44- Mesajları Sana Atmıştım

48.1K 3.4K 1.9K
                                    

Eylem Aktaş - Söyleyemedim

İyi okumalar...

Savaş'ı buluşma noktamızda beklerken soğuktan dişlerim birbirine çarpıyordu. 2 saat öncesinde buluşsak yeterdi, hatta ona bile gerek yoktu. Çünkü birkaç süs aldıktan sonra direkt mekâna gidecek ve orayı düzenleyecektik. Ne kadar uzun sürebilirdi ki?

Ama Güneş erkenden buluşmamız konusunda tutturmuştu işte. O kadar ısrar etmişti ki sabahın 9'unda, abimin doğum günü için Savaş'la buluşmaya gelmiştim.

Olduğum yerde sırıttım. Nasıl da bu durumdan şikâyetçiymişim gibi davranıyordum ama... Neredeyse kendimi bile kandıracaktım. Bana kalsa sabahın 6'sında da buluşurdum. Hatta sabahın 6'sı daha iyi olurdu. Henüz gün aymadığı için ayılamayan Savaş, onun uykudan açılmayan kahverengi gözleri... Gerçi o görüntüden sonra sağ çıkar mıydım?

Kesinlikle bu şekilde olması kalp sağlığım için daha iyiydi.

Kollarımı göğsümde birleştirmiş, olduğum yerde tir tir titrerken çenemi sıktım. Savaş'ı biraz ileride gördüğümde duruşumu dikleştirmiştim. Bana doğru yürürken bakışları yerdeydi. Ben de sanki birazdan buluşacağım kişi o değilmiş gibi başka yerlere bakıyordum. Ortada buluşana kadar bakışma işi bana çok tuhaf geliyordu. Ve çok gerici bir andı.

Nihayet Savaş, adımlarını önümde durdurduğunda gülümsedi. "Günaydın, Defne."

"Günaydın."

"Hava çok soğuk, üşümedin mi?"

"Yok," dedim. Neyin artistliğini tasladığımı ben de bilmiyordum. Götüm donmuştu. Savaş, varlığını hissedemediğim ama kızardığını düşündüğüm burnuma bakarken gözlerime 'yemedim' dercesine bir bakış attı. "Çok erken gelmişsin."

"Sen de erken gelmişsin."

İkimiz de aynı anda saatlerimize baktık. 9'da buluşacaktık ancak ikimiz de 15 dakika kadar erken gelmiştik. İyi halt yemiştik.

"Dükkân açık mıdır bu saatte?"

"9'da açıyor diye biliyorum." Bakışlarını bana çevirdi. "Kahvaltını ettin mi?"

"Evden çıkmadan önce bir şeyler attım ağzıma."

"O zaman önce kahvaltı edelim, sonra ne yapacağımızı düşünürüz."

Onaylarcasına başımı salladım. Beraber yürümeye başladığımızda uygun bir yer bulup içeriye geçmiştik. İki tost, iki ayran söyleyip yemeğimizin gelmesini beklerken çenemi elime yasladım ve dışarıyı izlemeye başladım. Sokak öyle boştu ki bu bana çok tuhaf geliyordu. Hiç bu kadar erken bir saatte bu sokağı görmemiştim. Ne zaman görsem dolu olurdu.

"Ne kadar sessiz, değil mi?" Savaş'ın konuşmasıyla bakışlarımı ona çevirdim. Onun da gözleri bomboş sokakta geziniyordu. Gülümseyip "Öyle," dedim. Savaş, bakışlarını sokaktan çekip bana çevirdi ve sandalyesini öne doğru yaklaştırıp dirseklerini masaya yasladı. "Sınavların nasıl geçti?"

"Güzeldi," dedim. Yorucu bir sınav haftasını ardımda bırakmıştım ve sınav haftası yaşadığım aksilikten dolayı benim için biraz zor geçmişti. İlk günler başım o kadar ağrırken ders çalışmak çok zordu ama halletmiştim. "Seninkiler nasıldı? Hiç açıklanan sınavınız var mı?"

Başını iki yana salladı. "Bizimkiler genelde son sınavdan önce açıklamayı seviyorlar. Ama iyi geçti çoğu. Birkaçı dışında."

Garson, tostlarımızı getirdiğinde teşekkür etmiştik. Savaş, ikimizin de ayranını çalkalayıp benimkini önüme bıraktı. "Zor muydu diğerleri?"

RÜYALARIMDA | Yarı TextingWhere stories live. Discover now