14.Bölüm : Sonsuz Tutsaklık.

71.2K 5K 4K
                                    

Merhaba benim güzel kar tanelerim. Nasılsınıız? :)

Yukarıdaki müziği açmayı ve yorum yapmayı unutmayın, iyi okumalar dilerim <3


Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


14.Bölüm : Sonsuz Tutsaklık.

Saat öğlene geliyor. Hava durgun ve can sıkıcı. Ben uyanalı üç saat oldu ve odamdan hala çıkmadım. Sebebi ise annemin eski komşularından birkaçının çat kapı bir şekilde bize misafirliğe gelmiş olmaları. İçeride misafirler olduğu için odamdan çıkmamaya kararlıyım, anneme de her seferinde olduğu gibi "Eylül uyuyor." yalanını söylettim.

Hayatım neredeyse hep böyle geçti. Çocukken bile misafirleri sevmezdim, insanlarla bir arada olmak beni rahatsız ederdi. Eve birileri gelirse odama kapanır ve uyuyor gibi yapardım. Bir keresinde bir arkadaşının anneme şöyle dediğini duymuştum, "Eylül de amma uykucu!" İşte bu yüzden pastane açılışına annem ile gitmiş olmam annemin arkadaşları için oldukça şaşırtıcıydı. Benim için de öyleydi. Bugün kendimi odama hapsetmiş olmam ise benim için sıradan bir davranıştı.

Odam benim gizli yerimdi. Odam benim konfor alanımdı, korunaklı hissettiğim tek yerdi.

Eskiden maddi durumumuz bir odaya sahip olmam için yeterince iyi değilken bile eve bir misafir geldiğinde annem ve babamın yatak odasına girer, bütün günümü orada kitap okuyup müzik dinleyerek geçirirdim. Bugün o günlerden biriydi.

"Al şunları." Annemin kapımı çat diye açıp sessizce içeriye uzattığı tabağı gördüm.

Buna kendi içimde "gizli yemek servisi" diyordum. Annem odamda aç olduğumu biliyordu ve her seferinde misafirlere benim evde ve uyanık olduğumu belli etmeden bana gizlice bir tabak yiyecek getirirdi. Annemin elindeki tabağı alıp kapıyı aceleyle kapattım ve yatağıma döndüm.

Annem belli bir döneme kadar bu durumu asla anlamazdı. Onlara bir selam verip, nasıl olduklarını sorup odama dönebileceğimi ve böylece tüm gün rahat olabileceğimi anlatır dururdu. Oysa bu öyle bir durum değildi. Bu anlattıkları benim içimde öyle kolayca yaşanıp gitmiyordu. Hiçbir şey dışarıdan göründüğü kadar kolay değildi. Benim için kolay olduğunu savunabileceğim tek şey yalnızlıktı.

Bu zamana kadar kendimi iyi hissettiğim tek yer ise orasıydı... Kar Küresi. Kendimi yalnızca onların yanında bu kadar iyi hissetmiştim. Benim gibi olan insanların, beni anlayan ve sorgulamayan insanların yanında. Bugün onlara birer mesaj gönderdim. Orada tanıştığım herkese, Asya'ya, Reva'ya, tek tek hepsine... Nasıl olduklarını sordum, iyi olmalarını diledim. Her mesajın sonuna ise aynı cümleyi ekledim.

"Kimsenin bizi anlamadığı bu dünyada birbirimizi anlamamız en büyük şansımız."

Bu mesajı bir tek Merih'e göndermedim. Onun ve benim aramızdaki iletişim her şeyden farklıydı. Sanki Merih'e nasıl olduğunu sormama gerek bile olmadan nasıl olduğunu hissedebiliyordum bazen.

Kar Küresi (İki Kitap)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin