23. Bölüm

2.2K 211 178
                                    

İyi okumalar~
...

Minho bacaklarının üzerine başını yaslayarak uyumakta olan oğlanın güzel yan profilini incelerken saçlarının arasında parmaklarını sürükleyerek nazikçe okşuyordu. Uykuya ihtiyacı olduğunu belirttikten sonra ısrarla karışık birkaç rica ile kucağında yatmak istediğini söylemiş ve beklentiyle büyüğünün gözlerine bakıp onay parıltılarını gözlemişti. Minho başlarda kabul etmeye yakın değildi, çünkü aklı bir süre önce hışımla dışarı çıkmış olan erkek arkadaşıyla örtülüydü. Onun için endişe ediyor, nereye gittiği ve şu anda ne yaptığı gibi soruları zihni tekrar tekrar soruyordu. Gözlerindeki dağınıklığı ve kararsızlığı Felix de açık bir şekilde görüyor olmalıydı, olayın çıkış noktası kendisi olduğu için Minho onun suçlu hissedip hissetmediğini merak ediyordu.

Nihayetinde kararını verdiğinde, diğer koltukta oturmakta olan oğlanın yanına ilerledi ve boş kısma yerleşerek sağ elini davetkar bir biçimde açıp kucağını boş bıraktı. Bundan sonrasında işlerin nasıl ilerleyeceğini ve Hyunjin'i nasıl geri kazanabileceğini hala düşünmekte olan karmaşık zihnine rağmen kendisinin de dikkatini dağıtmaya ihtiyacı var gibiydi. 

Felix'in emin olamayan gözleri, hemen önündeki açık teşviği görür görmez neredeyse somut olarak sabırsız bir mutlulukla doluyor, dudakları nazik tebessüm tarafından ele geçirilirken kol koyma kısmına bırakmış olduğu örtüyü açıp üzerine örterek bir kedi gibi kıvrılıp yan bir şekilde yatmaya hazırlanıyordu. Kalın baldırlarla önce sarı saçları buluştu, hemen ardından küçük yüzünü yaslayıp rahat bir konuma gelene dek yanakları sürtündü. Yukarısında kalan yüzü göremiyordu ama üst bacağından yayılan sıcaklığı hissetmek varlığını yeterli bir biçimde kanıtlıyordu. Yaşananlar için kendisine kızmadığı, hesabını sormadığı için minnettar hissediyordu ama yine de vücudunu esir alan karmaşa ve gerginliği görmemek için kör olmak gerekirdi.

Minho Hyunjin'i seviyordu, bu açıktı.

Onun iyi olup olmadığı hakkında dakikalardır derin bir ikilem içindeydi, fiziken burada olsa da zihni bambaşka yerlerdeydi sanki. Bakışlarındaki donukluk ve boşluktan bu anlaşılıyordu, ama Felix umutlarına gafil avlanarak, onun kendisi için de aynı şekil ve dozda endişelendiği gerçeğini kendine hatırlatıp duruyordu. Aynı durumda o olsaydı eğer, Bay Lee tüm bu hassasiyet ve korumacılığı kendisine de gösterirdi. Felix bileği incindiğinden beri buna inanıyordu.

Omzunun üzerini sıyırıp geçen ve saçlarına ulaşarak hafifçe masaj yapıp okşayan adamın elleri, içindeki merhamet ve ilgiyi iki ayrı kişiye dağıtmaya çalışan bir terazi gibiydi, yalnızca bunu nasıl eşit olarak paylaştıracağını şimdilik bilmiyordu. Ne kadar uğraşırsa uğraşsın taraflardan biri inciniyor, diğerini kabul etmeyip kabuğuna çekiliyordu. Bu durumun kendisinden de kaynaklandığını düşünse de, asıl düğümün Hyunjin ve Felix arasında bulunduğunu gerçeği çözmesi en zor problemdi.

Düzenli aralıklarla sarı tutamlarının arasından geçen ve bir tüy gibi rahatlatıcı etki bırakan ele doğru gözlerini kapatıp başını hafifçe çevirdi Felix. Saniyelik de olsa yüzünü okşamasını istiyordu. Şakaklarına dokunup dairesel masaj yapan parmak uçlarıyla birlikte gittikçe daha uykulu bir hâle bürünüyor, bugünü atlatmak için fırsat kollayıp geceye kendisini bırakmak istiyordu. Yeniden başını önüne çevirip az önceki pozisyonuna döndüğünde uykunun eşiğinde olsa bile tıpkı terapisti gibi düşünceler içinde yüzmeye devam etti.

İçindeki suçluluk kırıntılarından mı yoksa Minho'nun onu empati yapmaya teşvik etmesinden dolayı mı bilmiyordu fakat şu anda Hyunjin'e bariz bir düşmanlık beslemiyordu. Göğüs kafesini stres ile döven gergin bir kalbi veya her şeyin daha berbat hale geleceğini fısıldayan kuruntulu bir zihni yoktu; yalnızca terapistinin yanında olmak güven alması için yeterliydi. Onunla her şeyi aşabilmek için enerjisi ve isteği bulunuyordu.

LIVEVIL | HyunholixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin