Profiter du moment

1.7K 71 12
                                    


"Ah, o zamanlar, üzerimden uçan bir turnanın kanatlarıyla uçsuz bucaksız denizin kıyısına, sonsuzluğun köpüklü kupasından o kabaran yaşam hazzını içmeye ve bir an olsun göğsümün sınırlı gücünde, her şeyi kendi içinde ve kendinden yaratan varlığın rahmetinden bir damla duyumsamaya ne çok özlem duymuştum."

— Johann Wolfgang von Goethe, Genç Werther'in Acıları*

Ç/N: Filmde A-han'ın okulu Witt Lisesi olarak geçiyor, ancak Witt'in (維特) karakterleriyle,  burada alıntılanan romanının kahramanı Werther için kullanılan karakterler aynıdır.


A-han ekrandaki adamı hasret ve kederle izliyordu. Adamın sarı saçlarının kahkülleri beyazlamıştı.

Aradan otuz yıl geçmişti.

O zamanlar, A-han dünyanın başına yıkıldığını hissetse de şimdi her şeyi daha net görebiliyordu.

O zamanlar... ilk aşkını tatmıştı.

Adam kameraya bakıp bir çabayla "Profiter du moment!" dedi.

A-han ve eski grup arkadaşları şarap kadehlerini kaldırdıar. "Profiter du moment!"

"Anı yaşayın! Korkacak hiçbir şey yok!" Horn, yaklaşık 190 boyuyla ayağa kalkmış göğsünü kabartarak bağırıyordu.

Ekrandaki adam gülüyordu. A-han'ın otuz yıl öncesinden hatırladığı gülüşün aynısıydı ve sanki mavi gözler ona bakıyordu. "Hâlâ kovalamadığınız hayalleriniz varsa, gidin onların peşinde koşun! Yaşlanınca pişman olmayın."

Kelleşmeye başlayan Phil, dramatik bir şekilde iç çekti. "Aşağı bakıp çükümü göremediğimi fark ettiğimde onlardan vazgeçtim."

Ekrandaki adam tekrar güldü, sanki oradakileri duyabiliyormuş gibi, sanki onlarla oradaymış gibiydi.

Ekranda bir çift el belirip adamın tekerlekli sandalyesinin arkasına indiğinde illüzyon bozuldu. Sandalyeyi iterken alanı göstermek için arka plan açıldı. Adam emekli hayatının kısa bir özetini geçmişti.

"Peder Oliver!" kameranın arkasından bir ses duyuldu. Yaşlı adam bir kez daha yüzünü kameraya döndü ve sıcacık tebessümü ekranda asılı kaldı.

Görüntü, bu anı sonsuzluğa kazımak istercesine tam orada donmuştu. Sonrasında bir yazı belirdi: 1941–2019

Horn şarap kadehini indirdi, yüzü ciddiydi. "Beş yıl önce Kuzey Işıklarını görmek için Kanada'ya gittiğimde Peder Oliver'ı ziyaret ettim. Emeklilik yaşantısından birazını filme aldım. Birkaç yıl sonra tekrar ziyaret etmeyi planlamıştım. Ancak, bu buluşma için birkaç söz söylesin diye kendisine ulaştığımızda, vefat ettiğini öğrendik. Bu çok üzücü."

Gelenler bir an için sessiz kaldı fakat sonunda hoşbeşlerine devam ettiler. Gençliklerinin özlemi üzerinde durmadı hiçbiri.

Yalnızca A-han ekrandaki nazik çehreye bakakalmıştı. Yıllar önce Peder Oliver'ın sigara sarmasını izlediği zamanlar aklına düştü.

Peder... sana gerçekten söyleyebilir miyim?

Elbette. Ne de olsa ben senin rahibin değil miyim?

Peder Oliver sırrını biliyordu.

A-han hiçbir zaman mezun buluşmalarına katılmazdı. Bu buluşmaya da sadece Peder'in vefatını duyduğu için gelmişti.

