56. Bölüm

701 47 0
                                    

¬ Lütfen hayalet okuyucu olmayın

¬ Keyifli okumalar ✨

Elindeki dumanı tüten kahveyle bahçeye çıkmıştı Jungkook. 2 gündür burada kalıyorlardı ve temiz hava ikisine de çok güzel gelmişti. Jimin ile arasında olan buzlar yavaş yavaş eriyordu. Sürgülü bahçe kapısına yaslanıp yeşilliğin üzerinde bağdaş kurmuş meditasyon yapan güzel çocuğu izlemeye koyulmuştu.

Gözleri kapalı öylesine kaptırmıştı ki kendini Jungkook'un onun nasıl izlediğinden bir haberdi. Jungkook güzelliğine bininci kez hayret etti küçüğünün. İtiraf etmeliydi ki yıllardır ondan etkileniyordu ama kaybetme korkusu yüzünden hep kaçmıştı, sonra ise olanlar olmuştu işte. Kahvesinden bir yudum daha alıp izlemeye devam ederken bacağında hissettiği yumuşaklıkla başını aşağıya eğdi.

Kookoo güzel, simsiyah tüylerini sürtüyordu Jungkook'un bacaklarına. Elindeki kahve bardağını hemen içerideki masanın üzerine bırakıp Kookoo'yu kucağına aldı ve hafifçe yukarıya kaldırdı.

"Oyun mu istiyormuş benim bebeğim hı?"

Küçük kedi kendisi kadar küçük bir miyavlamayla cevap vermişti karşısındaki dev insana. Jungkook gülüşünü büyüterek tüylerine öpücükler bırakırken Jimin de meditasyonunu bitirip gülümseyerek onları izliyordu. İçindeki huzura tarifler aramayı bırakmıştı birkaç gün önce. Bundan sonraki tek hedefi kaybetmemekti. Öyle de yapacaktı.

Oturduğu yerden kalkıp Kookoo ve Jungkook'un yanına gelmiş onlarla birlikte kahkaha atmaya başlamıştı. Jungkook, Kookoo'yu yere bırakıp Jimin'e döndü.

"Ne gülüyorsun sen bakiyim kıkır kıkır? Yoksa sen de kucak mı istiyorsun?"

Nereden geldiğini bilmediği bir cesaretle kollarını Jimin'in beline sarıp onu hafifçe kaldırdığında Jimin, düşmemek için bacaklarını onun beline dolamıştı. Kahkahaları önce birbirlerine sonra ormandaki seslere karışırken ikisi de dünyanın en mutlu insanları olduklarını düşünmüşleri bir anlık.

Jungkook dönmeyi bıraktığında gülüşleri de yüzlerinde donmuş birbirlerinin gözlerinin içine bakmaya başlamışlardı. Kalpleri deli gibi çarparken ikisi de birbirlerinin atışlarını hissediyorlardı. Jimin, Jungkook'un boynunda duran ellerini yanaklarına götürürken artık aralarında santimler vardı. Fakat işittikleri telefon zil sesi girdikleri transtan çıkmalarını sağlamıştı.

Jimin utançla yere inip hızlı adımlarla içeriye girerek hala çalmakta olan telefonuna yetişti.

"Efendim Tae noldu söyle."

"Sakin ol şampiyon niye agresifsin sen? Jungkook'la mı atıştınız yoksa?"

"Atışmadık da.. Neyse sen neden aramıştın?"

"Öyle neler yapıyorsunuz diye aramıştım."

"Tae ciddi misin sen ya. Bu yüzden mi bozuldu güzelim an."

"Ne bozulmuş. Ne anı hı? Uuuu yoksaaa."

"Sırıtma sırıtma senin yüzünden bir şey olmadı zaten."

"Müneccim miyim kardeşim ben nereden bileyim. Neeeyse bir daha aramam bizimkilere söylerim onlarda rahatsız etmez sizi."

"Bak ya nasıl imalı imalı konuşuyor. Gelince ısıracağım o koca kıçını."

"Hı hı tamam sen kendi kıçına sahip çık da benimkine bakarız hadi öptüüüüüm."

Taehyung telefonu kapattığında Jimin sırıtıyordu. Aklına dolan sahneler yanaklarının al al olmasına sebep olurken bahçede oturan Jungkook'un yanına tekrar dönmüş ve hamağa doğru ilerlemişti. Göz ucuyla Jungkook'a baktığında izleniyor olması zaten silinmeyen gülümsemesinin genişlemesine sebebiyet vermişti.

"Uyuyacak mısın?"

Jungkook'un sorusuyla tamamen ona dönmüş bir süre düşünmüştü. Pek uykusu yoktu fakat hamakta biraz sallanmak istiyordu. Kafasını iki yana sallayarak yanıt verdi.

"Hayır sadece biraz sallanacağım."

Jungkook anladığını gösterir şekilde kafa sallamıştı. Onunla vakit geçirmek etrafı gezmek istiyordu. Kaybettiği uzunca zamanın acısını çıkarmaya niyetliydi. Yerinden kalkarak hamağın başına gelip, hamağa uzanmış Jimin'i hafif hafif sallamıştı.

"Bir duşa gireceğim sonrasında hala sallanmak istemezsen kanoyla gezelim diyorum."

Jimin yattığı yerden anında doğrulduğunda dengesini kaybedecekti ki Jungkook onu tutmuştu. Bu tatlılığına sırıtmadan da edememişti tabi ki.

"Kano mu? Göle mi ineceğiz?"

"İstemiyor musun? Eğer istemiyorsan sorun değil yürüyüş yaparız."

Jimin ayağa kalkıp Jungkook'un havadaki ellerini tutmuş sırıtarak konuşmuştu.

"Şaka mı yapıyorsun çok isterim. Hadi hemen gidelim."

Birbirine kenetli ellerini ayırmadan onu çekiştiriyordu ki Jungkook durdurdu.

"Böyle nereye gidiyorsun güzelim üzerinde pijama var. Hem duş almalıyım."

Ellerini Jimin'in ellerinden yüzüne çıkarıp yumuşak yanaklarını önce okşamış sonra ise minik öpücükler bırakmıştı. Kalbi teklerken nefesini tutmayı başarmıştı Jimin.

Jungkook gülümseyerek içeriye geçtiğinde Jimin derin derin nefesler alıp verdi ve deli gibi kahkaha atmaya başladı.

"Tanrım, teşekkür ederim. Çok teşekkür ederim." 

¬ Vote vermeyi unutmayın ✨

1:23 | Jikook Au Where stories live. Discover now