孤島 | Ada

397 37 4
                                    



Güneş yükselmeye başladığında, A-han hâlâ bisiklet sürüyordu.

Yorgundu ama eve ya da okula dönmek istemiyordu. Sadece öylece gitmek, mümkün olduğunca uzaklaşmak istiyordu.

Otobüs durağında bisikletini yere attı ve gördüğü ilk otobüse atladı. Yalnızca birkaç yolcu vardı.

Daha oturmadan Birdy de otobüse atladı. "Nereye gidiyorsun?" A-han'ı görünce tekrar seslendi.

A-han onu görmezden gelerek pencereden dışarı baktı.

Birdy yanına oturduğunda, yerinden kalkıp en öndeki tekli koltuklara yürüdü.

Birdy'nin bakışlarını sırtında hissedebiliyordu ama arkasını dönmek istemedi.

A-han dargındı.

Son derece iyi olan hayatı mahvolmuştu. Birdy şimdi mutlu muydu?

Otobüs, Taichung'un sabah güneşiyle parıldayan boş sokaklarında süzülerek ilerledi.

Taichung Tren İstasyonuna vardıklarında A-han indi ve bilet gişesine koştu. "Pintung için bir sonraki trene bilet alacağım," derken buldu kendini.

Evden düşünebildiği en uzak nokta buydu.

Bileti aldıktan sonra treni beklemek için perona yürüdü. Birdy tekrar yanında belirdi.

"Chang Jia-han, nereye gidiyorsun? Geri dönelim!" diye yalvardı.

A-han ona aldırış etmedi. Tren geldiğinde hemen bindi, yüzü hâlâ asıktı.

Birdy iç çekti, takip etmekten başka seçeneği yoktu. Bu kez, A-han'ın yanına oturmaması gerektiğini biliyordu. Birkaç sıra arkasından bir koltuk seçti.

Tren güneye doğru ilerlerken, yolcular sallanan trenin ritmiyle uykuya daldılar. Birdy de kısa süre sonra derin uykuya yenik düşmüştü ama A-han tamamen uyanıktı.

Yorgun gözlerini pencerenin dışına odakladı, her şeyin – yeşil tarlaların, mavi gökyüzünün, beyaz bulut örtüsünün- arkasına çekilmesini izledi. Böylece kaçıp kaçamayacağını merak etti. Kaçıp gitmek ve bir daha da geri dönmemek istiyordu.

Tren Kaohsiung'a vardığında, A-han spontane bir kararla yerinden kalktı.

Uyuyan Birdy'e baktı. Ardından trenden indi.

Tren istasyonundan çıktıktan sonra, denizi ve uçsuz bucaksız gökyüzünü görme isteğine kapıldı. Yoldan geçenlere denizin ne tarafta olduğunu sordu.

"Yürümek istediğine emin misin?" biri endişeyle sordu. "Çok uzak!"

A-han hiçbir şey söylemedi.

Birdy, nefesini düzene sokmaya çalışarak uzaktan koşuyordu. Şanslı mıydı, yoksa o kadar derin uyumuyor muydu bilinmez. Her iki durumda da, Kaohsiung'da tren durduğunda bir şekilde uyanmış, A-han'ın artık orada olmadığını fark etmişti. Trenden atlayıp, hızla istasyondan çıktıktan sonra A-han'ı yön sorarken bulmuştu.

Birdy, aralarındaki mesafeyi koruyarak A-han'ın arkasından yürüyordu.

Ne kadar yürüdüler onlar da bilmiyordu. Güneş çoktan batmaya yüz tutmuş ve A-han kendini yorgun hissetmeye başlamıştı. Arada bir duraklıyordu.

A-han durduğunda, Birdy de duruyor.

A-han tekrar yürümeye başladığında, Birdy de yürüyordu.

A-han daha fazla dayanamadı. Arkasını dönüp Birdy'yle yüz yüze geldi. "Beni takip etmeyi bırakır mısın?"

"Sen evine dönünce bırakacağım."

İsmin Burada KazılıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin