14 | ipler içinde düğümleniyordu

2.6K 362 129
                                        

san
wooyoung ↺

san
sanırım görebilmemiz için her iki tarafın da birbirini düşünmesi gerekiyor ↺

san
seni düşünüyorum ama yanına gelemiyorum ↺

san
çünkü sen beni düşünmüyorsun ↺

san
babasından kaçmayı başardığı gibi benden kaçmayı da başaran küçük wooyoung'u tebrik ederim ↺






her ne kadar yanıt alamayacağını bilse de hislerini dökmeye ihtiyacı vardı. zaten gerçekten iletiliyor olsaydı bu kadar açık olabileceğinden emin değildi. wooyoung iki gün önce hattını kırdığını söyleyerek ortadan kaybolmuştu, onu görebilen de yoktu.

"senden de kaçmak istiyorum. bu yüzden karşıma çıkma."

yanına gitme isteğini bastırmak için wooyoung'un ona söylediği bu şeyleri sayıklıyor, kendine hatırlatıyordu. 2 gün böyle durdurmuştu kendini. fakat artık bardak taşmak üzereydi. çünkü içini kemiren bir şeyler vardı.

bir izin isteyip onayını aldıktan sonra odasına döndü ve masasındaki dağınık dosyaları toparlamaya çalıştı.

"gidiyor musun? wooyoung davasında sıkı çalıştığın için sana tolerans gösterip duruyorlar."

polis arkadaşının sesini işittiğinde hareketleri yavaşladı. boğazına batan acıyı sertçe yutkunarak geçirmeye çalıştı. wooyoung'u bulmaya değil, saklamaya çalışıyordu. ve insanlar bunu bilmeden ona minnet duyuyordu. san sıkışıp kalmıştı; nefes almaya çalışırken çok yaralanıyordu.

"biraz kafanı dağıt. istersen sana birini ayarlayabilirim."

bu konuşmadan hemen kaçmak istediği için dosyaları düzenlemeyi bırakıp apar topar bir şekilde çekmecesine tıkıştırdı. kafa karışıklığı yüzünden kilitlemeyi unutmuştu.

"görüşürüz."

başka şey söylemeden oradan ayrıldı. arabasına yerleştikten sonra ezbere bildiği adrese doğru sürmeye başladı. polis kıyafetiyle onca suçlunun arasında sağlam kalır mı, emin değildi. ama bu, bugün yaptığı tek aptallık değildi.

gittiğinde neyle karşılaşacaktı?düşünceleri yüzünden endişesi artıyor, her geçen saniye biraz daha hızlanıyordu. kaza yapmamak için tüm dikkatini yola vermesi lazımdı. ama onu da yapabildiği söylenemezdi.

birkaç kazayı ucuz atlatıp sonunda vardığında arabasından indi. daha dışarıdan bile arazinin boşaltıldığı belli oluyordu. bu renkli şehir şimdi san için tüm rengini kaybetmiş gibiydi. yumruk yaptığı elini arabaya vurdu sertçe birkaç kez. ardından alnını yaslayarak sakinleşene kadar bekledi. wooyoung'a ulaşabileceği tek yolu da kaybetmişti.

"neden yapıyorsun bunu?"

sesi kırgınlık içeriyordu. bu yüzden tahmin ettiğinden daha kısık çıkmıştı dışarı.

arkasında bir iz bırakmış olması umuduyla içeri adımladı. odalara tek tek bakmış, wooyoung'un kaldığı yeri balkonundan ayırt edebilmişti. sadece koca bir boşlukla karşılaşmak, içindeki son umut kırıntısı da süpürdü.

yaşadığı hayal kırıklığı ile sırtını duvara yasladı. neden böyle hissettiğini sorgulamak istemiyordu. çünkü zaten çok şeyle savaş veriyordu ve eğer bunu da düşünürse yorgun düşecekti. yavaşça kaymış, duvarın köşesine oturur pozisyonda sinmişti. tam o sırada küçük bir fotoğrafa rastladı. gözlerini büyüterek hızla doğruldu. fotoğraftaki daha önce hiç görmediği küçük çocuğu dikkatle inceledi. wooyoung'un çocukluğu olmadığından emindi.

8 PARTS OF 하나  • woosan +18Where stories live. Discover now