Eski bando grubundaki arkadaşlarını izlerken, her zamankinden canlı şekilde anıları gün yüzüne çıkıyordu.

Gelenlerin yeni numaralarını ve LINE IDlerini yazmaları için bir telefon rehberi elden ele geziyordu.

Horn sersemlemiş bir hâlde kadehini kaldırarak A-han'a doğru yürüdü. "Chang Jia-han.* Sonunda eksiğimiz yok, herkes geldi. Tek bir buluşmaya bile katılmamıştın!"

Ç/N: Tayvan'da takma adlar genellikle kişinin adındaki karakterlerden birinin önüne (ā) eklenerek oluşturulur. A-han'ın takma adı, kendisine verilen "Jia-han" adındaki "Han"dan geliyor.

Rocky ekledi, "A-han Sosyal Bilimler'e geçince, bizimle takılmayı bırakmakla kalmadı, H sınıfından Birdy ile de kendi çetesini kurmuştu."

A-han'ın kalbi bu isimle titredi.

"Onunla yakındın, değil mi?" Biri sorularına devam etti. "Bugün burada mı? Seninle gelmedi mi?"

A-han rahatsız bir şekilde gülümsedi. Gözleriyle odayı taradı.

Burada değildi.

Bakışları bir an için kapıda takılı kaldı. "Uzun zamandır konuşmadık."

Sahi ne kadar olmuştu?

Otuz yıl kadar olmuş olmalı.

Yine de, onun hakkında haberlerden, bazen de ortak arkadaşlarından bir şeyler duymayı başarmıştı.

Konuşma hızla A-Han'ın kendisine geldi. "Peki ya sen? Bugünlerde nasılsın? Neler yapıyorsun?"

"Senaryo yazıyorum." A-han gülümsedi.

"Ah, demek yönetmensin." biri ekledi. "Film yapımcısı olacağın hiç aklıma gelmezdi. Öngösterim için bize de bilet ayırmayı unutma!"

"Biletini bir zahmet kendin alıver." başka biri bağırdı.

Hararetli sohbet devam ederken biri A-han'ın en korktuğu soruyu sordu. "Karın nasıl? Bizimle tanıştırsana."

"O... biraz meşgul." A-han kısaca cevapladı.

"Ne yapıyor ki?" içkiden dolayı boğuk olan sesiyle sordu biri.

"Yazıyor." dedi. "Teslim tarihi yaklaşıyor da."

"Çocuğunuz var mı?" Sorular gelmeye devam etti ama A-han formülü zaten biliyordu.

Üniversiteyi, sonra evliliği, sonra çocukları, sonra okullarını, yaşlarını, aşk hayatlarını, evliliklerini soracaklardı... Tekrar tekrar aynı şeyler.

Sanki hayat, yalnızca bu önceden belirlenmiş yolu izleyebilirmiş gibi.

Ama durum gerçekten böyle miydi?

"Bir kız." diye cevapladı A-han düz bir şekilde.

Kırmızı suratlı grup arkadaşlarından biri, "Tek olması iyi! Bende çok var ve aldığım para yetmiyor. Kıt kanaat geçinmeye mecburum." Şarabını yudumladı. "Sanırım benim hayatım bu." Başını öne eğerken A-han mırıldandığını duydu, "Profiter du moment...Profiter du moment..."

Fransızca öğrendikleri ilk cümle buydu: Anı yaşa.

Gençliğin tüm coşkusuyla anı yaşa.

Gençken yaptığın en çılgınca şey neydi?

A-han, hâlâ daha Peder Oliver'a bu soruyu sorduğu zamanı— yakınlardan gelen kahve sifonunun gürültüsünü, havayı saran kahve kokusunu, odayı ısıtan hafif gün ışığını hatırlıyordu.

A-han elindeki telefon rehberine baktı, gözleri tek bir isimde takılı kaldı.

Wang Po-te.

İsmin Burada KazılıWhere stories live. Discover now