yedi - alaca bir kız

32 6 0
                                    

alaca bir kız

bin yaşındayım -  barış sehlikoğlu

Bir yağsam pahalıya malolacağım.
Ben bir bodrum kat kızıyım bayım

didem madak


araya kaçan bir saniye vardı. o bir saniyede bu cümleyi kaç farklı kılıfa sokabileceğim, kaç farklı anlam çıkarabileceğim fıldır fıldır dönüyordu kafamda. fakat hiçbiri ağzımdan çıkan 'mafya falan mısın?' değildi.

birincisi ala, mafya olma ihtimali aklından geçen birine mafya falan mısın deme.

'ne, saçmalama,' dedi kahkahalarla sesi.

ikincisi ala, bir mafya; mafya olmadığını en inandırıcı şekilde böyle inkar eder.

üçüncüsü ala, telefonu niye hâlâ kapamıyorsun ala?

'nereye, ne göndermek istiyorsun o zaman?'

sadece ne anlatmaya çalıştığını anlamak için sorduğum soruyu o bir kabul sanmış ve 'süper, ben sana mesaj atacağım.' deyip kapamıştı.

hayır tartıyordum durumu, o mu enteresandı ben mi, bir sonuca varamıyordum.

annemin eski telefon numarasına öylesine yazarken o numarayı başkası almış ve o kişi benden şu an şüpheli bir paket bırakmamı istiyordu.

kimse şüpheli demedi ala.

kimse şüphesiz de dememişti.

Zihnimde dönen tilkileri bir süreliğine oradan kovup tüm süreci baştan düşünmeye başladım. Her zamanki gibi net değildim kararlarımdan ve bir tarafım ne yaptığımı soruyordu durmadan. Çünkü ala bir şey yüz kez düşünmeden yapmazdı ama hep ani verdiğim kararlar yaşama bağlı ipimi sıkılaştırırdı. Düşünmeden yapıyordum eylemleri ve enteresan olan zihnim düşünmeye ihtiyaç duymuyordu. Okuldan dönerken hangi durakta ineceğiniz veya hangi köşeden ineceğiniz hakkında düşünmezdi zihin, çünkü bilirdi oradaki cevapları ve aidiyeti. Bu his de öyleydi. Beni çeken bir enerji vardı, iki yıl önceki ala'ya göz kırpan çocuksu bir his. Tam da bu yüzden görmek istiyordum o paketi, o adresi. Devam etsin istiyordum. Seksen yaşındaki bir babaannenin torununu parka götürürken heyecanlanması gibiydi bu. Çünkü kendimi artık çok yaşlı hissediyordum. Bin yaşındayım. Bir yaşlı yaşıyordu bedenimde. Yarım kaldım. Zevkleri bir yaşlının zevki, renkleri bir yaşlının seçimiydi. Buruşmuşum. On dokuz yaşımı öyle köşeden izliyordum. biraz yaşlı kokmuşum. Ve gelecek yaşlarımı köşeden izlememek istiyordum. Zamana doymadım. Acım her seferinde kapımı çalmadan geliyor ve söylüyordu o zehirli sözleri.

Bir kaybın ardından üzülmen bu kadarcık mı sürecekti diyordu. Benim üzüntüm ebedi ve bunu ben bilirim, diyecekti yirmi yaşım.

Ne çabuk bitti yasın diyordu. Ben yasıma mutluluk katmayı öğrendim, diyecekti yirmi bir yaşım.

Anıları yaşatmaktan ne çabuk vazgeçtin diyordu. Anıları yaşatınca kaybedilenin yaşamadığını anladım, ondan, diyecekti yirmi iki yaşım.

Ama ben daha on dokuzdum ve bu da hayatında hiç on dokuz yaşında hissedememiş alaca bir kızın hikayesiydi. 

bir yıldız söner avuçlarımızda | biraz textingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin