26.BÖLÜM

1.5K 48 4
                                    

INSTAGRAM: ysmkayaaa

Keyifli okumalar! 🤍

Derinlerimde bir yerde bir bıçak var sanki. İçimi yarıyor, deşiyor. Her kalp atışımla, biraz daha içeri giriyor. Böylesine bir acıyı hiç yaşamamıştım. Ne babamı ne de annemi kaybettiğimde bile yaşamamıştım. Televizyona yakınlaştım. Ekranda duran fotoğrafına titreyen parmaklarımla dokundum.

"Akay."

Bu doğru olamazdı. Benim abim ölemezdi. Sersemlemiş bir vaziyette masaya gittim. Sandalyede asılı duran çantamdan telefonumu çıkardım. Sercan'ın numarasını aradım ve açmasını bekledim. Yanımdan bir adım bile uzaklaşmayan sevgilimin ceketini avucuma aldım. Tüm acımı ceketten çıkarmak istercesine sıktım.

"Poyraz, açmıyor. Açmıyor abim telefonunu açmıyor."

"Benim abim," yutkunamadım.

"Benim abim üsteğmenmiş duydun mu? Ben bunu şimdi öğreniyorum. Ben nasıl kardeşim?"

Poyraz ceketini avucumdan kurtarıp kollarımdan tuttu.

"Şehit oldu diyor. Poyraz, abim öldü mü?"

Yere, dizlerimin üstüne düştüğümde önümde diz çöktü. Dizimin acısının kalbimdeki acıyı bastırmasını bekledim ama olmadı.

"Bana söz verdi, geleceğim dedi. Doğum gününde yanında olacağım dedi. Allah kahretsin."

"Güzelim, sakin ol."

"Ben ona seni seviyorum diyecektim. Poyraz, ben ona sarılacaktım. Evimizde beraber yaşayalım diyecektim."

Poyraz, dengemi sağladığımdan emin olduğunda telefonundan birisini aradı ve yanımdan uzaklaştı. Nefes almak hiç bu denli zor olmamıştı.

"Babamla annemden sonra bizi bırakamazsın, Sercan."

"Akay, güzel kızım..."

Yanı başıma çömelen Okan amca cümlesinin devamını getiremedi. Kollarını bedenime sararak beni kollarının arasına aldı. Sercan'la yaptığımız son konuşma geldi aklıma. Veda etmişti bana. Hissetmiş ve bana veda etmişti.

"Akay'ı yukarıya çıkaralım."

Okan amca ayağa kalktı. Poyraz yerde olan bedenimi hiç zorlanmadan kucağına aldı. Merdivenlerden yukarıya çıkmaya başladı.

"Cem gidemeyeceğini hastaneye bildirecek. Mustafa, abini araştırıyor."

Bizim için hazırlanan odaya girdi, kapıyı arkamızdan kapattı. 

"Şimdi lütfen sakin ol."

Söylediklerine tepki veremiyordum. Yorganı kaldırarak titreyen bedenimi yatağa bıraktı. Gözyaşlarımdan dolayı görüşüm bulanıklaşmıştı. Yanıma uzandı, başımı göğsüne yasladı. Bu kez kokusu beni sakinleştirmeye yetmiyordu. Poyraz'ın telefonu çalmaya başladı. Yataktan kalkarak telefonunu cevapladı.

"Buldun mu?"

Birkaç saniyelik sessizlikten sonra telefonunu kapatarak yanıma geldiği sırada yatakta oturur pozisyona geldim. Önümde diz çöktü ve ellerini dizlerime koydu.

"Bingöl'e gidiyoruz. Sercan'ın taburu orada ve bize en iyi bilgiyi orada verebilirler."

Vakit kaybetmekten korkarcasına yataktan çıktım. Kafamı hızlı hızlı aşağı yukarı salladım. Abim gerçektende askerdi.

"Karan. Ona anlatacak mısın?"

"Söyleyemem."

"O halde bunu erteleyebiliriz."

SİMSİYAHOpowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz