Tıpkı Benimki Gibi Atıyor

405 59 79
                                    

🌙

Merhaba, uzun zaman sonra yine ben.

Aslında anlatacak birçok şeyim var ve hepsi kalbimi burkan şeyler. Ayrıca bir gün Olur da biri bu günlüğü okursa yeniden hatırlayıp üzülsün istemiyorum. Aynı şey benim için de geçerli. Bu yüzden içimi ferahlatan şeylerden bahsetmek istiyorum.

Sahi, şimdi yeniden düşününce... Gerçekten içimi ferahlatan bir şey var mı bilemiyorum. Bugün süslü cümleler kuramayacağım maalesef. Yalnızca içimi dökmek istiyorum.

Bugün ona hislerimi açıkladım. Evet, bunu gerçekten yaptım. Uzun zamandır sadece bu sayfalarda yer edinen aşkımı ona da gösterdim ama o sadece çekip gitti. Bilemiyorum bu kötü bir şey mi? Belki geri döner diye oturup bir süre onu bekledim. Eğer döndüğünde orada olmazsam kötü hisseder diye düşündüm çünkü ama gelmedi.

İşte içimdeki ferahlığı söndüren kısım tam olarak bu. Aşk güzel bir duygu. Sevgi olmazsa bu dünyada hiçbir şey var olamaz zaten değil mi? Ama bir şey var ki, dünyanın en berbat ve en çözümsüz şeyi: karşılıksız sevgi.

İstersen tüm dünyayı dize getirebilecek gücün olsun fark etmez. Sevdiğin kişinin sana karşı hisleri yoksa yapacağın hiçbir şey yok demektir. Kalpler birleşmediği zaman acı çeken taraf daima karşılıksız seven oluyor.

Yıllardır asla kendime karşılıksız seviyorum diyemedim. Çünkü ona onu sevdiğimi bile söyleyemedim. Ya beni sevmezse korkusu öyle içime işledi ki, kalbimin deli gibi çarpmasına neden olan çocukla arkadaş oldum.

Bugün o bankta ona her şeyi anlattığımda ise sanki şu zamana kadar içimde yer edinmiş yük aniden uçuk gitti ve ben bir tüy kadar hafifledim. Ta ki o kalkıp gidene kadar...

Şimdi ise düşünüyorum sadece, bundan sonra ne olacak? Bana gökyüzü olmamı söyledi, yıldızımın benden gitmemesi için. Şimdi ise yıldızım yer yüzüne çakılıyor sanki. Benden gittikçe uzaklaşıyor.

Hiçbir insan sevdiğinden vazgeçmez. Her canlı sevilmeyi hak eder. Tek dayanak noktamız buyken onun da bizden gitmesi ne gibi sonuçlar doğurur bilemiyorum ve bunu yaşayarak öğrenmek de istemiyorum.

Yazacak başka bir şey düşünürken bağdaş kurduğum yatağımda arkama yaslanıp kalemimin arkasını dişlerimin arasına sıkıştırdım. Saat gece üçe geliyordu ve ben yine uyuyamamıştım. İçim kıpır kıpırdı resmen. Heyecandan ya da stresten bir gram bile uykum yoktu.

Tam kalemi yeniden önümdeki deftere yaklaştıracakken telefonumun ekranının aydınlanması ile durdum. Bu saatte bana mesaj atan kimdi merak etmiştim doğrusu. Defterimib kapağını kapatıp kalemimle beraber kenara bırakırken telefonu elime aldım.

Minik peri:
Chris, uyuyor musun?

Mesajın Felix'ten olduğunu görmem ile elim anında hızlanan kalbime gitti. Neden utumamıştı ki? Ayrıca bana yazıyordu. Kesinlikle bir şey olduğu barizdi. Kötü bir şey olmadığını umarak parmaklarımı klavyenin üzerinde gezdirdim hemen.

Siz:
Hayır uyumadım.
Bir sorun mu var?

Mesajı gönderdiğim anda görüldü oldu. İsminin hemen altında uzun süre belirik kaybolan 'yazıyor..' yazısı resmen içimi kemirirken ne diyeceğini düşünmeye çalıştım. Kesinlikle kötü bir şey olmuştu.

"Avustralya'ya mı dönüyor acaba. Ya da bana arkadaşlığımızı devam ettiremeyeceğimizi söyleyecek."

Kafamda daha bir çok senaryo oluşurken onun yazmasını beklemeden yeniden ben yazdım.

The Moon is so Beautiful | Chanlix ✓Where stories live. Discover now