66. Bölüm

670 45 5
                                    

¬ Lütfen hayalet okuyucu olmayın

¬ Keyifli okumalar ✨

"Jungkook"

"Hm?"

Yaslandığım göğüsünden hafifçe doğrulup gözlerine baktım. Uzun süredir bununla yüzleşmek istiyordum, ben Jungkook'u öldü sanarken onun benimle aynı evde yaşadığı bölümü merak ediyordum.

"Görmek istiyorum"

"Neyi güzelim?"

"5 ay boyunca yaşadığın yeri"

Duraksayıp gözlerimin içine baktıktan sonra gülümseyerek saçlarıma bir öpücük kondurmuştu. Kalbim onun her hareketine karşı güm güm atıyordu.

"Gel bakalım."

Elini elime kenetleyip beni yavaşça kaldırdıktan sonra aynı yavaşlıkla yukarı odasına götürdü. Göreceğim şeyler için epeyce heyecan doluydum, sonuçta herkesin evinde gizli bir geçit ya da bir oda yoktu. Jungkook'un odasına girdiğimizde parmaklarıyla hapsettiği elimi dudaklarına götürüp büyük bir öpücük kondurdu, bu hareketine gülümsemeden edememiştim.

Odanın köşesindeki büyük dolaba yaklaşıp elimi bıraktı ve kapaklarını açtı. Bu dolabı defalarca kez açıp kapatmış içinden giysiler almıştım hatta önünde ağlamış feryatlar etmiştim ve belki de Jungkook tam karşımda nefretle beni dinliyordu.

Ben düşüncelere dalmışken Jungkook giysilerini ikiye ayırıp dolabın içindeki tahtayı yana kaydırmıştı. Şaşkınlıkla bakıyordum sadece.

"Sevgilim hadi."

Jungkook'un sesi transtan beni çıkarırken ona kafa sallayıp içeriye adım attım. Hemen peşimden de Jungkook geldiğinde durduğumuz platform aşağıya doğru inmişti. Gözlerim şaşkınlıkla daha da büyürken platform durdu.

Jungkook önümüzdeki kapıyı açıp beni gizli dünyasına davet etti. Burası bazılarının belki de evi olacak kadar büyüktü.

Etrafı inceleyerek kapıdan içeriye girmiştim. Çok iyi dizayn edilmiş muhteşem bir yerdi. Girer girmez karşına bir sürü monitör çıkıyordu, büyük ihtimal o büyük ekranlardan beni izliyordu.

"Evet düşündüğün gibi. Evdeki kameralara bağlı."

Aklımı okumuş gibi bana cevap verdiğinde ona bakmıştım. Gözlerindeki ufak çekinceyi görüyordum, yaptıkları için hala utanç duyuyor olmalıydı. Kurulan düzenek bana da oldukça ürkütücü gelmişti açıkcası. Dizaynı mütiş olsa da hikayesi tüylerimi ürpertiyordu hala.

Gözlerimi Jungkook'dan çekip monitörlere oradan da odanın diğer taraflarında gezdirdim. Monitörlerin arka tarafında kalan bir koltuk vardı. Benim de oturmaya ihtiyacım.

Kendimi koltuğa bıraktığımda allak bullak hissediyordum. Belki de bu odayı görmeyi hiç istememeliydim çünkü iyi gelmemişti. Jungkook yanıma oturduğunda elimi tutup öpmüştü. Kafamı zoraki ona döndürmüştüm çünkü düşüncelerim yüzünden ağır geliyordu.

Dudaklarındaki elimi indirip bir elini yanağıma götürerek beklenti içinde gözlerimin içine baktı.

"Güzelim bir şey söylemeyecak misin?"

Ses tonu en ufak ters bir şey söylesem dağılacak gibi çıkmıştı. Deli gibi korkuyordu belki de. Bir süre daha gözlerimi gözlerinde gezdirdiğimde aynı anda ikimizin de gözünden birer damla yaş inmişti. Ben onun yaşını o ise benim yaşımı nazikçe sildi.

"Özür dilerim Jimin. Ben berbat bir ad-"

Cümlesini bitirmesine izin vermeden dudaklarımızı kavuşturdum. Konuşursa ben de susamazdım, konuşursa içimdeki öfkeyi bastıramaz kusardım ve Jungkook bunu kaldıramazdı. Ben de öfkemi dudaklarıma aktarıp acısını onun dudaklarından çıkarmıştım. Dışardan bakıldığında bu vahşi bir öpücük gibi görülebilirdi.

1:23 | Jikook Au Where stories live. Discover now