✧ 5.2 ✧

202 16 75
                                    

✧ 5.2 ✧

Hafta sonu bitip tekrar okul yollarına düştüğümde aklımdaki tek kişi Tuna'ydı. Onu doğum gününde yaşanan olaylardan sonra görmemiştim. Telefondan konuşmuş olsak bile bu yeterli gelmemiş ve onu görene kadar da endişelenmeye devam etmiştim.

Şimdi sonunda buluşan gözlerimizle yanına doğru ilerleyip oturduğumda önce kollarımı ona doladım. Amacım ona güç vermek ve yanında olduğumu, yalnız olmadığını hissettirmekti.

O da kollarını bana sardığında kısa bir süre aynı pozisyonda kalmıştık. Daha sonra ise geri çekilip yüzüne baktım. "İyi misin Tuna?"

Hafifçe gülümsedi. "İyiyim. Sen nasılsın?"

"Beni geçiştirme." diyerek cevap verdim. "Hani sen hep diyorsun ya bana, öylesine değil gerçekten soruyorum diye. Şimdi ben de sana gerçekten soruyorum Tuna, içinden nasıl geçiyorsa öyle cevap ver."

Sıkıntılı bir nefes aldı bu kez. Gözlerim üzerinde gezinirken ellerini kaldırdı ve beresinden çıkıp alnında bir yer edinen saçlarını düzeltti. "İyi değilim Derin. Evde durumlar çok karışık. Zaten aramızın iyi olmadığı babamla daha da uzaklaştık şimdi. Bir tek benim yanımda içindeki çocuğu dışarıya çıkaran kadının yüzünde huzuru bulduğum gülümsemeyi göremiyorum artık. En çok da bu üzüyor beni. Onu böyle görmeye dayanamıyorum."

Sarf ettiği sözler benim de kalbimi ağırlaştırırken derin bir nefes aldım. "Okan peki? Onunla..." Yavaşça yutkundum. "Aranız nasıl?"

Dudaklarında buruk bir gülümseme oluştu. Bakışları önüne düştüğünde başını eğdi ve ellerine baktı. "Biliyor musun, hep bir kardeşim olsun isterdim."

Bu kez benim de dudaklarımda buruk bir tebessüm yer edindi. O an Tuna'da kendimi gördüm sanki. Hep bir kardeş isteyen ve yalnızlıktan bunalan o kızı gördüm onda. Bir kardeşe sığınma ihtiyacı hisseden, imkansız olsa dâhi bazı anlar bunun hayalini kuran kendimi gördüm.

Zordu çünkü o koskoca evde bir başına olmak, yaslanacak biri bulamamak... Tek bir gülümsemesiyle sana her şeyi unutturacak ve ağladığında onunla ağlayacağını bildiğin bir kardeşinin olması güzel olurdu eminim ki.

Şimdi onun karşısına yıllar sonra hiç bilmediği bir kardeşi çıkmıştı. Benim karşıma ise daha anne ve baba olmak bir kenara, iyi bir insan olmayı bile beceremeyen ikilinin belki de bana kattığı tek güzel şey olacak olan bir kardeş çıkmıştı. Ona karşı iyi bir abla olabilir miydim, bilmiyorum ama bunun için elimden gelenin fazlasını yapacağımı biliyorum. Ona iyi bir abla ve iyi bir yol gösterici olmak istiyorum.

"Aramızda soğuk rüzgârlar esiyor. Bunu hissedebiliyorum." dedi Tuna yavaşça yutkunarak. "O benim varlığımı daha önceden biliyor olsa bile iki yabancıyız en nihayetinde."

"Hem onu kolayca kardeşim diyerek benimseyemem ki, annemin yıkılışına bu denli şahit olmuşken onu hemen kabullenemem. Biliyorum, onun da hiçbir suçu yok ama kim bir anda bir yabancıya kardeşim diyebilir ki?"

Başımı sallayarak onayladım onu. "Haklısın, bunun için zaman gerekiyor. Ona ve kendine biraz zaman tanımalısın, henüz birbirinizi tanımıyorsunuz ve böyle hissetmen çok doğal."

Gülümsedim. "Senden çok iyi bir abi olurdu zaten."

Sözlerime karşılık bana gözleri parlayarak baktığında hoşuna gittiğini anlamıştım. "Senden de çok güzel bir abla olurdu eminim ki."

"Tuna..." Kuruyan dudaklarımı dilimle ıslattım. "Aslında ben de abla oluyorum. Söylemeye fırsatım olmadı ama daha çok yeni bir haber."

"Nasıl?" diye sordu şaşkınlıkla. "Senin de mi gayrimeşru bir kardeşin çıktı?"

"Hayır," dedim istemsizce bu söylediğine gülerek. "Üvey annem hamileymiş."

Gülümseyerek burnumu sıktı. "Senin adına sevindim, çok iyi bir abla olacağından yana şüphem yok."

Biz Tuna ile uzun bir konuşmaya dalmışken bizi bölen aramıza dahil olan üçüncü kişi olmuştu. "Gençler, ne kaynatıyorsunuz bakayım?"

Derya önümüzdeki sandalyeye ters bir şekilde oturarak bize baktığında Tuna konuşmuştu. "Derin abla oluyormuş, onu konuşuyorduk şimdi." Derya şaşkınlıkla bana baktığında dudaklarımı birbirine bastırdım. "Harbi mi? Çok sevindim, hayırlı olsun."

Gülümseyerek ona karşılık verdiğimde bu defa Ateş girmişti sınıfa. Bedenim sanki bu anı bekliyormuşçasına kasılırken gözlerim bizim yanımıza gelip oturana kadar Ateş'i takip etti. Aynı soruyu o sorduğunda ise bu kez de Derya ona abla olacağımın haberini verdi.

"Bunu bilmiyordum," dedi Ateş, şaşırdığı belli oluyordu. "Çok sevindim senin için, abla olmak sana çok yakışacak."

"Kız kardeş mi istersin yoksa erkek kardeş mi?" diye soran Derya'ya çevirdim gözlerimi. Kısa bir süre bunu düşündüğümde omuz silkerek karşılık verdim. "Sağlıklı ve iyi olsun yeter ki, gerisi önemli değil ama hep bir kız kardeşim olsun isterdim."

"Bence erkek olacak," dedi bu kez Derya. "İçime öyle doğdu." Sözlerinin ardından kaşları çatıldı. "Cinsiyetini öğrenmek için kaç ay beklememiz gerekiyor ya, çok merak ettim ama ben..."

Onun bu hâline güldüğümüzde ders hocamız içeriye girmişti. Hepimiz yerimize geçip Ateş ile birlikte yan yana oturduğumuzda gözlerimi ona çevirdim. "Ödev vardı, yaptın mı?"

Ateş tam beklediğim gibi sorumu büyük bir şaşkınlıkla karşıladı. "Ne ödevi?"

Başımı sallayarak güldüm. "Ne ders dinliyor ne ödev yapıyorsun, sıfır bilgiyle sınava gireceksin diye korkmuyor değilim."

Gülümseyerek omuz silkti. "Ben daha çok basketbolda ilerlemek istiyorum o yüzden salla sınavı."

Başımı salladım. "Doğru, bu yüzden sınav senin için önemli değil." Gözlerimi tekrar ona çevirdim. "Ben de mi öyle yapsam? Beni çalıştırır mısın?"

Saf bir merakla sorduğum soru onu güldürdü. "Öğretirim tabii ama bence senin mesleğin başka bir şey olmalı. Sana daha çok uyan güzel bir meslek."

"Ne peki o?" diye sorduğumda dudakları yukarıya kıvrıldı. "Müzik." dediğinde ise merakla çatılan kaşlarım eski hâlini aldı. "Birlikte şarkı söylerken çok iyiydin, bu yolda kendini geliştirirsen daha iyi yerlere gelebilirsin."

Alt dudağımı ısırdım. "Bilmiyorum," dedim kararsızlıkla. "Bu konuda kendime güvenemiyorum."

"Ben sana güveniyorum." diyerek karşılık verdi Ateş. "Sesin gerçekten çok güzel, bu yolda ilerlersen eğer eminim ki çok güzel bir başarı elde edeceksin."

Başımı aşağı eğip gözlerimi parmaklarıma düşürdüğümde gülümsedim. Benim hakkımda böyle düşünmesi ve bana bunları söylemesi beni mutlu etmişti. "Teşekkür ederim."

Daha sonra ise öğretmenimizin 'sessiz olun' ikazıyla susmak zorunda kalmış ve dersi dinlemeye koyulmuştuk. Oysa aklım dersten çok uzaktı ve bu konu hakkında her şeyi düşünmeye müsaitti.

Kill Me ꨄ 𝔱𝔢𝔵𝔱𝔦𝔫𝔤Where stories live. Discover now