23

43 3 0
                                    

Erlanger açık kapının önünde durup, ona el etmeseydi K. belki de aynı umursamazlıkla Erlanger'in odasının önünden geçip gidecekti. İşaretparmağıyla yapılmış kısa ve tek seferlik bir el etmeydi bu. Erlanger çıkmak üzere tamamen hazır durumdaydı; sırtında, dar yakasının düğmeleri sonuna kadar iliklenmiş siyah bir kürk palto vardı. Bir uşak o sırada eldivenlerini uzatıyor, elinde de bir kürk başlık tutuyordu. "Çoktan gelmiş olmanız gerekirdi," dedi Erlanger. K. özür dilemek istedi. Erlanger, yorgun bir ifadeyle gözlerini kapayarak bunu istemediğini gösterdi. "Mesele şu," dedi Erlanger, "barda eskiden Frieda diye biri çalışırdı; yalnızca adını biliyorum, kendisini tanımam, beni ilgilendirmiyor. Bu Frieda zaman zaman Klamm'a birasını götürürdü. Şimdi orada başka bir kız varmış. Elbette bu önemsiz bir değişiklik, herhalde herkes için böyle, ama en çok da Klamm için böyle olduğu kuşkusuz. Ama bir iş ne kadar büyükse –Klamm'ın işi elbette en büyüğüdür– insanın dış dünyayla mücadele gücü o oranda azalır; bunun sonucunda en önemsiz şeylerdeki en önemsiz değişiklik ciddi rahatsızlıklar verir. Çalışma masası üzerindeki en ufak değişiklik, orada epeydir duran bir lekenin çıkarılması, bütün bunların hepsi, elbette yeni bir garson kız da rahatsız edebilir. Evet bütün bunlar, ne iş yapıyor olursa olsun herkesi rahatsız ederken, Klamm'ı etmez, bu söz konusu bile olamaz. Ancak biz yine de Klamm'ın huzuru için gözümüzü dört açmaya öylesine yükümlüyüz ki, Klamm'ın gözünde rahatsız sayılmayan rahatsızlıkları –onun için muhtemelen rahatsızlık diye bir şey yoktur– gözümüze çarpar çarpmaz ortadan kaldırmak zorundayız. Bu rahatsızlıkları ne Klamm ne de onun işi için ortadan kaldırırız; bunu kendimiz, kendi vicdanımız ve huzurumuz için yaparız. Bu nedenle şu Frieda derhal bara dönmelidir, ama belki de özellikle dönmesiyle rahatsızlık verecektir; yani öyle olursa yine yollarız gider, ama şimdilik dönmek zorunda. Bana anlattıklarına göre siz onunla birlikte yaşıyorsunuz, derhal kızın geri dönmesini sağlayın. Bu konuda kişisel duygular dikkate alınmaz, bu da gayet doğaldır; bu nedenle bu konuda en ufak bir açıklama yapmaya niyetim yok. Bu küçük konuda kendinizi gösterebilirseniz, bunun ilerlemenize yarar sağlayabileceğine değinerek bile gereğinden fazlasını yapmış oluyorum. Size diyeceklerim bu kadar." Erlanger, K.'ya başıyla veda etti, uşağın uzattığı kürk başlığı giydi, peşinde uşak, hızla ama biraz topallayarak koridorda yürüyüp gitti.

Burada zaman zaman pek kolay yerine getirilebilecek emirler veriliyordu, ama bu kolaylık K.'nın hoşuna gitmiyordu. Bunun tek nedeni emrin Frieda'yla ilgili olması ve emir edasıyla söylenmesi, ama K.'nın kulağına alay gibi gelmesi değildi, asıl neden K.'nın bu emirden bütün çabalarının boşuna olduğunu anlamasıydı. K.'nın üstünden emirler gidip geliyordu, olumlu ya da olumsuz emirler, en olumluların bile içinde olumsuz bir öz vardı, sonuçta hepsi onun üstünden gelip gidiyordu; K. ise onlara müdahale edemeyecekti, hele ki onları susturup, sesini duyuramayacak kadar aşağılarda kalmıştı. Erlanger seni eliyle başından savarsa, ne yapacaksın? Diyelim ki savmadı başından, ona ne söyleyebilirsin? Gerçi K., bugünkü yorgunluğunun ona koşulların uygunsuzluğundan daha çok zarar verdiğinin hâlâ bilincindeydi; ama bedenine güvenebileceğine inandığı ve bu inanç olmadan zaten yola çıkmayacağı halde birkaç berbat ve uykusuz geceye nasıl olup da katlanamamıştı? Kimsenin uykusunun gelmediği ya da herkesin sürekli yorgun olduğu, ama bunun işlerine sekte vurmadığı, aksine işleri desteklediği bir yerde neden onun önüne geçemeyecek kadar uykusu gelmişti? Anlaşılan buradaki yorgunluk K.'nın yorgunluğundan farklıydı. Buradaki, mutlu bir çalışmanın ortasındaki yorgunluktu; dışarıdan bakıldığında yorgunluk gibi görünen, aslında bozulamayacak bir dinginlik, bozulamayacak bir huzurdu. İnsanın öğleye doğru biraz uykusu geliyorsa, bu, günün mutlu ve doğal akışının bir parçasıydı. Buradaki beyler için vakit hep öğle, dedi K. kendi kendine.

Şimdi saat henüz beşte koridorun iki yanında hareketliliğin başlaması bununla pek bir örtüşüyordu. Odalardaki ses curcunasında aşırı bir neşe vardı. Bazen bir gezintiye hazırlanan çocukların sevinç çığlıklarına, bazen de tavuk kümesindeki hareketlenmeye, uyanan günle uyum içinde olmanın sevincine benziyordu; hatta bir yerlerde bir adam horoz sesi taklit ediyordu. Koridorun kendisi henüz boştu, ancak kapılarda hareketlenme başlamıştı, sık sık bir kapı aralanıyor, ama hızla kapatılıyordu yine; koridor kapı açıp kapamalardan geçilmiyordu; K., tavana kadar uzanmayan duvarların üst aralığından yer yer, saçları sabah dağınıklığı içinde belirip, hemen kaybolan kafalar görüyordu. Uzaktan, hizmetlinin ittiği, üzerinde dosyaların bulunduğu küçük bir araba gelmekteydi. İkinci bir uşak arabanın yanında yürümekteydi, elinde bir çizelge vardı ve belli ki buna bakarak, kapıların numaralarını dosya numaralarıyla karşılaştırmaktaydı. Araba kapıların çoğunun önünde duruyor, genelde kapı da açılıyordu ve bazen yalnızca tek bir yaprak olan ilgili evrak –böyle durumlarda odayla koridor arasında kısa bir konuşma geçiyor, galiba hizmetli azarlanıyordu– odadan içeri uzatılıyordu. Kapı açılmadıysa, dosyalar özenle kapı eşiğine yığılıyordu. Böyle durumlarda K.'ya öyle geliyordu ki, evrak burada dağıtılmış olmasına karşın çevre kapılardaki hareketlenme azalmıyor, aksine artıyordu. Belki de diğerleri kapı eşiğinden hâlâ alınmamış olmalarına anlam veremedikleri dosyalara açgözlülükle bakıyorlar, bir insanın evrağına ulaşabilmek için yalnızca kapıyı açmasının yeterli olmasına karşın bunu yine de yapmamasını anlayamıyorlardı; şu da mümkündü, hiç kaldırılmayan evrak sonradan, evrağın hâlâ orada durup durmadığından ve kendileri için umudun söz konusu olup olmadığından emin olmak için şimdi ikide bir bakıp duran beyler arasında paylaştırılacaktı belki de. Ayrıca eşikte öylece kalan bu dosyalar çoğunlukla büyük yığınlar oluşturuyordu; K.'nın tahminince bunlar belli bir kibir ya da kötü niyet, ya da haklı ve meslektaşları şevke getiren bir gurur nedeniyle bırakılmıştı. Onun bu tahminini güçlendiren, bazen, özellikle K.'nın o yöne bakmadığı zamanlar, uzunca bir zaman öylece duran evrak yığınının ansızın aceleyle odanın içine çekilmesi ve kapının sonra önceki gibi hiç hareket etmemesiydi; bunun üzerine bu sürekli gerilim yaratan nesnenin ortadan kaldırılmış olmasıyla çevredeki kapılardaki hareketlilik de kesiliyor, ama kapılarda sonra yeniden ağır ağır hareketlenme başlıyordu.

ŞatoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin