3.Sezon 73.Bölüm

1.1K 70 5
                                    

Saat sabah 7'yi gösteriyordu. Doruk alarmın ilk çalışıyla gözlerini açtı. Yataktan doğrulur doğrulmaz her sabah yaptığı mekik ve şınavını çekmeye başladı. Her ikisini de yüze tamamladığında hızlıca duşa girdi. Evde kahvaltı edip Açelya'yla yeni bir münakaşaya gitmektense dışarıda kuru bir tost yemeyi daha uygun buldu. Aşağı indiğinde Açelya'nın salonda kahve içtiğini gördü. Tek kelime etmeden kendisini dışarı attı. Motoruna binip tam kontağı çevirecekken çalan telefonunun sesi ile irkildi.
DORUK=Alo?
HARİKA=Günaydın. Uyandırdım mı?
DORUK=Ha yoo, uyandım hastaneye gidiyordum. Sana da günaydın.
HARİKA=Erken değil mi hastane için?
DORUK=Açi ile tartıştık biraz dün de, ondan kafam bozuk. Erkenden çıktım.
HARİKA=Ee şey bana gelsene. Yani gelmek ister misin? Kahve içeriz sohbet ederiz, kahvaltı falan ederiz. Olur mu?
DORUK=Rahatsız etmeyeyim.
HARİKA=Doruk olur mu öyle şey? Gel lütfen hadi bekliyorum.
DORUK=Tamam, 15 dakikaya oradayım, görüşürüz.
HARİKA=Görüşürüz...
BELİZ=Hayat çok garip değil mi? 1 ay öncesine kadar sen Ali'ye kız istiyordun şimdi Ali sana;))
FERMAN=Ee ne yapalım? Beliz Hanım mecbur bıraktı bizi.
BELİZ=(Yüzü düşer.) İstemiyorsan yapmayız Ferman. Öyle adet yerini bulsun diye istemiştim ben. Kendini zorunlu hissetmene gerek yok, Vuslat'ı arar söylerim ben birazdan.
(Ferman Beliz'i belinden tutarak kendine çeker.)
FERMAN=Beliiiiiiz, ben öyle mi dedim şimdi?
BELİZ=Ne dedin Ferman? Dünden beri yakınıyorsun ya isteme de isteme diye. Ne düşünebilirim sen söyle.
FERMAN=Sevgilim tabi ki olsun isteme ben olmasın demiyorum ki. Sadece Vuslat geriyor biraz beni. Ee bir de Ali. Zaten zar zor ikna ettik Nazlı'yla. Korkuyorum bir aksilik çıkacak diye.
BELİZ=Ferman sanki tanımıyoruz Ali'yi. O başta her şeye karşı çıkıyor, itiraz ediyor. Ama vakti gelince yapması gereken ne varsa layıkıyla yapıyor biliyorsun. Hem Nazlı yanında, halleder o merak etme. Vuslat'ı da dert etme. Hem biz zaten evet dedik, birbirimize bunlar sadece formalite. Her şey güzel olacak merak etmeeeee.
FERMAN=Umarım... Ee şey diyecektim ben sana.
BELİZ=Ney?
FERMAN=Şimdi bu isteme olacak ya hani, biz hiç beklemeden nikah tarihini de alsak mı?
BELİZ=(Gülümser)Ne bu acele Ferman Bey?
FERMAN=(Beliz'in belinde duran kollarını sıkılaştırarak onu kendisine daha çok çeker.) Ee çok şükür her şey yolunda gidiyor, Leyla da büyüdü. Bence bir kardeşinin olmasının tam vakti, ne dersin?
BELİZ=Yuh derim Ferman.
(Hızla Ferman'ın kollarından ayrıldı.)
FERMAN=Niye ya?
BELİZ=Ferman daha evlenmedik bile, ne çocuğu ya? Hem Leyla daha küçük, büyümedi benim kızım, minnacık daha.
FERMAN=Ya tamam ne güzel işte. Bak biz de yapalım bir tane, Ali'lerinkine de arkadaş olur. Birlikte kardeş kardeş büyürler üçü, fena mı?
BELİZ=Şiştim Ferman şiştim... Hele bir evlenelim de bakarız. Hadi yemeğini ye.
FERMAN=Yiyelim... Anca yemeğimizi yiyelim zaten...
Doruk Harika'nın evine gelmişti. Harika yetenekli bir ressamdı. Tablo yapıyor, kendisine ait galerisinde eserlerini halka sunuyordu. Yanlış teşhis yüzünden herkes onu şizofren sanmıştı. Ailesi ona sırt çevirmiş, yapayalnız bırakmıştı. Harika tüm bu zorluklara rağmen kendi ayakları üstünde dimdik durabilmiş, tırnakları ile kazıya kazıya bu günlere gelebilmişti. Evi atölyesinin hemen yanında bulunuyordu. Doruk eline kaskını aldıktan sonra hızla saçlarını düzeltti. Yolda gelirken uğradığı çiçekçiden aldığı gülleri söyle bir düzelttikten sonra kapıyı çaldı, az sonra açılmıştı.
HARİKA=Hoş geldiiiiiin, aa bunlar ne böyle?
DORUK=Şey yolda gelirken gördüm aldım. Gül sever misin biliyorum ama.
HARİKA=(Gülümser)Severim, çok severim. Gelsene.
Doruk gülümseyerek içeriye doğru ilerlemişti. Burnuna gelen krep kokusuyla gülümsemesi daha da arttı. Evin duvarları Harika'nın kendi yaptığı tablolar ile doluydu. Küçük şirin bir evdi, insanın içini ısıtan cinstendi.
DORUK=Evin çok sirinmiş, senin gibi...
(Doruk bir anlığına ne dediğinin farkına vardı. Gülümsemesi anında soldu,  kekelemeye başladı.)
DORUK=Şe-şey yani, hani tatlı iyi anlamında. (İçinden: Allah belamı) yani sempatik demek istedim off.
HARİKA=(Gülerek)Hahaha tamam tamam anladım, sorun yok. Hadi geçelim sofraya.
DORUK=Ta-tamam.
Alarm durmadan çalıyordu. (Bilmeyenler için Ayşe ve Ege yeni asistanlar. Dizi devam etseydi orada da yeni asistan gelecekti hatırlarsanız, bende seriye yeni isimler dahil ettim, neyse devam edelim...)
Ege zar zor gözlerini açtı. Üstündeki ağırlığa baktığında dün geceyi hatırladı. Arkadaşlarıyla bara gitmiş, bir güzel dağıtmıştı. Eğlencenin sonlarına doğru da bardan tanıştığı bir kızla gecesini noktalamıştı. Saate baktığında biraz daha oyalanırsa ilk iş gününe geç kalacağını hatırladı. Kızı kolundan hızla kenara iterek, üstünü değişti. Arabasının anahtarlarını ve cüzdanını alarak kendisini dışarı attı. Nerede olduğu hakkında en ufak bir fikri yoktu. Neyse ki arabasını evin hemen önüne park etmişti. Vakit kaybetmeden yola koyularak evine gitti. Dakikalar içerisinde duş alarak, yoldan aldığı simidi arabada yemeye başlamıştı. Öte yandan Ayşe sabah erkenden kalkmış, odasının camını sonuna kadar açarak güne merhaba demişti. Duş aldıktan sonra hızla üstünü giyinerek kahvaltıyı hazır etti. Kardeşi Zeynep'in odasına ağır adımlarla girdi. Yatağının ucuna oturup bir süre saçlarını sevdi. Gözü baş ucunda duran aile fotoğraflarına takıldı. 2 sence önceki yaz tatiline gittikleri Marmaris'te çektirmişlerdi. Annesi, babası, kendisi ve kardeşi ne kadar mutlulardı. Ta ki o kazaya kadar... Ayşe'nin anne ve babası öğretmendi. İkiside çocuklara aşık, sevgi dolu insanlardı. 1 sene önce bir seminer için Antalya'ya gitmek zorunda kalmışlardı. Ayşe'nin hastanede olan işleri, kardeşinin de okulu olması dolayısıyla ikili anne babasına katılamamışlardı. Kendi arabalarıyla giderken freni patlayan bir kamyon üstlerine gelmiş, direksiyonu kırsalar da fayda etmemişti. Zavallılar oracıkta can vermişti. Ayşe ve Zeynep'in birbirinden başka kimseleri yoktu. Ayşe o günden beri gece gündüz çalışmış, kardeşine hem anne hem baba olmuştu. Kardeşinin saçlarından öperek gülümsedi.
AYŞE=Zeyneeeep, hadi kalk kuzum.
ZEYNEP=Ablaaa biraz dahaa.
AYŞE=İyi o zaman sen uyu biraz daha, okula geç kal, bende ilk günden işten kovulayim olur mu birtanem?
(Zeynep hızlıca yataktan kalkıp ablasına sarılır.)
ZEYNEP=Kalktım kalktım bak. İlk iş gününde ablami yalnız bırakmayacağım.
AYŞE=Yaaa aferin benim kuzuma. Kahvaltı hazır hadi bakalım, elini yüzünü yıka gel, ben de çayları koyayım.
ZEYNEP=Tamam abla...
Güneş'in yataklarının baş ucuna vurmasıyla kıpırdanan Nazlı göğsünde uyuduğu Ali'ye baktı. Ali bütün gece kız uyuyamamış kız isteme provası yapmıştı. Kendisi de yaşananlardan sonra sürekli kabus görmüştü. Yine de Ali'nin yanına halini gördükçe Nazlı uykulu uykulu da olsa bir süre onu izlemiş, odasının duvarlarını kahkahalarıyla şenlendirmişti. Yüzünü hafifçe kaldırarak kocasının yüz hatlarını inceledi. Ali Nazlı için ezberlenmeye değer en güzel şiirdi. Gülümseyerek ona olan kollarını daha da sıkılaştırdı. Burnunu boynuna dayayarak kokusunu uzun uzun içine çekti.
NAZLI=(Sessizce) O kadar güzel kokuyorsun ki. Bu kokuyu sadece ben duyayım istiyorum, sadece bana özel istiyorum. Belki bencillik gibi gelecek sana biliyorum. Hatta şimdi uyanık olsan bu çok yanlış da diyebilirsin. Ama ne yapayım sadece bana özel ol, benim ol istiyorum.
ALİ=Ben zaten seninim.
NAZLI=Ali? Sen uyanmış mıydın?
ALİ=Günaydın Nazlım. Sen kıpırdanınca uyanmıştım aslında ama seni rahatsız etmek istemedim. Bana bencillik gibi gelmiyor aksine hoşuma gidiyor. Beni bu kadar çok sevmen kendimi iyi hissettiriyor. Bende seni çok seviyorum.
NAZLI=Biliyorum sevgilim. Sen hep beni sev en çok beni sev.
ALİ=(Gülerek Nazlı'nın karnını gösterir)O gelene kadar en çok seni seveceğim. Sonra o doğacak, ikinizi de çok seveceğim. Sevgim ikiye bölünecek, ama her gün kat kat artacak. Hiç azalmayacak Nazlım.
NAZLI=(Karnına elini koyar.) Biz de seni çok seviyoruz babası.
Nazlı gittikçe Ali'ye doğru yaklaşmıştı. Dudaklarına santimler kala çalan kapının sesi onu durdurmaya yetti.
NAZLI=Çalar çalar gider, açmayalım ne olur.
ALİ=Ama ayıp olur Nazlım, açmamız lazım.
NAZLI=Ama ben seni çok özledim Aliii. Bırak çalsın işte. Hem ben şimdi şuan seni öpmek istiyorum.
ALİ=Bende seni öpmek istiyorum Nazlım. Ama bak kapı hala susmadı. Önemli bir şey olabilir, bakalım hadi gel.
NAZLI=Off offf bakalım bakalım, başka seçeneğimiz de yok zaten.
(AlNaz aşağı inip kapıyı açarlar.)
ALİ=Aaaa Selvi Hemşire, Gülin Sekreter?
SELVİ=Sana da günaydın Alicim.
NAZLI=Günaydın abla, hoş geldiniz buyrun.
GÜLİN=Günaydın canım. Şey biz hem sizi merak ettik, hem de birlikte kahvaltı ederiz diye düşündük. Tabi siz de isterseniz.
(Selvi ve Gülin hâlâ içeri gitmemişti. Ali'den bir işaret bekliyorlardı.)
ALİ=Habersiz sürprizlerden hiç hoşlanmam. Ama sanırım size bir istisna yapabilirim. Hoş geldiniz buyrun.
(Selvi ve Gülin gülerek içeri geçtiler.)
(Doruk ve Harika kahvaltı ederlerken Doruk olanları anlatıyordu.)
HARİKA=Yani olayı tam olarak bilemeyeceğim tabiki Açelya birazcık ayıp etmiş. Ama o da haklı bir yerde.
DORUK=Haklı mı? Neresi haklı pardon? Hamile bir kıza bağırıp çağırmak mi haklı olmak? Ya da otizmli birinin üstüne gitmek mi? Haklı falan değil Harika.
