30

1.3K 423 124
                                    

Öğleye doğru uyandım. Kahvaltımı ayakta atıştırarak geçiştirdikten sonra temizliğe giriştim. Bir süredir evimi ihmal etmiştim. Ayrıca operasyonun ağırlığını üstümden attığım için de ferahlamıştım.

Önce camları sildim. Sonra halıları kaldırdım ve dip köşe yerleri temizledim. Banyoyu yıkayıp duş aldıktan sonra mutfağa geçtim. Canım yemek yapmak istemiyordu. Evdeki malzemeleri kontrol ettim ve kısır yapmaya başladım.

Telefonum çalıyordu. Arayan Giray'dı.

"Canfeza, uyandırmadım değil mi?"

Aşırı nazik hâli şaşırmama neden olmuştu.

"Hayır. Bayağı oldu kalkalı. Ne oldu?"

"Nasılsın?"

Hayretim giderek artmaya başlamıştı. Giray hasta olmam haricinde nasıl olduğumu sormamıştı. Ve sesi gayet rahat geliyordu.

"Aaa, iyiyim sen nasılsın?"

"Ben de iyiyim. Ne yemeğin var?"

"Şimdi derdi anlaşıldı," dedim içimden. Ama aramıza duvar ören kendisi değil miydi? Ne çabuk dönüş yapmıştı.

"Aaa canım yemek istemedi. O yüzden kısır yapıyordum."

"Off çok güzel."

"İyi madem hadi gel."

"Islak kek de yapar mısın?"

Güldüm ve "Yaparım," dedim.

"Bir şey lazım mı peki?"

"Bir saniye" dedim ve buzdolabını kontrol ettim. "Hayır. Her şey var. Sen kendini getir sadece."

"Pasta falan mı alsam?"

"Islak kek yapacağım ya. Ne gerek var şimdi? Hadi kapatıyorum."

Anlaşılan Giray'la eski hâlimize dönmüştük. Aslında aramızda mesafenin olması bir bakıma iyiydi. Asıl sorun iyi olduğumuz zaman başlıyordu. Çünkü yakınlaştığımız gibi hızlı bir şekilde uzaklaşıyorduk. Giray'la sonumun ne olacağını gerçekten merak etmeye başlamıştım. Ruh hâlime uygun radyoda bir şarkı çalmaktaydı.

Bu yol nereye gider bilmem ama yürüyorum işte
Yüzüme vuruyor arada fırtınası, korkuyorum ne var?

Düşe kalka büyüyorum işte
Biraz yaram var ama geçecek bu gidişle.

Kapı çaldığında keki fırından çıkarmak üzereydim ve kapıyı açtığım gibi mutfağa geri koştum.

Giray, "Balık aldım," diyerek mutlu bir şekilde içeriye girdi.

Gözlerimi devirdim ve "Yiyecek bir sürü şey var. Sana bir şey alma dedim Giray. Umarım temizletmişsindir. Balık temizlemekten nefret ederim," dedim.

"Öyle balık değil. Canlı."

Hayretle dönüp baktım. Hava dolu bir poşetin içinde üç tane Japon balığı yüzmekteydi. "Ne gerek vardı?" dedim ve poşeti elime aldım. "Şimdi bunları nereye koysak ki?" Giray, arkasından bir fanus çıkardı. Gülümsedim ve balıkları suyuyla birlikte fanusun içine koydum.

"İsimleri ne olsun?"

Biraz düşündüm ve aklıma hemen üç güzel isim geldi.

"Harry, Ron ve Hermione olsun."

Çocuk Çığlığı #Aşk-ı Polisiye II#Where stories live. Discover now