henüz yatağından çıkabilecek gücü kendinde bulamadığı için san'la vakit geçirmenin tek yolu yatarken yanında olmaktı. mingi'nin fikri ile sinema gecesi yapmaya karar verdiler.
"şu hayaletli olanı mı açsak? tiplerine güler eğleniriz biraz."
evet, yunho korku filmlerini gülmek için izlerdi. o hiçbir şeyi ciddiye almazdı, korkunç varlıklar da dahil.
"hayır! ben hayaletlerden çok korkuyorum."
san'ın hızla itiraz etmesi, göğsüne yüz üstü uzanan wooyoung'un kafasını kaldırmasına sebep olmuştu. dalga geçer gibi gülmeye başladı.
"hiçbir şeyden korkmayıp hayaletlerden mi korkuyorsun gerçekten?"
"o zaman bunu açıyorum."
"hayır!"
wooyoung yunho'nun cümlesini bitirmesine bile izin vermemiş, çok bağırdığını fark edince gülümseyerek sesini alçaltmıştı.
"ben de korkuyorum."
fakat onların korkuyor olması yunho'da daha çok açma isteği uyandırıyordu. wooyoung üstüne atlayıp kumandayı elinden almaya çalıştığında o da vermemek için direndi. yerde yuvarlanmalarını gülerek izliyordu sevgilileri.
o sırada patlamış mısırları ağzına tıkan seonghwa mutfaktan çıkmış, aralarına karışmıştı.
"hongjoong nerede?"
bahsi geçen adam seonghwa'ya arkadan sardığı kollarını gevşetti ve yanağını yasladığı sırttan ayırdı. yana eğilip yüzünü gösterdiğinde mingi'nin sorusunu yanıtlamıştı. hepsi bunu çok şirin bulmuştu.
"böyle geziyoruz sabahtan beri. önceden sevgisini gösteremiyordu diye şimdi abartarak gösteriyor. vur dedik öldürdü."
gülerek söylenirken koltuğa oturduğunda kendini hongjoong'un kucağında bulmuştu. ikisi de yer değiştirip alışkın oldukları pozisyona geçtiler. hongjoong sırtını sevdiği adamın göğsüne yaslamışken huzur dolu gözüküyordu.
kapının açılma sesini duyduklarında hepsi bakışlarını oraya yöneltti. saatlerdir bekledikleri jongho ve yeosang'dı gelen.
"oo sizi görmek ne güzel... geleceğinizi bilseydik kırmızı halı sererdik kapıya." - mingi
"siz sevgilisiniz değil mi?" -seonghwa
"soruyor musun bir de? bizim bücür hepimizden hızlı çıktı." -san
"hep yalnız takılıyorsunuz. bizi bahane etmeyin artık." -yunho
"saatlerdir size ulaşamıyoruz çünkü sevişiyordunuz kesin. hongjoong ve seonghwa'dan deneyimledik. boşa inkar etmeyin, yemeyiz." -wooyoung
"hey! bize niye laf atıyorsun şimdi?" -hongjoong
hongjoong yanında fazlalık duran yastığı aldı ve wooyoung'a fırlattı. yakın mesafe sayesinde tam yüzüne isabet ettirebilmişti.
"kediciğine sahip çık seonghwa."
"sen kendi kediciğine bak önce."
ortamda oluşan tatlı atışmalara karşı yeosang'ın yüzü çok donuktu. konuşamayacak kadar nefes nefese kalmıştı ama bunu dışarı yansıtamıyordu. bir süre sonra herkesin dikkatini çekti sessizlikleri ve jongho'nun evin içinde koşuşturması. bilgisayarını alıp içine bir kaset yerleştirdi.
"bunu izleyin."
"ne bu?"
yunho daha net görebilmek için jongho'ya yaklaştığında elini tuttuğu mingi'yi de beraberinde çekiştirmişti. ardından hepsi toplandı başında.
YOU ARE READING
8 PARTS OF 하나 • woosan +18
Fanfictionkore'nin 8 farklı yerinde yaşayan ve gizemli bir şekilde birbirleriyle bağlantıları olan 8 ayrı kişi... bu 8 kişiden bazıları bir araya gelmeye çabalarken, bazıları ise öldürmeye çalışacak. peki onları birbirlerinin zihnine hapseden şey ne? TRIGGER...
