[0.1]

4.4K 133 29
                                    

Merhaba.

Yeni bir macera. Sevmeniz dileğiyle.

Bölüm şarkısı: İşgal, kaldık böyle.

🕯

"Şeyda ve Ufuk. Ben bu okula geldiğimden beri, birbirlerinden başkasına ilgi duyduklarını görmedim. Ama sevgili olduklarını da. Ne beraberler, ne de ayrı. Konuşmuyorlar, zaten insanlar onların yerine ikisini de konuşuyor. Adları hep birlikte anılır. Ufuk diyen birinin bir sonraki kelimesi Şeydadır. Dediğim gibi, kimsenin eline somut bir şey vermiyorlar Ama ikisi tesadüfen yan yana gelse bile aralarındaki elektriği görmen lazım."

İnsanlar konuşacaklar, demişti. İnsanlar sürekli adımla adını yan yana getirecekler. Buna dayanabilecek misin?

Başımı sallamıştım. Konuşamamıştım çünkü boğazımdaki düğüm buna izin vermemişti. Beni ondan başkası öyle görmemişti. O da elinin tersiyle bir köşeye itmişti.

Donuk gözlerim, ağır ağır yan masada oturan iki bedene çevrildi. İrem, siyah koyu renk saçlarını tam tepesinde toplamış, bacaklarını kalçalarının altına almış, karşısındaki esmere bakıyordu.

Karşısında oturan beden henüz dokuz veya onuncu sınıf olmalıydı. Kızı yalnızca birkaç defa görmüştüm.

Buz gibi bir ifadeyle gözlerimi ikisinden ayırmadım. Amacım beni farketmeleri, çenelerini kapatmalarıydı.

İki dakika bile geçmeden amacıma ulaşmıştım.

İrem, gözlerimin ağırlığını bedeninde hissettiğinde gözlerini olduğum yöne çevirdi. Gözleri gözlerime değdiği an, irislerini büyük bir hayret kapladı.

Beraberinde gelen endişeyle hızlıca oturduğu yerde toparlandı.

"Esra," dedi yanındaki esmer kısa boylu kıza. "Ben kantine gidecektim. Gelecek misin?"

Esra, şaşkınlıkla gözlerini bir bana bir de İreme çevirdi. Ardından duraksamadan başını aşağı yukarı salladı ve oturduğu yerde toparlandı. Masanın üzerindeki çantasını hızlıca omzuna astığında, İrem onu beklemeden yürümeye başlamıştı.

Gözlerimi üzerlerinden çektim.

Elimdeki dumanı tüten kahve, parmaklarıma ufak bir sıcaklık yayarken, dirseklerimi ve sırtımı yasladığım masanın arkamda kalan kısmından yükselen Ceyhunun sesi kulaklarıma doldu.

"Vay anasını." Cümlesiyle eş zamanlı omzuma hafifçe dokundu. Bu ufak temas, kaşlarımı çatmama sebep olmuştu. "Etkiyi gördünüz mü? Kızım ben var ya senin arkadaşın olmakla hayatımın seçimini yapmışım. Karşında duranı sike sike dize getirirsin sen."

"Düzgün konuş gerizekâlı."

Ve tenin tene çarpma sesi.

Çağla, Ceyhunun kafasına bir tane geçirmiş olmalıydı.

Gözlerimi bahçede gezdirdim. Hava soğuktu. Ekim ayı bitmek üzereydi. Tıpkı aylar sonra lise hayatımın biteceği gibi. İnsanlar öğle arasının bitmesini beklerken bir şeylerle oyalanıyorlardı. Bazıları bizim gibi banklardaydı. Bazıları gelişigüzel yürüyorlardı. Kapalı kamelyaların altındaki arkadaş gruplarının arasından sadece öğrencilerin farkedeceği sigara dumanları yükseliyordu. Bunu sadece biz görüyorduk çünkü bunu sadece biz yapıyorduk. Hocalar henüz bu duruma uyanmamışlardı.

Beş ay daha uyanmamalarını diliyordum.

Bir kesim futbol sahasındaydı. Bir kesimin voleybol sahasında olduğu gibi.

Bekler miydin? •texting•Where stories live. Discover now