Chapter Fourty-Two

989 80 56
                                    

Multimedia & Bölüm şarkısı:
Michael Bublé - Sway
Duman - Bal

×××××××××××××××××××××××××××××××
Ela Leyl Karataş Yenilmez - Üç hafta sonra

"Ege, bana böyle bakmayı keser misin? Yemek yiyiyorum işte." Dedim karşımda oturan Ege'ye.

Bayıldığım günden beri yemek yiyip yemediğimi kontrol ediyordu. Şu an kahvaltı yapıyorduk, ama o gözlerini bana dikmiş yemek yememi engelliyordu.

"Kuş gibi yiyorsun, Leyl. Kahvaltıda çatal kullanıyorsun, yavrum. Böyle yenmez." Yerinden kalkıp yanıma bir sandalye çekerek bir dilim ekmek almış ve üstüne peynir sürerek ağzıma tutmuştu. "Aç ağzını bakayım."

Gözlerine baktığımda, ısrarla elindeki ekmeği ağzıma tuttu. Nefesimi verip dudaklarımı araladığımda, yarısını ağzıma tıkmıştı. Ben çiğnemeye çalışırken, o da gülümseyip bitirmemi beklemişti.

Sonunda yuttuğumda, konuşmaya çalıştım ama diğer yarıyı çoktan ağzıma tıkmıştı. "Yeter, doy-"

"Oh, yarasın güzel kızıma." Dedi gülümseyerek.

Kahvaltıyı bitirdiğimizde, yerimden kalktım. "Ben hazırlanmaya gidiyorum."

Son üç haftada Selim toparlanmış hastaneden çıkmıştı. Eliz ise her gün bıkmadan Selim'in evine çiçek gönderiyordu, özür mahiyetinde. Selim'in adresini tabii ki de ben vermiştim.

Geçen bu üç haftada onunla baya kaynaşmıştık. Çok tatlı bir kızdı. 24 yaşındaydı. İnşaat mühendisliğinden mezun olmuş ve iş arıyordu, o yüzden onu bugün bizim şirkete çağırmıştım. Annesi ve babası Türk'tü, fakat o İngiltere'de doğmuş ve orada büyümüştü. On sekiz yaşında da ailesiyle Türkiye'ye gelmiş, üniversiteyi burada okumuştu.

Bej renginde olan takım elbisemi çıkarak üstüme geçirdikten sonra krem renginde bir şal bulmuş ve başıma takmıştım. Kirpiklerime rimeli hafif değdirip bileğime saatimi taktım. Hazırlanmam bittiğinde, çantamı koluma takarak aşağıya indim. Ege'nin bakışları bana kaydığında, her gün yaptığı gibi üstümü süzerek sonunda gözlerime baktı. Derin bir nefes alıp yanıma gelmiş ve elimi tutmuştu. "Bu kadar güzel olman da biraz şov yani."

"Ya, öyle mi?" Tek kaşım havada ona sorduğumda, bir iç çekmişti. Bakışlarımı gözlerinden kaçırdım.

"Hı hı, öyle." Dedi hala gözlerini üstümden çekmeyerek.

"Ege."

"Efendim, balım?"

"Geç kalıyoruz." Dedim gülümseyip.

"Gidelim o zaman." Demesine rağmen, yerinden harketlenmemişti.

"Ne istiyorsun?" Dedim başımı sorarcasına sallayıp.

"Çok bir şey istemiyorum aslında," Dediğinde, kaşlarımı kaldırdım. "Bir öpücük alsam?"

Gülümsedim. Parmak uçlarımda yükselerek yanağından öpecekken, başını bana çevirip dudak dudağa gelmemizi sağlamıştı. Dudaklarıma dudaklarını bastırarak güçlü bir öpücük bıraktı. Şaşkılıktan gözlerim kocaman açıldığında, sırıtarak geri çekildi. "İşte şimdi gidebiliriz." Dedi sonra şaşkınlığımdan yararlanarak beni dışarıya sürülekmiş ve arabaya bindirmişti.

SwayWhere stories live. Discover now