HARİKA=Ya Doruk ama sen anlatıyorsun işte, Açelya çok zor şeyler yaşadı, çok hırpalandı Demir gidince diye. Kız sevdiği adamdan almış darbeyi. Şu hayatta en çok güvendiği adamdan... Şimdi hiç bir şey olmamış gibi gelmesi, üstüne üstlük bunu da Nazlı ve Ali'nin yardımıyla yapması onu daha da sarsmış olabilir, bu gayet doğal. Ben dediklerinde haklı demiyorum ama Açelya Nazlı'yi çok seviyor ona çok güveniyor. Onları Demir'le bir arada görünce delirmiştir muhtemelen ondan demiştir o şeyleri.
DORUK=Ne alakası var, sen beni dinlemiyor musun? Demir olmasa bebeğe de Ali'ye de Nazlı'ya da zarar gelebilirdi. Hem adam onlar yardım etse de etmese de zaten gelecekmiş ne var yani Ali'nin asistani olarak gelse? Kimse kollarını açıp Aaa otizmli doktor, hadi ben bunun öğrencisi olayım demiyor maalesef. Çocuk krizi fırsata çevirmiş ne var bunda? Hem bende kızgınım Demir'e, ama gidip sinirimi Ali ya da Nazlı'dan çıkarmıyorum değil mi? Ya kıza hamileliğin riskli, sinir stresten uzak dur demişler. Bunu bile bile neler söyledi ya. Sende burada durmuş onu koruyorsun bana. Hayır bir sorunu varsa aha orada kapı, gitsin Demir'le halletsin problemini. Biletini Ali ile Nazlı'ya kesmesin. Neyse saat geç oldu ben artık kalkayım.
HARİKA=Ya tamam haklısın Doruk gitme lütfen otur hadi.
DORUK=Teşekkür ederim kahvaltı için ellerine sağlık, görüşürüz.
(Doruk Harika'nın tek kelime etmesine izin vermeden evden çıktı. Motoruna söylene söylene atlayarak hastanenin yolunu tuttu. Bu sırada AlNaz çifti Selvi ve Gülin ile kahvaltı ediyordu. Ortam sessizdi, Selvi daha fazla dayanamayarak söze girdi.)
SELVİ=Ee Nazlı'cim nasıl gidiyor hamilelik? Bebiş yoruyor mu seni?
NAZLI=Ehh arada. Bulantım çok oluyor abla. Onun dışında iyiyiz ikimizde.
ALİ=Hayır değilsiniz.
NAZLI=Ne?
ALİ=Datça'daki olaydan sonra çok sarsıldın. Geceleri sürekli ağlayarak uyanıyor, kan ter içinde kalkıyorsun yataktan. Bana sıkı sıkı sarılıp adımı sayıklıyorsun. Dün de Açelya ile olanlardan sonra gece bir türlü uyuyamadın. Banyoya gidip ben duymayayim diye suyu açtın. Sonra da hüngür hüngür ağladın. Doktor sana sinir stres ve üzüntüden uzak dur dedi. Niye dinlemiyorsun bizi Nazlı? Ben konuşacağım Açelya ile gelsin konuşun halledin.
NAZLI=Hayır Ali! Yapmayacaksın öyle bir şey. Ne ben ne de sen o dediklerinin hiç birini hak etmedik tamam mı? Arkadaşım olabilir ama asla bu sözleri sarf edemez ne bana ne de sana. İstemiyorum, konuşmayacağım.
ALİ=O zaman ağlama Nazlı. Beni dinlemiyor bari siz bir şey söyleyin.
(Selvi ve Gülin'e döner.) Üzmesin yormasın kendini. Ben abimi kaybettim, Adil hocami babamı kaybettim. Bir de ikisini kaybedemem. Size afiyet olsun.
Ali dolu gözlerle ellerini kıvıra kıvıra  hızlı adımlarla üst kata çıktı. Nazlı arkasından bakıyordu. Tam arkasından gitmeye yeltenmişken Selvi Nazlı'nın elini tuttu.
SELVİ=Bırak yalnız kalsın.
NAZLI=Abla kriz...
SELVİ=Korkma olmaz bir şey otur hadi, seninle bir şey konuşacağım ben.
(Nazlı merakli gözlerle eski yerini tekrardan aldı.)
NAZLI=Ne oldu abla, ne konuşacaksın?
SELVİ=Ali doğruyu söylüyor Nazlı. Kendine acımıyorsan bari karnındaki bebeğe acı. Tamam haklısın, Açelya ile aranız kötü ama senin onu kafaya takman daha kötü. Bebek için de senin için de çok riskli. Ayrıca Ali de çok korkuyor. (Sesini alçaltır.) Ali dün siz gittikten sonra beni aradı.
NAZLI=Ne? Ne zaman?
SELVİ=Sen yalnız kalmak istemişsin, o da bahçeye çıkmış. Beni aradığında kriz geçiriyordu. Çok korkmuş, seni de abisi ve Adil gibi kaybetmekten çok korkmuş.
➖➖➖➖➖FLASHBACK➖➖➖➖➖
(Bir önceki bölümden bir kesit)
Nazli dinlenmek için yukarı çıkmıştı. Ali abisinin hayali ile konuşmuş olsa da bir türlü sakinleşemiyordu. Derin derin nefesler alsa da kriz geçirmemesi olanaksızdı. Eline telefonunu aldı. Adil hocası öldükten sonra ona akil hocalığı yapan, yanında olup ona destek çıkan kişinin, Selvi'nin numarasını tuşladı. Az sonra telefon açılmıştı.
SELVİ=Alo Ali'cim bende tam seni arayacaktım iyi misiniz, Nazlı nasıl bebek?
ALİ=Ben ben kriz geçirmek üzereyim. Selvi abla ben kendimden geçmek üzereyim bana yardım et.
SELVİ=Tamam tamam sakin ol canım, ben hemen geliyorum bekle, Nazlı nerede?
ALİ=Gelme!!! O yukarı çıktı yalnız kalmak istedi. Çok üzüldü çok ağladı, riskli dedi doktor çok riskli dedi. Ya bir şey olursa? Ya bebeğe bir şey olursa ya ona bir şey olursa? Ben ölürüm bu sefer kesin ölürüm.
SELVİ=Alicim tamam bak sakin ol, bir dinle...
ALİ=Hayır! Hayır sen beni dinle. Abimi kaybettim, yaşadım. Adil hocamı kaybettim yine yaşadım. Ama Nazlı'sız yaşayamam. O da giderse ben artık yaşayamam. Ben, ben onsuz yapamam. Konuşmak istemiyorum dedi, yalnız kalmak istiyorum dedi. Açelya onu çok üzdü, Nazlı çok üzüldü. Yine strese girecek, bebek zarar görecek. Ben ne yapacağım Selvi abla ne yapacağım ne?
SELVİ=Aliii! Ali dinle beni aç kulaklarını beni iyi dinle. Bak etrafına, bak nerdesin şuan. Kendi evindesin, Nazlı ile birlikte yaşadığınız evdesin. Sen her şeye rağmen herkese rağmen sevdiğin kadınla evlendin. Karnında sizin bebeğiniz var. İnanır mıydın sen bunların olacağına? He inanır mıydın? Neler dediler sana, kimler kimler taş koydu önüne, sen pes etmedin değil mi? Hep sonuna kadar gittin, hep hepsiyle baş ettin ve hayallerinin hepsi gerçek oldu. Yine olacak, yine pes etmeyeceksin. Nazlı senin karın, canın her şeyin. Onu bırakmayacaksın ne olursa olsun o da seni bırakmayacak. Sen artık çocuk değilsin kocaman adamsın, yakinda baba olacaksın. Şimdi kendini toparlıyorsun. Derin derin nefes al. Nazlı biraz sarsıldı bugün, biliyorsun Açelya ile ne kadar yakınlar, onu ne kadar çok seviyor. Arkadaşlar arasında böyle kavgalar olur ara sıra. Açelya da çok pişman, çok üzgün. Siz gittiğinizden beri hüngür hüngür ağlıyor. Nazlı akıllı kızdır, ne yapması gerektiğini bilir. Sen merak etme biraz yalnız kalsın, döksün düşünsün toparlasin kendini. Ne kendine ne de bebeğine bir zarar gelmesine izin vermez o. Hem seni de asla bırakmaz merak etme. Sende onu yalnız bırakma, biliyorum çok kötü hissediyorsun şuan kendini ama onun sana ihtiyaci var. Hem Nazlı'nın hem bebeğinizin sana ihtiyacı var. Onu ellerinden tutup ayağa kaldirabilecek tek insan sensin. Unutma bunu olur mu? Aliciiiim, sen çok güçlü bir adamsın, bunu da atlatacaksınız ben inanıyorum. Sakin ol şimdi tamam mı, derin derin nefes al.
ALİ=Tamam evet evet haklısın. Başarabilirim evet. Tamam ben şimdi sakin olacağım onun yanında olacağım. Bebeğime de ona da sahip çıkacağım. Teşekkür ederim Selvi abla. Adil hocam gittiğinden beri hep benim yanımda oldun, bana çok yardım ettin. Çok teşekkür ederim...
SELVİ=Ne demek sen bana Adil'in emanetsin. Ben senin her zaman yanındayım Alicim...
➖➖➖➖FLASHBACK SONU➖➖➖➖
(Nazlı ağlıyordu, Selvi'nin de gözleri dolmuştu.)
NAZLI=Be-ben çok kötü oldum. Ağladım yukarı çıktım yalnız kalmak için. Ben bilemedim nasil bilemedim, düşünemedim onun nasıl olduğunu? Offff krize girmiş ben, ben yanında olamadım onun abla. Anlayamadım yalnız bıraktım onu.
SELVİ=Nazlıcım sende zor zamanlar yaşıyorsun. Bu gayet doğal. Sende yalnız kalmak istemiş olabilirsin, çok üzgündün o an, her şey üst üste gelmiş zaten hatırlasana. Şimdi keşke demek yerine kendine gelme zamanı. Karnındaki bebeğin için, Ali için, en çok da kendin için kendin olma zamanı. Açelya ile konuştuk biz siz gittikten sonra çok üzüldü çok pişman. Siz yakin arkadaşsınız illa ki halledersiniz aranızdaki problemi. Sen hiç bir şeyi kafaya takma yeter ki. Ne dedi doktor, üzüntü stres yasak! Sende bunlardan uzak duracaksın. Gerekirse kapat kendini bir tek Ali'ye aç. Yeter ki ondan uzak durma, kendini üzme, kafaya takma. Ali'yi de yalnız bırakma olur mu canım?
NAZLI=Birakmam asla bırakmam...
SELVİ=Nazlı Açelya...
NAZLI=Deme abla bana Açelya falan deme. Biz o sözlerin hiç birini hak etmedik. Ne ben ne Ali o dediklerinin hiç birini kabul etmiyoruz.
SELVİ=Canım benim Demir'i görünce çok fena oldu. Bir de sizle gelince işte...
NAZLI=Abla Demir olmasa ben hem Ali'yi hemde bebeğimi kaybedebilirdim. Ben neler yaşadım haberi var mı? Kimse yok yanımızda Ali kafasına darbe almış, benim sancim tutmuş, darmadağınız ikimizde. İyi olduğumuza sevineceği yerde neler diyor bize, duymadınız mı? Ali'yi zamanında kafede krize sokan da oymuş. Hepsi bir bir çıkıyor gün yüzüne. Ben bunu bile yeni öğreniyorum. Hatırlamıyor musunuz Ali'yi sokak sokak aramıştık Ferman Hocayla, krize girmişti o zaman da. Ya bir şey olsaydı ona, ya zarar gelseydi? Kimse abla Kimse Ali'ye benim yanımda laf edemez, ettirmem!!!
SELVİ=Haklısın canım, sakin ol, sen sakin ol.
GÜLİN=Nazlış o da çok pişman. Dün bütün gün ağladı yanımda. Çok korktu sana bir şey olacak diye.
NAZLI=Gülin bak ben onu da anlıyorum, çok sinirli Demir'e ben de sinirliyim evet. Ama sinirini Ali'den çıkarması mı gerekiyordu? Ya Demir onu terk ettiğinde benim omzumda ağlamadı mı? Sabahlara kadar dertleşmedik mi beraber? Ali'den ayrıldığımda benim yanımda kim vardi, kim bana destek oldu Gülin? Ben ilk kavgada yüzüme vursun diye mi yanımda durmasına izin verdim onun? Yok arkasından iş çevirmişiz de bilmem ne de? Ya ben öyle bir şey yapar mıyım? Hiç en yakın arkadaşımın, kardeşim dediğim insanın kalbini kırar mıyım, arkasından iş çevirir miyim? Demir'i ilk gördüğümde nasıl sinir oldum, nasıl delirdim haberi var mı? O zaten gelecekmiş Ali'den yardım istemiş, Ali de kendisine bir asistan arıyordu kabul etmiş ne var bunda? Sanki adam öldürdük, hayir kabul etmiyorum kesinlikle.
GÜLİN=Ayy Nazlı sende iyice Ali'ye benzedin ya. Sakin ol bir, konuşur halledersiniz.
NAZLI=İstemiyorum yani şu an istemiyorum. Lütfen üstelemeyin sizde kalbinizi kırmayayım.
(Selvi ve Gülin birbirlerine baktılar, çaresiz yemeklerine döndüler. Bu sırada Ege hastaneye gelmişti, arabasını park ettikten sonra hızlı adımlarla hastaneye doğru yürüdü. O an arkasından bir ses duydu.)
AYŞE=Egeee! Ya Ege diyorum beklesene.
EGE=Ya işim var görmüyor musun ne var, ne, istiyorsun?
AYŞE=Aaa deliye bak selam vermek istemiştim ben öyle ne bağırıyorsun?
EGE=Ya selam selam tamam hadi çekil şimdi işim var benim.
AYŞE=Ukala şey git be Allah Allah.
(Ege hastaneye girer.)
DORUK=Günaydın bir sorun mu var? Bir şey mi dedi o cello sana?
AYŞE=Günaydın, he yok bir şey yok. Ayşe ben bu arada.
DORUK=Doruk bende memnun oldum. Tabi sen bana cerrahinin prensi ya da fatihi de diyebilirsin.
AYŞE=(Gülerek)Hahaha o kadar diyorsun yani. Ukala mıyız biraz?
DORUK=Ha yook, bol öz güvenli desek daha doğru olur:))) Girelim mi artık? Kaldık kapıda böyle.
AYŞE=Oluuur:)))
Nazlı Selvi ve Gülin ile biraz daha sohbet ettikten sonra sofrayı toparlayarak onları uğurladı. Derin bir nefes alarak odalarına çıktı. Ali orada değildi. Hız kesmeden çalışma odasına yöneldi. Ali'yi koltuğunu bahçe manzarasına döndürmüş, alyansıyla oynarken buldu. Yavaşça arkasından yaklaştı, bir kaç adım kala durdu.
NAZLI=Gelebilir miyim?
ALİ=Gel.
Nazlı dolu gözlerle Ali'nin önüne oturdu. Ellerini tuttu, gözlerini sabitledi.
NAZLI=Ali ben seni çok seviyorum. Dün çok saçmaladım, bocaladim özür dilerim, seni yalnız bıraktım. Bak ben iyiyim bebeğimiz de iyi. Sana yalan söyleyemeyeceğim evet üzülüyorum bu yaşadığımız şeylere. Ama sonra sana bakıyorum yanımda sen olunca ben her şeyi unutuyorum. Hatırlıyor musun sen bana bu yüzüğü verirken de aynı şeyi demiştik birbirimize. Ne olursa olsun başımıza ne gelirse gelsin biz birbirimizi görünce her şeyi unutuyoruz. Sen benim, bizim yanımızda ol ben başka bir şey istemiyorum ki. Özür dilerim, seni o gün yalnız bıraktığım için üzdüğüm için çok özür dilerim. Ben seni asla bırakmam Ali asla.
(Ali tek kelime etmeden Nazlı'yi kendine çekti. Dudaklarından uzun uzun öptü. Ayrıldıklarında sıkı sıkı sarıldı.)
ALİ=Bırakma Nazlım, sen beni hiç bırakma. Ben de sizi bırakmayacağım...
Ferman, Tanju ve Muhsin asistan odasının önünde karşılaşmışlardı.
FERMAN=Günaydın.
TANJU=Günaydın.
MUHSİN=Günaydın, hazır mısınız yeni asistanlarla ilk gününüze?
FERMAN=Gibi gibi... Bakalım neler olacak.
(İçeri geçerler.)
FERMAN=Günaydın arkadaşlar.
DORUK=Günaydın hocam.
MUHSİN=Arkadaşlar hiç uzatmayalım, direk icraata geçelim. Benim bugün bir beyin tümörü ameliyatım var Ayşe sen benimlesin.
FERMAN=Bende kalbin sağ odacığının altında kist bulunan bir hastaya bakacağım. Ege sen de benimlesin.
TANJU=Sen de benimle acildesin Doruk.
DORUK=Ama hocam...
TANJU=Dorukkkk!!!
DORUK=Pardon hocam tabiii.
MUHSİN=Hadi herkes işinin başına.
(Muhsin ve Ayşe hastanın yanına gitmişlerdi.)
MUHSİN=Merhaba Cevat Bey, ben Doktor Muhsin Korunmaz. Bu da asistanim Ayşe.
CEVAT=Memnun oldum doktor bey.
MUHSİN=Sizinle bugün biz ilgileneceğiz. Ayşe hastayı bir kontrol et bakalım.
AYŞE=Tabi hocam... Göz bebeklerinin tepkileri normal, kafa basıncı iyi, gayet iyi durumda hocam.
MUHSİN=Güzel, sen hastayı hazırla ameliyathane de görüşürüz.
AYŞE=Tabi hocam.
(Doruk ve Tanju da Acile inmişlerdi.)
TANJU=Doruk, Açelya nasıl? Sabahtan beri görmedim onu.
DORUK=Bilmiyorum hocam.
TANJU=Oğlum siz aynı evde kalmıyor musunuz? Ne demek bilmiyorum?
DORUK=Hocam bilmiyorum bana sormayın onu.
TANJU=Bana bak kavga falan mı ettiniz siz? Demir yüzünden mi?
DORUK=Hocam hastaya bakmam lazım izninizle...
(Ferman ve Ege ameliyattaydı)
FERMAN=Şurayı aspire et bakalım. Nasılsın sevdin mi hastaneyi?
EGE=İyi gibi, yani iyi Hocam. Sizden öğrenecek çok şeyim var.
(Ferman gülümsedi.)
FERMAN=Aynı Ali gibi dedin. O da bana ilk tanıştığımızda aynı şeyi söylemişti.
EGE=Ali Vefa mı? Anlamıyorum otizmli bir cerrah, hemde uzman bir cerrah?
FERMAN=Mucize gibi değil mi?
EGE=Daha çok taviz gibi.
FERMAN=(Yüzü değişti.) Taviz mi? Ne demek istiyorsun?
EGE=Hocam ben bu hastaneyi gelmeden önce detaylıca araştırdım. Babam iş adamı, onun sayesinde yeterince bilgi edindim herkes hakkında. Ali Vefa defalarca kez ceza almış, ameliyatlarda kriz geçirmiş, hatta hastanenin eski sahibinin ölümüne neden olmuş. Böyle birini neden nasıl doktor yaparlar anlamıyorum. Başka biri olsa çoktan hastaneden atılmış, doktorluktan men edilmişti.
FERMAN=(Kızarak)Egeee!!! Kendine gel, bilip bilmeden de kimse hakkında yorum yapma. Hele de Ali hakkinda. Ali bir çok ceza aldı evet ama bir o kadar da hayat kurtardı. Bir çok doktorun imkansız dediği hastalara umut oldu şifa oldu, haberin var mı senin? Hem benim bir kızım var biliyor musun? O Ali'nin ölümüne sebep oldu dediğin kadının kızı. O benim canım her şeyim. Anne zaten ölecekti. Eğer Ali olmasaydı şimdi kızım da bizimle olamazdı. Ayrıca Ali bırak seni benim gibi kaç tane cerrahi cebinden çıkarır biliyor musun sen? Bir gün ameliyatına gir izle şaşar kalırsın. Bir daha duymayayim senin ağzından böyle şeyler, kalbini kırarım.
EGE=Pardon Hocam özür dilerim...
(Ameliyat bitmiş Ege hava almaya terasa çıkmıştı. Elinde kahvesiyle manzarayi izleyen Ayşe'yi gördü. Yanına yaklaştı.)
EGE=Selam.
(Ayşe sesin geldiği yere doğru baktı, kaşlarını çattı tekrar önüne döndü.)
EGE=Bir selam sabah da mı yok ya?
AYŞE=Sen sabah beni yok yere terslemeseydin belki verebilirdim.
EGE=Ya acelem vardı, ilk iş günü heyecanı işte. Pardon. Özür dilerim yani, kusura bakma.
AYŞE=İyi misin?
EGE=Yaniii, iyi gibiyim. Değişik bir hastane, değişik doktorlar var içinde.
AYŞE=Değişik mi? Ne gibi?
EGE=Ali Vefa işte. Yani çok garip değil mi, otizmli biri, eksik yarim gibi. Onun gibi birinden ne öğreneceğiz bilmiyorum.
AYŞE=Ne alaka? Ben yazdığı bütün makaleleri okudum, ayrıca bir kaç ameliyatını da izledim. Gayet de başarılı, otizmiyle barışık yetenekli bir cerrah. Hem baksana neredeyse aynı yaştayız ama kendisi yakin zamanda uzman olmuş. Daha asistan zamanlarında tıpa modelini kullanarak küçük bir çocuğun hayatını kurtarmış. Ben ondan bir çok şeyi öğrenebileceğimizi düşünüyorum. Hem adam gayet de normal bir hayat sürüyor. Normal biri ile evlenmiş, yakında çocuğu olacakmış, bütün hastane bunu konuşuyor.
EGE=Kizda da vardır bir problem. Yoksa kim niye sevsin böyle birini, de evlensin. Otizmli biri ile hayat mı geçer? Cık ben inanmıyorum, kesin vardır bunun içine bir iş. Hem doktorlukta da kesin torpil vardır. Böyle adı duyulmuş büyük bir hastane öylece kabul etmez onun gibi birini.
AYŞE=Ya sen hep böyle misindir?
EGE=Yakışıklı ve karizmatik anlamında mı?
AYŞE=Hayır ukala ve sığ kafalı anlamında. Vuslat Hanım dün ne dedi duymadın mı? Ali hakkında kötü konuşmayın hakaret etmeyin dedi. Ve senin aksine o dişiyle tırnağıyla gelmiş buralara, kimsenin torpili ya da yardımıyla değil. Doğru konuş.
EGE=Nesin sen hastanenin cici polyannası falan mı?
AYŞE=Onu bilmem de ukala bir züppe olmadığım kesin, Zevzek!
(Ayşe hızlı adımlarla terastan çıktı. Ege gülerek ardından bakıyordu, derin bir nefes alarak manzara odaklandı...)
Saatler ilerlemiş öğlen olmuştu. Vuslat ve Beliz bütün herkesi deskte topladı.)
VUSLAT=Evet arkadaşlar kısa keseceğim akşama herkes Beliz'lerde buluşuyor tamam mı?
MUHSİN=Neden?
VUSLAT=Ferman Beliz'i benden isteyecek hahahaha.
FERMAN=Hay Allahım.🤦‍♂️
DORUK=Hahahaha hocam ciddi mi? Baya baya siz Vuslat Hanımdan kız mı isteyeceksiniz? Geçmiş olsuuuun.
VUSLAT=Aaaa Zevzek, neyim varmış benim? Sanki insan yiyorum tepkiye bak.
DORUK=He yok Vuslat Hanım ben öyle lafın gelişi şey ettim.
GÜLİN=Aaa gerçekten mi? Hayırlı olsun.
SELVİ=Hayırlı olsun hocam.
FERMAN=Sağol Selvi sağol.
BELİZ=Akşama bekliyoruz herkesi bize.
Ali ve Nazlı da gelecek, bu günde bizi yalnız bırakmazsaniz çok seviniriz arkadaşlar.
SELVİ=Geliriz tabi Beliz Hanım.
DORGÜN=Geliriz.
FERMAN=Muhsin Bey?
MUHSİN=Hı, tabi tabi gelirim.
VUSLAT=Güzel o zaman akşam görüşürüz hadi kolay gelsin.
Hocalar ve Vuslat deskten uzaklaştı. Doruk Açelya'ya doğru baktı, sinirle o da başka tarafa doğru yol almıştı. Açelya şiş gözlerle Selvi'ye doğru yaklaştı.
AÇELYA=Abla şey...
SELVİ=Nazlı iyi merak etme.
AÇELYA=Be...
SELVİ=Bebek de iyiii. Ama çok kırılmış Açelya, çok kızgın, çok üzgün. Uzun uzun konuştuk, çok sarsılmış dediklerinden sonra. Aradan biraz zaman geçsin konuşur, halledersiniz ikinizde.
AÇELYA=Off ne yapacağım ben bilmiyorum. Ne yapıp edip akşam konuşacağım. Özür dileyeceğim.
GÜLİN=Valla işin zor Açi, ben Nazlı'yı hiç böyle görmemiştim. Allah kolaylık versin.
AÇELYA=Aminnn aminnn🤲.
(Saatler geçmiş akşam olmuştu. Nazlı üstünü giyinmiş, makyajına son rütuşları yapıyordu. Ali'ye doğru seslendi.)
NAZLI=Aliii, nasıl olmuşum? Elbise şimdi tam oluyor ama bir kaç ay sonra olmaz gibi:))) Göbeğim çıkmış mı Aliii?
(Ali banyo aynasının karşısında durmuş konuşma provası yapıyordu.)
ALİ=Eee merhaba, ben Ali Vefa. Yok bu olmadı. Şey ben Ali ben kızı... Bu da olmadı, Ben Ali kızınız Ferman'ı oğlumuz Beliz'e, yok kızınız Beliz'i oğlumuz Ferman'a, offff. Yapamayacağım ben bunu yok yapamayacağım.
NAZLI=Ahahahah Ali ne diyorsun ya? Kızınız Ferman mi dedin sen ahahahah.
ALİ=Gülme Nazlı, bu hiç hoş değil. Ben daha burada konuşamıyorum, herkesin içinde nasıl kız isteyeceğim? Hem de Vuslat Hanımdan offf.
(Nazlı Ali'nin yakalarından tutarak kendine doğru yaklaştırır. Aralarına milimler kala durur.)
ALİ=Na-Nazlı ne yapıyorsun?
NAZLI=Şimdi sakin oluyorsun, heyecan yapmıyorsun. Sen istersen her şeyi başarırsın, sevgilim biliyorsun. Hem ben de senin yanında olacağım. Şimdi birlikte gidip Ferman Hocaya Beliz Hanım'ı isteyeceğiz, sende panik yapmayacaksın tamam mı?
ALİ=Ta-tamam, tamam ama biraz uzaklaşır mısın?
NAZLI=Daha zamanımız var. Birazcık yakınlaşabiliriz bence hı?
ALİ=Ama Nazlım...
(Nazlı Ali'nin konuşmasına izin vermeden dudaklarına uzandi. Yavaş başlayan öpüşmeleri Nazlı'nın Ali'yi saçlarından tutarak kendisine bastırmasıyla daha çok alevlenmişti. Ali Nazlı'yı belinden tutarak kendine iyice yapıştırdı. Dudak değiştirmeye başladıklarında Ali biraz daha bu pozisyonda durursa zorlanacağını biliyordu. Zar zor uzaklaşarak nefes nefese kendini geriye çekti. Ancak Nazlı'nın Ali'yi birakmaya niyeti yoktu. Çevik Bir hamleyle Ali'nin dudaklarını tekrardan kendine esir almıştı. Onu birazcık ittirerek sırtının banyo kapısı ile buluşmasını sağladı. Dudaklarına kendini biraz daha mühürledikten sonra Ali'nin tüm o yapay kokulardan arınmış boynuna yüzünü gömdü. Minik öpücükler birakmaya başlamıştı, kokusunu içine çekiyordu. Ali kollarını Nazlı'nın beline dolamış, kendinden geçmemek için zor duruyordu. Kekeleyerek konuştu.
ALİ=Na-Nazlı. Dur, dur artık, dayanamıyorum.
NAZLI=Seni çok özledim Ali.
ALİ=Be-bende seni çok özledim ama şimdi olmaz. Gitmemiz lazım. Hem beni biraz daha öpersen vücudum bazı tepkiler verebilir. Buna karşı koyamayabilirim. Lütfen...
(Nazlı istemeye istemeye yüzünü kaldırarak Ali'ye baktı.)
NAZLI=Bunun intikamını çok pis alacağım Ali haberin olsun. Tam en güzel yerinde bölüyorsun beni.
ALİ=Ee geç kalıyoruz hadi çıkalım hadiii.
Ali koşar adımlarla aşağı indi. Nazlı da gülerek çantasını aldı ve onu takip etti. Az sonra FerBel'in evine gelmişlerdi. Yolda Ferman ile buluşup, çiçek çikolata almışlardı.
NAZLI=Hocam çok şık olmuşsunuz, var mı heyecan?
FERMAN=Sorma Nazlı, Vuslat girdi Beliz'in aklına tutturdu isteme de isteme diye. Şu halime bak.
NAZLI=Ahahah olsun hocam, ne güzel ânı kalacak işte size.
FERMAN=İnşallah inşallah. Ali iyi misin?
ALİ=Hı ne?
FERMAN=Gergin misin sen? Direksiyonu deli gibi sıkıyorsun.
ALİ=Eh biraz.
NAZLI=Yok yok iyi, değil mi canım iyisin, evde konuştuğumuz gibi, ben senin yanındayım.
ALİ=Ta-tamam Nazlım.
Az sonra eve gelmişlerdi. Ferman kapıya yöneldi. Ali endişeli gözlerle Nazlı'ya baktı. Nazlı Ali'nin elini tuttu, gülümsedi.
NAZLI=Ben senin yanındayım.
Ali gülümseyerek kapıyı çaldı. Beliz pembe bir elbise giymişti.
BELİZ=Hoş geldiniz.
Ferman'ın adeta dili tutulmuştu. Gülen gözlerle Beliz'e bakıyordu.
BELİZ=Ferman iyi misin?
NAZLI=Dili tutuldu Beliz Hanım çok güzel olmuşsunuz.
BELİZ=(Gülerek) Teşekkür ederim Nazlı'cım. Ee Fermaaaan, canıııım?
FERMAN=Hı ne? Beliz çok güzel olmuşsun.
BELİZ=Teşekkür ederim sende çok şıksın. Ee hadi geçin içeriye, buyrun.
FERMAN=(Beliz'in kulağına eğilir.)Geceyi iple çekiyorum sanırım bu akşam her şeye değecek.
BELİZ=Şşst sus biri duyacak.
VUSLAT=Damaaaat gel içeri gel.
Ferman önde AlNaz arkada içeri geçmişlerdi. Açelya her ne kadar Nazlı ile göz temasi kurmaya çalışsa da Nazlı kesinlikle ona doğru bakmıyordu.
VUSLAT=Gelin gelin buyrun. Geçin söyle.
DORUK=Cefam bu ne yakışıklılık? Yakıyorsun bee.
ALİ=Hiç bir yeri yaktığım yok Doruk, her zaman ki halim işte.
DORUK=Uff lafın gelişi be cefaam, hoş geldin Naziko.
NAZLI=Hoş buldum.
Tüm ekip selamlaşıp yerini alır. Bir süre sessizlik olduktan sonra Vuslat lafa girer.
VUSLAT=Ee nasılsınız Ali Beycim?
ALİ=İyiyim siz nasılsınız?
VUSLAT=İyi bizde sağolun. Eee konuya girecek misiniz artık?
ALİ=Hangi konuya?
VUSLAT=Geçen bir ameliyat vardı ya hani... Ali iyi misin sen? Niye geldiniz siz buraya?
ALİ=Ee Ferman Hocaya Beliz Hanım'ı isteyeceğiz işte ondan geldik.
DORUK=Ahahahaha.
NAZLI=Sevgilim hadi gir artık konuya, iste kızı.
ALİ=Tamam. Ee şey sebebi gelmemiz yani ziyaretimiz belli. Kızınız Beliz'i oğlumuz Ferman'a istiyoruz. Söyledim söyledim tek seferde söyledim Nazlı.
NAZLI=(Gülerek) Evet canım evet.
VUSLAT=Oğlunuz ne iş yapıyor?
ALİ=Ee şey işte doktor ya sizin hastanede. Bilmiyor musunuz? Nazlı niye soruyor böyle şeyler?
NAZLI=Ahahahah Ali'cim adettendir o. Bizde de söylemişlerdi ya hani, onun gibi bir şey.
(Bütün herkes gülüyordu.)
VUSLAT=Kızımızı üzer mi, ne iş yapar, ne kadar kazanır, bolluk refah içinde yaşatır mı hepsini öğrenmem lazım Ali.
ALİ=Vuslat Hanım biliyorum bunlar gelenek ama ben bazı şeyleri anlamakta biraz zorlanıyorum. Ondan biraz hızlı geçebilir miyiz buraları?
FERMAN=Evet ya haklısın Ali. Ben elimden geldiğince ömrüm yettiğince çok seveceğim onu. Hep rahat ettireceğim. Merak etmeyin Vuslat Hanım.
VUSLAT=Hımm, pekii kızımızın kilosu kadar altın isterim ne diyorsunuz?
DORUK=Yuhhh!
GÜLİN=Sussana sen manyak!
SELVİ=Dorukkk!!!
DORUK=Pardon ya ben bir an da şey oldum.
FERMAN=Beliiiz.
VUSLAT=Hiiiç bakma Beliz'e. Kızı verecek olan benim.
ALİ=Beliz Hanım kaç kilosunuz?
NAZLI=Aliii!!!
ALİ=Ne var Nazlı, kilosu kadar altın istiyorlar. Sormamız lazım.
DORUK=Hahahaha.
BELİZ=Vuslat'cim uzatmasak mı?
VUSLAT=Beliz sen emin misin bu buz adamla evlenmek istediğine?
FERMAN=Öhöm öhöm bende buradayım ayıp ama ya.
BELİZ=Eminim.
VUSLAT=Kolay kolay bırakmam sizi valla Ali'ye dua edin. O zaman verdim gitti, hadi hayırlı olsun. Yüzükleri alabilir miyim?
GÜLİN=Buyrun.
VUSLAT=Umarım çok mutlu olursunuz. Hadi hayırlı olsun.
BELİZ=Seni seviyorum.
FERMAN=Bende seni seviyorum. (Ali'ye döner.) Teşekkürler kardeşim:)))
Yüzükler takılmış güle oynaya sohbetler ediliyordu. Gülin geceden beri ona bakmayan Muhsin'e doğru yaklaştı.
GÜLİN=Muhsin Bey, biraz konuşabilir miyiz?
(Muhsin tek kelime etmeden ayağa kalktı. Ferman ve Beliz'in yanına gitti.)
MUHSİN=Hayırlı olsun benim artık gitmem lazım, iyi akşamlar.
(Cevap beklemeden hızla kendini dışarı attı. Gülin ağzı açık şekilde arkasından bakakalmıştı.)
NAZLI=Canım ben bir lavaboya gidip geleceğim.
ALİ=İyi misin miden mi bulandı, eve gidelim istersen hemen, ha hadi gidelim.
NAZLI=Aliii iyiyim ben merak etme bir şeyim yok. 5 dakikaya döneceğim.
ALİ=Tamam ben seni burada bekliyorum.
Nazlı lavaboya gidip ellerini yıkadı. Makyajına baktıktan sonra dışarı çıktı. Kapıda onu Açelya bekliyordu.
NAZLI=Çekil!!!
AÇELYA=Nazlı lütfen beni bir dinle çok özür dilerim ne olur bir dinle çok pişmanım.
NAZLI=Neyini dinleyeceğim ya neyini? Neler dedin sen bize, hak etmediğimiz neler neler dedin? Çekil şuradan Açelya.
AÇELYA=Nazli bak tamam sinirliydim çok kötü şeyler söyledim ama hiç birini gerçekten kasten etmedim dur ne olur bir dinle beni. Özür dilerim ne olur affet. Ben Demir'i görünce çıldırdım bir an özür dilerim.
NAZLI=Demir'e kızıp sinirini bizden mi çıkarman gerekiyordu? Ne yaptık biz ya ne yaptık bu lafları hak edecek?
Ali'yi o gün kafede krize sokan da senmişsin. Bana neden hiç söylemedin bunu Açelya? Ne dedin de Ali o hale geldi ha, ne söyledin ona? Ne kadar korkmuştu geldim anlattım sana. Arabaların üstüne üstüne koştu o gece ya ona bir şey olsaydı?
AÇELYA=Gelmiş geçmiş mevzu Nazlı. Evde bunları mı konuşuyorsunuz siz? Bitti gitti işte ben Ali'den özür dinlemiştim zaten. Niye uzatıyorsunuz?
NAZLI=Uzatıyor muyuz? Ya sen ne dediğinin farkında mısın Açelya? Çekil kalbini kıracağım çekil şuradan.
AÇELYA=Sen Ferman Hocaya aşıkken ben sustum bunu sakladım sahip çıktım. Sen ne yaptın? Benim arkamdan iş çevirdin. Onu buraya getirdin bana haber vermedin. Ne yaptınız Nazlı? Çok güldünüz mü Demir'le beni hatırlayıp?
NAZLI=AÇELYA!!! Haddini aşma!!! Ya ben öyle biri miyim? Ben en yakin arkadaşımla dalga geçecek biri miyim? Ben de kızdım Demir'e, bende bağırdım, kabullenmedim. Ama o gün o orada olmasa ben de şuan burada olamazdım anlamıyor musun? Ferman Hoca konusunu da kapat artık. Şu an neredeyiz sen farkinda mısın? Ali duyarsa ne diyeceğim ben, ağzından çıkanı kulağın duysun.
AÇELYA=Nazlı ben...
O sırada bir tıkırtı duyuldu. Açelya ve Nazlı birbirine doğru baktılar...

Mucize Doktor 3.SezonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin