş gerçekten. Ben Ezo'yu alıp senin burnunun dibine getirseydim hoşuna gider miydi? Ya da Ali seni bırakıp gitmiş olsa, ardından hiç bir şey olmamış gibi benim yardımımla geri gelse sen böyle konuşabilecek miydin? Bu kadar mı ya sizin arkadaşlığınız? Ben yapmazdım tamam mı? Kocama da yaptırmazdım. Benim üzüleceğimi bile bile nasıl göz yumarsın ya sen buna nasıl?
GÜLİN=Açelya sakin olsana ya. Hamile kiz, alçalt o sesini.
AÇELYA=Bırak Gülin ya. Ben her daim yanlarında olayım, destek çıkayım, arkadaşım canım, kız kardeşim diyeyim, o bana kazık atsın. Olmaz olsun böyle arkadaşlık. Yazıklar olsun.
Nazlı gerek bu sözlerden sonra gerek hamileliğin getirdiği duygusallıkla ağlamaya başlar.
NAZLI=Biz senin arkadaşlarınız tamam mı? Neler çektiğini biliyoruz hak da veriyoruz sana. Demir'e bende çok kızgınım hâlâ da affetmiş de değilim. Her şeyin farkındayım. Ama o gün o yanımızda olmasa şimdi ne ben, ne Ali ne de bebeğimiz karşınızda olamazdık. Biz yanlış bir şey yapmadık Açelya. Demir'e olan kızgınlığını bizden çıkarma. Gün gelecek çok pişman olacaksın bu dediklerine. Yazık... Emek emek işlediğimiz o dostluğa da bu söylediklerine de gerçekten yazık. Gidelim Ali burada durmanın anlamı kalmadı daha fazla. Ahh.
ALİ=Nazlım ne oldu iyi misin sancı mi girdi?(Koşarak koluna girer)
SELVİ=Nazlıcım iyi misin?
AÇELYA=(Korkarak Nazlı'nın elinden tutar.) Nazlı iyi misin?
(Nazlı Açelya'nın tuttuğu kolu hızla geri çeker.)
NAZLI=Ahh iyiyim, sancı tuttu sadece.
ALİ=Doktor sana sakin ol dedi, stresten uzak dur dedi. Bu yanlış çok yanlış.
NAZLI=Ali ahh bir sakin olur musun iyiyim ben. Hadi gidelim evimize, ne olur.
ALİ=Doktor'la görüşelim gideriz, hadi.
NAZLI=Ali hayır iyiyim, ufak bir kasılma sadece hadi.
ALİ=Ama...
NAZLI=Ali yalvartma beni hadi ne olur, evimize gidelim iyiyim diyorum işte.
ALİ=Peki Nazlım gidelim.
Ali Nazlı'nın koluna girerek kendisine yaslanmasını sağlar. Açelya biraz olsun sakinleşmiştir. Dediklerinin farkında varır, ağlayarak terasa koşar. Doruk arkasından gitmeye yeltenirken Selvi onu durdurur.
SELVİ=Bırak yalnız kalsın. Sakinleşmesi gerek.
O sırada deske bir kız ve bir erkek yaklaşır.
AYŞE=Şey merhaba Vuslat Hanım'ın odası nerede acaba?
GÜLİN=Buyrun ben yardımcı olayım. Niye bakmıştınız Vuslat Hanım'a?
AYŞE=Şey biz yeni asistanlarız. Ayşe ben, Ayşe Yılmazer. Memnun oldum.
GÜLİN=Aaa öyle miii, hoş geldiniz. Gülin bende, cerrahi deski sekretereyim. Siz?
EGE=Ege Arslanlı.
GÜLİN=Çok memnun oldum. Buyrun götüreyim ben sizi, bu taraftan.
DORUK=Bunlar mıymış yeni asistan? Hadi hayırlısı bakalım...

YOU ARE READING
Mucize Doktor 3.Sezon
FanfictionBiliyorsunuz ki dizimiz 64. Bölümü ile Final Yaptı. Bu seri final bölümden bir sonraki gün ile başlıyor. Tamamen dizi tarzında ve aynı formatta gerçekleşecek. Görmek istediğimiz olaylar ve AlNaz ile her perşembe sizlerle olacağız. Seriyi ilk ağızdan...