Biraz Aşk ~2.BÖLÜM

215 14 1
                                    

/Karakter listesi;
Cameron Dallas:Hakan Ekin
Britt Robertson:Azra Armağan
Holland Roden:Buket Seven
Paul Wesley:Serkan Candan
Vini Uehara:Bora Uğur
Bernardo Velasco:Çağrı Atasoy
Alyssa Campanella:Gaye Aksu\

◇◇◇◇◇◇◇◇◇
"Neredesin Gaye? Gelmiyor musun?"
Müziğin yüksek sesinden ötürü bir kulağıma telefonu tutup, diğer kulağımı elimle kapattım. Ancak bir işe yaramadı.. "Bir saniye anne. Arayacağım seni birazdan." Deyip telefonu kapattım. Oturduğum yerden kalkıp bizimkilere baktım. Hâlâ dans ediyorlardı. Seslendim ancak duymadılar. Tabi duyamazlar, bu kadar yüksek seste nasıl duysunlar? Ben bile duyamadım kendi sesimi. Neyse, 2 dakika kapıya çıkıp geleceğim sonuçta. Sorun olmaz diye düşünerek çantamı alıp çıktım. Annemin numarasını çevirecekken ekranda babamın numarası belirdi. Açsam ayrı, açmasam ayrı. Açsam? Açmamam daha mı hayırlı acaba?
"Efendim b.." cümlemi tamamlayamadan, resmen kükremeye başladı.
"Nerdesin sen?! Hangi cehennemdesin yine?! O beş para etmez arkadaşlarınla hangi beş para etmez barda sürtüyorsun?!"
Yine başlıyoruz...Allah'ım, normal bir aile, normal bir aile...
"Fırçan bitti mi baba?" Onun aksine sesimi en sakin ve en alçak seviyede tutmaya çalıştım.. sakin olmalıyım.
"Bitmedi! Eve gel, o zaman görüşeceğiz seninle." Bu sefer bağırmadı. Sesi tek düze ve soğuktu...Tıpkı o günkü gibi. Hafızama üşüşen kabuslarla beraber gözlerimin dolmasına engel olamadım. "Duydun mu beni Gaye? Yarım saatin var. Yarım saat sonra kapıdan içeri girmiş olacaksın. Anladın mı?" Bu sakinlik beni korkutmuyordu. Ama soğukluğu kalbimi delik deşik ediyordu. Canım acıyordu. Zamanında kapanan yaralarım tek tek yeniden açılıyordu sanki. Tekrar kanıyordu hepsi. "Anlamadım baba. Gelmeyeceğim. İşim ne zaman biterse o zaman geleceğim." Gözümden firar eden yaşlara aldırmadım. Sesimin titremesini engelleyerek babama karşı soğukluğumu korudum. Babam, evet babam ama benim için sadece bu. Ben de çok istedim diğer kızlar gibi babasına aşık bir kız olmayı. Bunu mümkün kılmak için çok çabaladım. Ama olmadı, onu her sevmeye çalıştığımda ondan nefret etmek için sebepler yığdı önüme. Her seferinde daha fazla nefret etmem için çabaladı adeta. Ve her seferinde bir öncekinden daha zor kapanacak yaralar açtı bende. Şimdiyse, kapandığını sandığım tüm yaralarım yeniden kanamaya başladı.
"Ne demek gelmiyorum Gaye?! Karşı mı geliyorsun sen bana?!" Bağırması her kelimesinde arttı, belli ki bu sefer çok kızdırmıştım. Umrumda değil. Artık küçük bir kız değilim, bunu fark etse keşke.
"Karşı gelmiyorum. Eve de geleceğim baba. Ama şimdi değil. Eve gelince görüşürüz." Telefonu kapattım. Yüzüne kapattım. Resmen kapattım. Eve gidince ne bekliyor olacak beni merak ediyorum doğrusu.

◇◇◇◇◇◇◇◇◇

"Ne söyledin lan?! Konuş! Konuş, elimde kalacaksın itin oğlu!"

Bizimkilerin yanına gitmek için içeriye yürümeye başladım. Ama bu ses beni durdurdu. Sesin sahibini tanımıyordum, ama sesinin şiddetindem yüz ifadesini çözebilirdiniz. Gerçekten, babamdan bu kadar korkmadım ben.
Ama merakıma yenik falan düşmem. Henüz gencim, bir merak uğruna kendimi öldürtmem. O kadar aptal mıyım? Tabi ki değilim. Geldiğimiz Blue Bar, çok sosyetik bir bar değil. Olduğu yer de pek tekin bir yer değil. Kim bilir nasıl bir bela var karşı sokakta.
"Gaye!"
Serkan'ın sesiyle irkildim. Haber vermeyi unuttuğumu daha yeni fark ettim. "Özür dilerim, ben şey..." henüz açıklama yapamadan bana sarılmasıyla cümlemi tamamlamadan sustum. Benden ayrılıp yüzüme baktı. "Ağladın mı sen yine?"
Yalan söyleyemezdim, anlardı. "Ağladım sayılmaz aslında. Ama iyiyim, gerçekten." acıyarak baktı bana. Anlamıştı. Ağlamamın sebebini anlamıştı, abim. En nefret ettiğim andı işte bu. Birinin bana acımasından nefret ediyorum. Acımasın. En yakınımdakiler acımasın bana. Sevsinler, yaşadıklarımı bilsinler ama acımasınlar. Kimse acımasın istiyorum.
"Bakma şöyle bana. Lütfen." Dedim, biraz daha zorlasa ağlayacaktım ama hala acıyarak bakıyordu. "Tamam dolmasın hemen gözlerin, hadi gel içeri geçelim. Evlere dağılırız birazdan zaten. Hadi." Deyip belimden tutup kapıya yönlendirdi beni. Tamam, kötü bir niyeti olmadığını biliyorum ama bu hareketi beni çok tedirgin etmişti. "Ne oluyor? Ters giden bir şey mi var?"merakına fazla yenik düşen biri değilim, bu da öyle çok nadir anlardan biridir ve gerçekten tedirgin olmasam sormayacağımı bilirler.
"Önemli bir şey yok. Sadece yolun karşısında biri sana tuhaf bakıyordu." Belki de demin bağıran adamdı?
"Hayır,bakmanın da bir adabı var. Bu, ne diye böyle bakıyor?" diye hayıflandı. Böyle deyince çok merak ettim ve sonunda, okuduğum tüm o aptal aşk kitaplarında o aptal kızlar gibi ben de merakıma yenik düştüm, karşıdan bana bakan adama gözlerimi diktim. Ama böyle bir şey görmeyi beklemiyordum. Üzerindeki gömlek dağılmış, saçları dağılmış, terden üzerindekiler ve saçları yapışmış. Ve evet..gördüğüm şey kan. Üzerinde kan var. Çığlık atarak kaçmak istiyorum.
"Hadi bakma daha fazla. İçeri geçelim ve bir an önce şu leş yığını yerden çıkalım. Asla güvenli değil, kötü bir fikirdi gelmek." Serkan yürürken ben de hızlı bir şekilde hem peşinden gidip hem de onu cevapladım.
"İçimi okudun resmen. Nolur gidelim."
•••••••••••••••••••••••••••••••••••••••
√Bölüm sonu

Evet... Çoook uzun bir zamandır uğramadım buralara. Açıkçası beğeni veya yorum alacağını sanmıyorum. Zaten düzenleme yapıyorum.. Ama yine de yazmayı çok özlemişim🤭

BİRAZ AŞKWhere stories live. Discover now